Ένα

255 19 59
                                    

1897 Atina/Yunanistan:

Güzel bir havaydı.

Johnny sarı saçlarını keman çalmaktan kanamaya başlamış parmaklarıyla toplarken düşünmüştü bunu. Atina sonbaharının ılık rüzgarı yüzüne çarpıyordu kapısını açtığı balkonundan. Kanlı parmakları dağınık bir topuza tutturduğu saçlarından sonra kurumuş dudaklarına gezindi acelesizce.

Balkona doğru götürdü onu savsak adımları ve masanın üzerinde duran kadehi kavradı.

Rüzgar henüz topladığı saçlarını dağıtırken Osmanlı ile olan savaş etkisiyle darmadağın olmuş ülkesine baktı. Kanla dolu parmakları kadehin içindeki içkiye uyum sağlarken genç adam henüz parmaklarının kanadığın farkında bile değildi.

Odanın içinde bir o yana bir bu yana savrulan nota kağıtlarının sesini duyuyor ama istese de umursayamıyordu.

Kadehin dibinde kalan şarabı tek yudumda içtikten sonra içeri adımlamış ve anlık bir öfke ile tellerini kopardığı kemanda parmaklarını gezdirdi.

Kahverengi aletin üzerini boyayan kırmızı parmakları ile kaşları çatılmış ve gözleri eline inmişti.

Yılların verdiği alışkanlık ile parmağında hissedemediği acı mimik bile oynatmamasına sebep olmuştu.

Masanın üzerinde duran suyu eline döküp nazikçe parmaklarını temizlemeye başlamıştı. Parmaklarından yayılan sızı ile hafifçe yüzü buruşsa da elini temizlemiş ve tekrar kemanının tellerine dönmüştü.

Alışkanlık ile telleri ustaca değiştirse de havaya tekdüze bir nefes bırakmıştı.

Hayatı bomboştu ve yapabildiği tek şey keman çalmaktı ama şu işe bakın ki artık onu bile doğru düzgün yapamıyordu.

Sinirden delirdiği bir akşamın sonucu kestiği sarı saçlarının kısa kalan yerleri yine yüzüne doğru savrulunca öfkeyle dudaklarını yalamış ve uzun saçlarını bu sefer daha sıkı bir atkuyruğu içine sokmuştu.

Nota kağıtları yüzüne doğru savrulunca derin bir nefes verip kendi kendine bir savaş içine girdiği kağıtlara baktı uzun uzadıya.

İçinde oluşan bu duygusuzluğa anlam veremiyordu ama bu hissizlik,sanatını da alıp götürmüştü.

Yanında bulan dolaptan bir şişe daha şarap almış ve kadehini doldurmaya başlamıştı.

Kapı çalıncaya kadar.

Huysuzca ayağa kalkmış ve ensesini kaşıyarak kapıya doğru ilerlemişti. Üzerindeki saten gömlek rüzgarın etkisiyle biraz havalanmış ve o kapıya kadar giderken vücudunu rüzgarın okşamasına sebep olmuştu.

Kapıyı açtığında karşısında gördüğü arkadaşı ile kaşları çatılmıştı.

"Bir sorun mu var Doyoung?"

Siyah saçlı olan adam gülümsemiş ve cebinden bir davetiye çıkarmıştı.

"Acelem var o yüzden hemen konuya gireceğim. Bir sergi var,maalesef önemli. Tek gitmek istemiyorum o yüzden beraber gideceğiz. İyi günler John."

Johnny elinde davetiyeyle evinden hızlıca uzaklaşan arkadaşının arkasından bakakalmıştı.

Eline aldığı davetiyeti inceleyerek ve şarabını yudumlayarak evine girmişti. Yok olan sanat duygularını gerçekleştirmesini ummuştu,kaderin ağlarını çoktan ördüğünü bilmeyerek.

Hayatını iki parmağı arasında tuttuğunu bilmeden zarfı masaya fırlatmış ve şarabını masaya bırakıp kemanını eline almıştı.

Atina'nın batan güneşine ithafen çaldı kemanını. Kendi hayatında doğacak güneşi bilmeden.

Between Us/JohnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin