Δύο

116 17 9
                                    

1897 Atina/Yunanistan:

Üzerindeki siyah gömleği çekiştirdi Johnny.

Sarı saçlarının perçemleri yüzüne doğru düşüyor, iyice bunalmasına sebep oluyordu.

Yaralı parmaklarını süsleyen yüzüklerle parmakları fazlasıyla garip gözüküyordu.

Doyoung'un birkaç işletmeci ile konuşmasını dinlerken sıkıntıdan bayılmak üzereydi. Gözlerini salonda gezdirmiş ve karşısında gördüğü bir tablo ile kaşlarını çatmıştı.

"Doyoung,ben bir şeye bakıp geliyorum. Sen devam et lütfen."

Doyoung kafasını sallayıp adamlarla konuşmaya devam etmişti. Johnny elindeki şampanya ile tabloya bakmaya ilerlemişti.

Atina'nın üstten bakılmış gibi gözüken bir resmiydi. Renkler o kadar iyi kullanılmıştı ki Johnny'nin gözlükleri burun kemerine doğru kaymış olmasına rağmen umursayamamış ve tabloya bakmaya devam etmişti.

"Dom Perignon, güzel tercih."

Johnny gözlerini yanındaki adama çevirmişti. Üzerinde siyah,güzel bir takım vardı ve yapılı olduğu belli olan vücudunu fazlasıyla iyi sarmıştı.

Siyah saçlarının önü kaşlarını kapıyordu ve ense kısmı da biraz uzundu ve elleri fazlasıyla pürüzsüzdü, Johnny'nin yaralarla bezeli ellerine rağmen.

Sarışın olanın yüzünde ukala bir gülümseme oluştu çabasızca.

"Sergiyi düzenleyen kişi olarak şampanyanın markasını bilmen şaşırtıcı oldu fazlasıyla."

Kinaye dolu sesiyle konuştuğunda siyah saçlı olan adamın kaşları havaya kalkmış ve gülümsemişti.

"Sergiyi benim düzenlediğimi nereden bildin?"

Sarışın olan adam gülümseyip şampanyanın son kısmını da içmiş ve siyah saçlı olan adama tam anlamıyla dönmüştü.

Ve döndüğü anda nefesi kesilmişti.

Göz ucuyla gördüğü detayların çok daha fazlasıydı karşısındaki adam. Kiraz rengi dudakları vardı ve merakla aralanmıştı. Güzel,beyaz parmakları zarif yüzüklerle süslenmişti ve ellerinde hiçbir kusur yoktu. Zarif,beyaz boynunda güzel inci bir kolye vardı. Siyah takımı da beyaz tenine güzel bir tezat oluşturmuştu. Ama Johnny'nin asıl ilgisini çeken kendininkinin aksine pürüzsüz olan güzel,zarif elleriydi.

Özgüvenli tavrı tuzla buz olmuş sadece büyük bir hayranlıkla karşısındaki adama bakıyordu. Ondan bir cevap bekleyen tavrı,merakla parlayan gözleri ve biraz önce dili yardımıyla ıslattığı dudakları dikkatini dağıttığında kafasını çevirdi Johnny.

"Ellerin fazlasıyla hasarsız ve güzel gözüküyor. Büyük ihtimalle dikkat ettiğin bir uzvun. Oradan anladım."

Siyah saçlı olan adam kaşlarını çatıp ellerini incelerken Johnny gülümseyip yüzüklerle kaplı parmaklarını genç adamın narin parmaklarının yanına yaklaştırdı.

Jaehyun büyük bir dikkatle ilgisini adamın parmaklarına yöneltti ve bu sefer canı acımış gibi buruşmuştu güzel yüzü.

Johnny'nin parmakları ,özellikle parmak uçları, acıdığı belli olan yaralarla kaplıydı,hatta işaret parmağından hala ince bir kan sızıyordu.

"Elinize ne oldu?"

İlgiyle kendine yöneltilen soruyla yenisini aldığı şampanyayı dudaklarına götürmüştü.

"Keman çalmaktan."

Karşısındaki adamın ilgi dolu yüzü biraz yumuşamıştı şimdi. Ona karşı yönelen ilgi onu Truvalı Helen misali beğendiği adamdan geldiği içindi Johnny'nin karnında hissettiği bu sıcaklığın sebebi.

Karşısındaki adam ona garip hissettiriyordu. Saatlerce keman çaldıktan sonra parmağında oluşan sızı gibiydi yüreğindeki sızı. Yaptığı şeyi çok sevmişti.

Siyah adamla arasındaki yeminli(?) sessizlik bir süre devam etmişti. Ne Johnny o tabloya bakmayı bırakmıştı ne de Jaehyun Johnny'nin yanından ayrıldı. Ta ki Doyoung Johnny'e seslenene kadar.

Sarı saçlı olan Jaehyun'a dönmüş ve hoş bir gülümseme bırakıp elini uzatmıştı.

"Sizinle tanışmak bir zevkti."

Jaehyun kibar bir gülümseme ile Johnny'nin elini sıkmıştı.

"O şeref bana ait."

Johnny gülümsemiş ve yanında Doyoung ile sergiden çıkmıştı.

Jaehyun ise serginin içinde parmaklarına bulaşmış Johnny'nin kanına bakakalmıştı.

Ceketinin cebinde bulundurduğu ipek mendil ile parmaklarını silerken düşündü.

Bu adamı kesinlikle tekrar görmeliydi.

Between Us/JohnjaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin