1897 Atina/Yunanistan:
"Onu bulmak zorundayım."
Arkada kollarını kavuşturmuş şekilde ona bakan Taeyong'a döndü. Arkadaşını gerçekten endişelendirdiğini biliyordu ama elinde olan bir şey değildi bu. O adamı gördüğü andan beri aklından çıkarmıyordu.
Fırçası ona istemeden yön vermişti yine. Sarı tutamları tablosuna eklediğinde öfkeyle fırçasını yere fırlatmış ve şövaleye bir tekme atmıştı.
Taeyong'un yüzünde oluşan korku ifadesini bile umursayamamıştı o an için. Öfkeden titreyen elleri masasının üzerinden bir sigara paketi almıştı.
Sigaranın üzerine bulaşan boyaları umursamadan aldı zehri iki dudağı arasına. Bu şeyi zaten ölmek için içiyordu,zehrini ikiye katlasa hayatında hiçbir şey fark ettirmezdi.
"Jaehyun,yeter. Daha fazla sadece bir kere gördüğün bir adam için kendini paralamana izin vermeyeceğim."
Arkadaşının sitem dolu sesi ile ona bakmadan bir kahkaha bıraktı havaya Jaehyun. Taeyong'un yüzünde oluşan ifadeyi görmeden bile tahmin edebiliyordu. Endişesini takdir ediyordu ama bu konuşmayı şu an yapmak istemiyordu.
"Bir kere gördüğüm bir adam günlerdir tüm tablolarımda Taeyong! Kendimi bile unuttum onu çizmek için. Başka bit şey çizmeye otursam bile ellerim bana itaat etmeden onun güzel çehresine düşen sarı saçları çizmeye itiyor beni. Kimim ben,kim oldum böyle Taeyong? Yalvarırım yardım et bana."
Ateş saçan kelimeler yerini saf bir acı ve çaresizliğe bıraktığında arkadaşı derin bir iç çekmiş ve yanına gelmişti.
Beyaz parmaklar arasından aldığı sigarayı camdan atmış ve Jaehyun'un huysuz homurtular çıkarmasına sebep olmuştu.
Johnny'nin aksine Jaehyun hiçbir zaman yalnız olmamıştı,şimdi de değildi.
Taeyong yere çökmüş ve onu da yanına çekmişti. Siyah saçlı adamın kafası göğsüne yaslandığında onun da elleri Jaehyun'un siyah saç tutamlarını bulmuştu.
Arkadaşının hıçkırıkları kulağına dolduğunda göğsünde bir ağrı hissetmişti. Jaehyun hep böyleydi işte,dayanamazdı ki o. İri gözyaşları Taeyong'un pantolonuna damladığında genç adam içinde kol gezen üzüntüyü bir kenara bırakmış ve Jaehyun'u göğsünden ayırmıştı.
Şimdiden morarmıştı gözaltları ve güzel gözlerini acı bir kırmızılık kaplamıştı. Hassas bir adamdı Taeyong onu bildi bileli de öyle olmuştu. Ama bu ona hiç rahatsızlık vermezdi aksine zirvede yaşadığı duygularının sanatına renk kattığını söylerdi hep. Ama şu an dağılmış haldeydi.
Taeyong'un elleri başta Jaehyun'un yüzünde gezmiş ve hala damlamakta olan gözyaşlarını silmişti şevkatle. Siyah saçlı olan adamın kiraz dudakları büzülmüştü ve bu ister istemez Taeyong'u gülümsetmişti. O flörtöz,idealist adamın bu hale geldiğini görebilen tek kişiydi. Ama asla sebebi olamıyordu.
Bir iç çekişle Jaehyun'un ellerini kavramıştı bunun kalbine kor alevler düşüreceğini bile bile. Sarı boyalarla kaplı,sigara kokan ellerine küçük bir öpücük kondurdu ve Jaehyun'a gülümsemeye zorladı kendini.
"O adam cehennemin en dibine gittiyse bile senin için bulacağım,tamam mı Jaehyun? Daha fazla ağlama lütfen."
Siyah saçlı olanın gözyaşları biraz dinmişti çünkü Taeyong'un bunu yapabileceğini biliyordu. Şu ana kadar ona söylediği her şeyi yaptığı gibi.
"Söz mü?"
Jaehyun'un günlerdir ilk defa yumuşak çıkan sesi ile gülümsedi Taeyong.
"Söz. Şimdi git ve biraz uyu,tamam mı?"
Jaehyun kafasını sallamış ve ayağa kalkmıştı. O odayı terk ederken Taeyong arkasından acı bir şekilde baktı.
Kendi mezarını kendisi kazmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Between Us/Johnjae
Fanfic"Sanatını icra ederken o kadar güzeldin ki parmaklarım ilk defa keman dışında bir şeye özlem duydu." Written for someone who reminds me of arts in Atina.