Deniz kenarında ikili gülüşerek saatlerce sohbet etmiş ve eğlenmişti. Hürkan o saatlerde tüm dertlerini ve sorunlarını unutmuştu. Bu en güzel günüydü. Uzun süredir bu kadar güzel bir vakit geçirdiğini hatırlamıyordu. Ömer bir seri katildi ve Hürkan onun bu kadar şakacı birisi olmasını beklemezdi. Akşam saatlerine doğru hava soğumaya başlamıştı. Hürkan rüzgar her yüzüne estiğinde nefen almakta zorlanıyordu. Yanakları ve burnu kızarmıştı.
Ömer titreyen Hürkan'ı gördüğünde bu ortamdan çok fazla zevk alsada içeri girmeleri gerektiğini söyledi. Hürkan karşı çıkmadı ve ses etmeden ayaklanıp deniz kenarındaki lüks eve girdi. Ömer'de hemen arkasından geldi ve kapıyı arkalarından örttü.
Eve girer girmez burunlarına gelen güzel koku ile ağızları sulandı. Ettikleri güzel sohbetten acıkdıklarını fark etmemişlerdi.
Deniz bu üçlünün arasında en güzel yemek yapan kişisiydi Betül ise en kötüsü. Betül umutsuz vakaydı. Her yemek yapmaya yeltendiğinde ya elini keser ya da birşeyler kırar. Artık Betül'ün mutfağa girmesinden bile korkar hale gelmişlerdi. Mutfaktan gelen Deniz'in bağırma seslerinden ise Betül'ün mutfağa girdiği anlaşılıyordu.
Ömer mutfaktan gelen bağırışlara göz devirdi ve salondaki koltuğa kendini atıp rahat bir pozisyon aldı. Hürkan ise bağırışların sebebini daha anlamış değildi. Deniz aptal, sakar ve benzeri kelimeler kullanıyordu. Hürkan dümdüz kapıya bakarken Ömer'e sordu.
"Mutfakta neler oluyor?"
Koltukta gözleri kapalı bir şekilde yatan Ömer rahatını hiç bozmadan Hürkan'a cevap verdi.
"Gir ve kendin gör."
Hürkan duyduğu sözler ile arkasını dönüp sinirle Ömer'e baktı, sonrada mutfağın kapısına ilerleyip kapı kolunu indirerek içeriye girdi. İçeriye girdiğinde mutfağın un ile kaplı olduğunu gördü. Betül'ün yüzünde de un vardı ve etrafı mahfetmişti. Hürkan şaşkınlıkla gözlerini açtı ve kendi başınada bişey gelmemesi için hemen mutfaktan geri çıktı. Salona geçti koltukta yayılan Ömer'in ayak ucuna oturdu. Evet başka koltuklarda vardı ama Hürkan sebebini bilmediği bir şekilde buraya oturmak istemişti. Ömer gözlerini koltuktaki hareketlilik ile açtı ve Hürkan'a baktı.
"Beraber yatalım mı?"
Hürkan, Ömer'in sözlerine göz devirdi ve cevap verdi.
"Tabii ki hayır. sen onu boşver de yolda konuştuklarımızı hatırlıyor musun?"
"Evet hatırlıyorum. Neden sordun?"
"Ben kağıt ile ilgili konuştum ama senin yetimhanede büyüyen insanları öldürerek ne gibi bir yardım ettiğini sormadım."
"Ah, evet o konu. Ben yetimhanede büyüdüm, anne ve babam hakkında hiçbir bilgi sahibi değilim. Hayatım çok boktan başkalarınında bunları yaşamasını istemem."
"Bu yanlış, ne olursa olsun öldüremezsin. Bırak insanlar kaderini yaşasın bu seni ilgilendirmez."
Ömer yattığı yerden kalktı ve dizlerinin üzerinde Hürkan'ın yüzüne yaklaştı. Gözlerini kıstı ve tıslar bir şekilde Hürkan'a konuştu.
"Neler yaşadığım hakkında bilgin yok."
Hürkan yakınındaki yüz ile yutkundu. Gözlerini dudaklarına indirmemek için çaba sarf etti. Ama Ömer utanmazdı, o çoktan dibindeki çocuğun dudaklarına gözünü dikmişti. Hürkan bu heyecan ile ikinci kez yutkundu. Ömer, Hürkan yutkunduğunda gözlerini adem elmasına indirdi. Ömer'in, Hürkan'ın vücudunda favori yeri orasıydı ama Hürkan'ın boyununu sömürmesine izin vermeyeceğine emindi.
Gözlerini tekrar dudaklarına çıkardı. Yavaş bir şekilde kiraz dudaklara yaklaşmaya başladı. Hürkan ise Ömer yaklaşırken gözlerini kapattı ve gelecek hamleyi bekledi. Ömer tam kiraz dudaklara kavuşacakken mutfaktan ses geldi.
"Yemek hazır!!"
Hürkan gelen ses ile gözlerini açtı ve ayağa kalktı. Ömer ise içinden onlara seslenen Deniz'e küfürler ediyordu. Hürkan utançla koltukta oturan adama bakmadan konuştu.
"Şeyy, mutfağa geçmeliyiz."
"Sen git ben geliyorum."
Hürkan, Ömer'e bakmadan kafasını salladı ve mutfağa geçti. Ömer ise lavaboya gitti.
Hürkan mutfağa girdiğinde masadaki Deniz tarafından yapılmış pizzaları gördü. Bu görüntü ağızının sulanmasını sağlarken boş sandalyelerden birisine yerleşti ve eline bir dilim alıp yemeye başladı. Hürkan'ın iştahla pizzayı yediğini gören Betül gülümsedi.
"Ben yaptım nasıl olmuş?"
"Çok güzel olmuş ellerine sağlık."
"Afiyet olsun."
İkilinin arasında geçen konuşmaları Deniz şaşkınlıkla dinledi.
"Ama ben yap-"
"Aşkım kola doldurur musun bardaklara?"
Deniz sözünün kesilmesi ile bardaklara içecekleri doldurdu. O sırada içeriye Ömer girdi. Kendisini boşta duran tek sandalyeye bıraktı. Ve o sandalyede Hürkan'ın yanındaydı. Hürkan, Ömer'e bakmamaya dikkat ederek gülüşerek kızlar ile sohbet ediyordu. Ömer ise Hürkan'ın kendisine bakması için sorular soruyordu ama Hürkan hiç bakmıyordu. Her ne kadar yemek Hürkan'ın utangaçlığı ile geçsede bu en mutlu oldukları akşam yemeğiydi.
Ömer ise bu kadar eğlenirken aynı zamanda korkuyordu. İçinden ise şunları düşünüyordu "umarım bu mutluluğumuz bozulmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoner
RandomPorgola yazıyorum benden çok beklentiniz olmasın elimden geldiğince güzel yazmaya çalışıcam bu kitapta Hürkan uke haberiniz olsun Smut anlar veya başka şeylerde olabilir .