sevgili han jisung, uzun bir süre olmuş. uzun süredir sana bir mektup yazmıyorum. 2 ay, 3 ay? ben de pek emin değilim. üzgünüm sana bu kadar süredir hiçbir şey yazmadığım için. iyi tarafından bakalım, senenin ilk ayının on ikinci gününde yazıyorum değil mi? ah, her neyse. nereden başlamalıyım?
dayağı yediğin günden birkaç gün sonra çalıştığın çiçekçi dükkanına gelen güzel kadına olan bakışlarından mı? yoksa sen ona bakarken benim sana kalbi paramparça, gözleri dolu bakışlarımdan mı? hangisini istersen oradan başlarım ben güzelim.
yine güzel bir sabah bisikletime binmiş, senin o güzel gülümsemeni yakalamak için çiçekçi dükkanının önünden geçiyordum. sonra onu gördüm. tam kapının önünde uzun,kahverengi saçlı güzel bir kadın. sana el sallıyordu. bana hiçbir zaman sunmadığın kadar güzel bir gülümseme sunmuştun ona. o gün ilk defa başka birinin yerinde olmayı dilemiştim. elbette bu dileğim gerçekleşmedi. zaten hangi biri gerçekleşti ki?
cam kapının arkasından sizi izlerken eline bir buket uzattın. birçok çiçekten, renkten oluşan bir buket. ona değer verdiğin belli. sonraki dakikasında keşke sen o buketi uzatırken terk etseydim dükkanın önünü diye düşünmüştüm. böylece pembe dudaklarınla onu öpüşünü görmek zorunda kalmazdım. ama olsun, tanrıya beni seninle tanıştırdığı için tekrardan teşekkürler.
sevgilerle, lee minho
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.