Sese dönemeden önce komşumla birbirimize şaşkınlıkla birkaç saniye bakakaldık. Sonra ikimiz de aynı anda sesin kaynağına döndüğümüzde kim olduğunu çoktan bilerek baktım karşımdakine.Tanıştığımız insanların çoğunda karmaşık bir etkiye sahipti Hakan. Her sabah şirkete girdiği haliyle benim aklımda yer edinmişti aslında. Yataktan yeni kalkmış gibi her yere saçılmış saçları, ensesinden damlayan telaş terleri ve yüzünde panik barındıran bir gülümsemeyle. Ama çoğu kişi, heybetinden dolayı ayrıntılara bakamaz olurdu.
Girdiği neredeyse her mekanda en uzun ve iri kişi o olurdu. Yalnızca yüzüne haylaz bir gülümseme yerleştiğinde zararsız olabileceğini görürdünüz ama o zamana kadar tehdit edici bir görüntüsü vardı.
Bu yüzden kararmakta olan sokakta tüm görkemiyle bize yaklaştığında, komşumun beni bırakıp binaya gitmesini bekledim çünkü Hakan'ı tanımayan herkes geri çekilirdi, görünüşünden kaçardı.
Bu yeni tanıdığım yabancı adam beklediğimin aksine, hem de tamamen tersinde bir şey yaptı. Sakince önüme doğru bir adım atıp Hakan'la olan göz temasımı kesti ve kendinden emin bir tonla konuştu.
"Adınızı sokakta haykıran bir erkek daha."
Komşumun, takım elbisenin sardığı sırtına bakarak donakalmıştım ki Hakan'ın sesi beni kendime getirdi. Bu kez çok daha telaşlı ve sert geliyordu. Yanlış fikre kapılmıştı ve benim en kısa sürede onu bu fikirden uzaklaştırmam gerekiyordu. Sonrasında durduramayacağım bir duruma girmek istediğim en son şeydi.
Tüy gibi, hafifçe omzuna dokunup yana doğru adım attım ki hem Hakan her şeyin yolunda olduğunu görsün, hem de komşum Hakan'dan korkmadığımı farketsin.
"Bugünlerde belki biraz ama genelde, böylesine talepte değilimdir."
Kendi kendine bir şeyler mırıldandı ama anlamaya çalışmadan ilgimi diğer tarafa yönelttim.
Doğal olduğunu hiç de düşünmediğim bir gülümseme oluştu yüzümde ve komşuma son bir bakış attıktan sonra Hakan'ı karşılamak için ona el salladım.
Hakan son birkaç adımı daha sakin bir hızla yürüyüp bize ulaştığında neredeyse nefes nefese kalmıştı.
"Ayla! İyi misin?"
"Ben iyiyim de asıl sen iyi misin?" Hakan'ın bu endişeli hali hem içimi ısıttı, hem de gerçek bir tebessümün yüzümde açmasına sebep oldu.
Ellerini dizlerine yaslayıp neredeyse benimle aynı boya gelecek şekilde öne eğildi. Şaşırtıcı derecede hızlı bir şekilde nefesini toparlayıp tam boyutuna yeniden yükseldi.
"Zor bir durumdasın sandım."
Yüzünde küçük ama samimi bir tebessümle komşuma döndü ve yaydığı tehditkar hava kaybolup gitti. Elini uzatıp kendini tanıttı, buna karşılık çok daha rahatlamış görünen komşum Hakan'la tokalaştı.
Tuhaf hissediyordum. Olduğum yerde sessizce onları izlerken tek düşünebildiğim şey buydu. Hayatımda çok kısa sürede çok fazla şey oluyordu, olan şeyler hep yeniydi ve kontrolü elimden kaybediyormuş gibiydim.
Batmaya başlıyormuş gibi hissediyordum. Sinan'ın tüm hayatıma bulaştırdığı çamura yavaşça çekiliyormuş gibi. Asla kurtulamayacaktım. Asla üstümden atamayacağım yükler binmişti omuzlarıma.
Hakan'ın ağır ve terli eli omzumu kavrayıp beni olduğum zamana geri getirdi.
"İstersen yemekler soğumadan çıkalım."
Sesimin çıkmasından korktuğum için başımla onaylayıp apartmanın kapısını açmaya yöneldim. Bu kez hızlı olan bendim. Kapıyı geçmesi için açık tuttuğumda yüzü maskeyle kapalı komşum başını hafifçe yana eğdi, sonra kendi kendine bir şeyleri hatırlamış gibi başını sallayarak içeri girdi.
Asansörü beklemeden direk merdivenlere yönelirken başıyla hafifçe selam verdi. "İyi akşamlar, afiyet olsun şimdiden." Kısa öksürükleri sessizce gitmesine izin vermedi, ikinci kata varana kadar öksürüklerinin yankısı bize ulaşmaya devam etti.
Arkasından mırıldandığım iyi akşamları duymayacağına emindim ama yine de mırıldandım.
Sonunda tüm gün boyunca arındırmaya çalıştığım evime geri döndüğümde Hakan önce şaşkınlıkla tertemiz evime baktı. Bakışları beni ve çökmüş omuzlarımı bulduğunda da poşetleri kenara bırakıp benimle koltuğa oturdu. "Söyle hadi."
*-*
Saatler sonra Hakan sonunda gittiğinde, mümkünmüş gibi daha da yorgun hissediyordum. Yüküm biraz azalmış gibi ama hala çok yorgun...
Olanları duyduktan sonra onun hissettiği öfke benimkini körüklemek yerine enerjimi daha da düşürmüştü. Desteğini hissetmek, birinin de benim için tepki gösterdiğini bilmek güzel olmasına güzeldi ama ben daha kendi hislerimi hizaya koyamamışken, onun her yere taşan ve köpüren öfkesini dindirmeye çalışmak imkansız görünen bir görev gibiyid başta.
Üstüne bir de kendimi tutamayıp ağlamaya başlamam onu daha da cesaretlendirdi. Ben bir şekilde kendimi hızla toparlamıştım çünkü yapmazsam, hissedeceklerimden korkuyordum. Hakan ise duracak gibi görünmüyordu.
Sinan'a yakıştırdığı yaratıcı ithamlar bir süreliğine dikkatimi dağıtsa da aklımın köşesinde beni uyaran sese kulak verdim.
"İş yerinde bir şey yapamazsın. Durumun daha da çok dile dolanmasını istemiyorum."
Hakan cevap vermek yerine inatla ve susarak bana baktığında derin bir nefes verdim.
"Söz vermemek için susman beni ikna etmeyecek, bunu biliyorsun. Gerçekten artık hiçbiri değmez."
Olduğu yerden bir anda kalkıp sesini sakin tutmaya çalıştı ama tonundaki öfkeyi duymak zor olmadı.
"Ama senin yılların değerliydi anlamıyor musun? Senin ona verdiğin her şey değerliydi ama o oro-"
"Hakan lütfen."
"O şerefsiz bunların hepsini çiğnedi geçti. Öylece bunun yanına kalmasına izin veremem. Dostun olarak bunu benden isteme."
Ne diyebilirdim ki? Haklıydı.
"Benden önce onun arkadaşıydın ama.." Duyduğuna emin bile değildim mırıldandığım şeyi ama yeterince yüksek sesli söylemiş olmalıydım.
"Ya bırak Allah'ını seversen ya. Liseden bir tanıdık, hiç yoktan iyidir diye devam ettik üniversitede de ama beni senle tanıştırmak dışında bir iyiliği yoktur bana bunca yıldır. Hep bencil herifin tekiydi, kendi işine ters düştüğü an beni satardı."
Bir anda hatırlayıp ekledi.
"He bak o zamanlar bile düşündüm, nasıl sen gibi biri onda iyi bir şey görüyor diye. O it iyi olduğundan değil ama sen iyi görmek istediğinden hep."
Şu günlerde sönmüş özgüvenime küçük bir kıvılcım gibiydi Hakan'ın sözleri. Bu yüzden insan arkadaşlarıyla dertleşiyordu işte, her ne kadar bazen yorucu olsa da.
"Tamam haklısın dediklerinde ama en azından birkaç hafta muhattap olma. Biraz da olsa olay insanların ağzından düşsün önce."
Bana uzunca baktı, onu körükleyecek bir öfke ya da tereddüt bulamadığında başını sallayıp kendini koltuğa geri bıraktı. Hüznüm öyle derinde, öyle benliğimin temeline ulaşmıştı ki Hakan'dan saklamak zor olmamıştı.
O gece saatlerce yavanı izlemiş, son günlerde olan her şeyi devamlı zihnimde tekrarlayıp durmuştum. Farklı insanlarla yaptığım konuşmalar, gördüğüm şeyler... Saatler sonra hala uykuya dalamadığımda, kalkıp kendime yeni fincanımda papatya çayı yapıp küçük balkonumda bir süre sessiz geceyi izlemiştim.
Sonunda uykuya daldığımda güneşin doğmaya çok yakın olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka
RomanceYıllarca kendime alttan almam gerektiğini, sahip olduklarıma şükretmem gerektiğini söylemiştim. Asıl mücadelemin kendi hırsıma ve bencilliğime karşı olduğunu düşünürken asıl darbenin nereden geleceğini görmemiş, darbe üstüne darbe yemiştim. Ben... b...