Hiç bitmeyecekmiş gibi hissettiren bir günü bitirmek üzereydim. Evimin yalnızca birkaç sokak ötede olduğu gerçeği her adımımı itekleyip beni oraya yönlendirdi. Bugünün bitişi, yarının başlayacağına ve benim yine o şirkete döneceğime işaret etse de ilerledim.Duyduğum, gördüğüm ve hissettiğim her şeye rağmen şaşkınlık dalgalar halinde benliğimi yokluyordu. Bunu yaşadığıma bir türlü inanamıyordum. Hayatımın alt üst edildiğini kabul etmek istemeyen bir yanım vardı, olan her şeyi unutmayı yeğlerdi ama biliyordum ki sonsuza kadar değişmiştim.
Karanlık sokakta yürürken adımlarımı izledim. Hala ilerleyebildiğime şaşırıyordum.
Tam o sırada aklıma hatırladığım en erken anılardan biri geldi. Beş yaşlarındaydım sanırım, annemle birlikte parkta oyun oynuyorduk. Kaydırağın arkasına saklanmış, bir yandan annemin hareketlerini takip ederken bir yandan da beni göremediğinden emin olmaya çalışıyordum.
Annem bana gittikçe yaklaşınca olduğum yerde iyice sindim, gözlerimi kapayıp beni bulmasını bekledim ama annemin adımları yakınıma gelmedi.
Olduğum yerden kafamı kaldırıp çevreme bakarken annemi dizleri üstüne düşmüş, yerde dururken gördüm. Ellerini birbirine sürtüp yüzünü buruşturdu. Korku hissettiğim ilk anlardan biriydi çünkü annemi ilk defa acı çekerken görüyordum.
Olduğum yerden öyle bir sıçrayıp yanına koştum ki, annem bile şaşkınlıkla kafasını kaldırdı. Hastaneye gitmemiz gerektiğini söyleyip durdum, ne tarafta olduğunu bilmesem de onu bir tarafa doğru çekiştirmeye çalışıyordum. Annemse beni iyi olduğuna ikna etmeye çalıştı.
Yüzünde küçük bir tebessümle beni kucakladı, dudakları saçlarımdayken konuşmaya başladı.
"Ben iyiyim Ayla'm. Canım çok az acıdı o yüzden birazdan geçeceğini biliyorum. Şimdi oyun oynamaya devam etmek istiyorum çünkü bu küçük yara yüzünden seninle eğlencemiz bozulmasın istiyorum."
İtiraz etmeye çalıştım am annem asla izin vermedi.
Anı aklımda bulanıktı. Belki de boşlukları bilinçaltım tamamlamıştı. Yine de devam etmem için beni itekledi. Bu yüzden devam ettim, evime adım adım ilerledim.
Sokağın başına geldiğimde, altı bina uzaktaki apartman kapımı görmek, çölün ortasında bir buluta rastlamak kadar ferahlatıcıydı. Evimin getireceği rahatlığın düşüncesiyle son adımlarımı atmıştım ki yolum, tanıdık görünen bir yabancı tarafından kesildi.
"Ayla."
Yere oturup ağlayasım geldi. "Neden buradasın?"
Onun da yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Burada olmak istemediğini saklamaya çalışmıyordu. İsteksizliğinin yüzünden kaybolması çok sürmedi, yerini sert bir kararlılık ifadesi kapladı.
Sinan'da tanıdığım bir ifadeydi. "Göreceksin Ayla, sonunda o departman koordinatörü koltuğunda ben oturacağım." dediği gün de yüzünde aynı ifade vardı.
Hırslı bir adam gibi görünmezdi dışarıdan, yine de dediği gibi olmuştu. Konuşmamızdan bir sene sonra o koltukta kendisi oturmaya başladı.
Bu durum tamamen farklıydı. Hırslı olmasını gerektiren bir şey yoktu ortada. Aramızda olanların geri dönüşü olmadığını o da en az benim kadar biliyor olmalıydı.
Karşımda dikilmesinin nedenini bilmemek mümkünmüş gibi beni daha da gerdi.
- git artık - git artık - git artık - git artık - git artık -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka
RomanceYıllarca kendime alttan almam gerektiğini, sahip olduklarıma şükretmem gerektiğini söylemiştim. Asıl mücadelemin kendi hırsıma ve bencilliğime karşı olduğunu düşünürken asıl darbenin nereden geleceğini görmemiş, darbe üstüne darbe yemiştim. Ben... b...