21.05.1995
minho, sabahın erken saatlerinde henüz güneş bile uykusundan uyanmamışken kalkmış, hazırlanıp jisung'u görme umuduyla tekrardan lale bahçesinin yolunu tutmuştu. evin dış kapısını açar açmaz yüzüne çarpan serin rüzgarla titredi. demir kapıyı arkasından kapatıp kilitledikten sonra sokak lambalarının aydınlattığı tozlu, boş yolda ilerlemeye başladı. evinin ilerisinde, her zaman aynı yerde bulunan tekir kediyi okşamış, evlerin bahçesinde bulunan ağaçların çiçeklenen dallarını izlemiş, bomboş sokakların açılmasına birkaç saat kalmış olan dükkanların camlarında kendini inceleyip üstünü düzeltip durmuştu.
sonunda görüş açısına giren bahçeyle kimse görmemiş olsa bile dışarı sıcacık gülümsemesini sunmuştu. bahçeye doğru yaklaşırken fark ettiği şey ile duraksadı. çiçekleri, görmeyi en çok sevdiği laleleri, solmaya başlamıştı. gözlerinin yandığını, burnunun sızladığını hissetti. ilerlemeye devam ederken burnunu çekip dolu gözlerini elinin tersiyle sildi. elini lalelerin üzerinde gezdirince bazılarının kurumuş yaprakları dökülmüştü.
yol kenarının tozlu olmasını umursamadan oturdu. gözlerinin dolduğunu tekrardan hissedince silmekle uğraşmayıp gözyaşlarının akmasına izin verdi. sıcak gözyaşları soğuk yanağını ıslatırken ağzından küçük bir hıçkırık kaçtı. ardı ardına ağzından kaçan hıçkırıklarını tutamayıp dizlerini kendine çekip sarıldı.
elini en diri görünen laleye uzattı ve lalenin narin bedenini kırıp köklerinden ayırdı. elindeki laleye hüzünlü bir gülümseme sunup elinde ezdi.
"siz de onun gelişini beklerken soluyorsunuz, benim mutluluğum gibi. ama üzgünüm dostlarım, o bir daha buralara uğramayacak."
cok cok az kaldi bitirmeme bu fici:(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tulip, minsung
Fiksi Penggemarsevgili han jisung, o çok sevdiğin lale bahçesinin ortasında seni öpebilecek cesaretimin olmasını dilerdim. [angst] [minific]