Gözlerini yatak odasında açan Hürkan, hissettiği baş ağrısıyla yüzünü buruşturup bir eliyle kafasına masaj yaptı. Gece neler olduğunu çok az hatırlıyordu. Ömer'in karnına attığı tekmeden sonrası yoktu beyninde. Ayağa kalkmak istiyordu ama karnındaki keskin acı bunu engelliyordu. Kuruyan dudaklarını yaladı ve olduğu yere iyice yerleşti Hürkan. Kendini birisi dokunsa ağlayacak gibi hissediyordu. Ömer dosyayı aldımı ve şuanda mutfağında gelen sesleri kimin yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu bile. Kendini çok çaresiz hissettiriyordu tüm bunlar. İlk defa anne ve babasını yanında istiyordu. Yıllar önce yanlarından kendi isteği ile ayrılmıştı ama şuan onlara ihtiyaci vardı. Annem olsaydı bana sarılınca gücüm geri gelirdi, huzurlu ve mutlu olurdum diye düşünüyordu.
Hürkan düşüncelere dalmış bir şekilde tavanı izlerken kapı açıldı, içeriye elinde tepsiyle Mert girdi.
"Uyanmışsın."
Hürkan cevap vermeden tavanı izlemeye devam etti.
"Biraz daha iyi misin?"
"Dosya..."
Mert, Hürkan'ın hemen bunu soracağını biliyordu ama pek söylemeye hazır olduğu söylenemezdi.
"Efendim?"
"D-dosya evde mi?"
"Hayır... Yani şey ben bulamadım sen iyileşince bakarsın etrafa."
Hürkan söyleyecek cümle bulamıyordu tıpkı benim ne yazacağımı bilemediğim gibi. Sadece Mert'i izliyordu. Mert ise ortamı yumuşatmak için sırıttı ama bu onu aptal durumuna düşürdü.
Hürkan hiç birşey söylemeden tüm acılarını unutarak ayağa kalktı. Duyduğu cümle onu yeterince iyileştirmişti. Mert şaşkınca arkasından bakıyordu.
Hürkan merdivenlerden hızla inip koltuklardaki yastıkları yere dökerek etrafı dağıtarak dosyayı aradı. Sinir krizi geçiriyordu. Sesleri duyup aşağıya inen Mert korktuğu için konuşmadı bile.
Hürkan sinirden deliye dönmüş bir şekilde dosyayı aramaya devam etti. Evde olmadığına iyice emin olduğu dosyadan sonra kenarda onu masumca izleyen Mert'e ilerledi. Mert korktuğu için biraz geriye adım attı. Eli ise ani gelecek hareket için hazırda duruyordu.
"Arabanın anahtarını ver."
"Sen a-araba sürmeyi b-bilm-."
"SANA ANAHTARI VER DEDİM!!."
Hürkan'ın bu isteğine karşı çıkamayacağını anladığında ön cebinden aldığı anahtarı Hürkan'a uzattı.
Hürkan, Mert'in uzattığı anahtarı sertçe elinden çekip aldı. Üzerindeki kıyafetleri umursamadan evden dışarı ilerledi. Yoldan geçen insanlar ona şaşkınca bakıyordu. Evinin önündeki beyaz arabaya ilerleyip anahtardan kilidini açıp içine girdi.
Beş dakikalık uğraşmanın sonucunda arabayı çalıştırmayı başardı. Gaza basıp evden uzaklaştı. Karakola gitmeyi düşünüyordu. Yolda giderken direksiyonu çok sert sıkıyordu, öyleki elleri beyaz renk almıştı.
Önündeki arabalara makas atarak geçiyordu. Yaşadıkları tehlike ile insanlar kornaya basıyordu. Hürkan ise sadece mırıldanıyordu.
"Mahvoldum, mahvoldum. Bittim ben, mahvoldum."
Bu tarz kelimeleri karakola gidene kadar tekrar etti.
Bahçesinin önünde durduğu karakol ile arabadan indi ve kilitleyip karakola giriş yaptı. Ona selam veren insanları umursamadan Emre'nin odasına ilerledi. Kapıyı kırarcasına açıp kendini içeri attı. Keyifle kahvesini yudumlayan Emre yaşadığı korkuyla tekrar püskürttü kahveyi dışarıya.
"Çüş lan dağdanmı geldin ayı."
Hürkan, Emre'nin laflarını dinlemeden kimsenin duymaması için kapıyı kapattı ve Emre'nin yanına yürüdü. Hiç beklemeden onunla aynı korkuyu yaşayacak olan Emre'ye her şeyi söyledi.
"Dosya kayıp."
"NE!! NE DEMEK KAYIP!!"
"Bildiğin kayıp işte. Dün akşam Ömer beni bayıltıp çalmış."
"SENİN BEN BÖYLE BİR MALLIK YAPACAĞINI ÖNCEDEN BİLECEKTİM ZATEN!!"
"Bak özür dilerim tamam mı bende dosyayı evime götürdüğüm için pişmanım."
"ÖZÜR DİLEMEKLE BİTMİYOR SALAK!!"
"imza attım tamam mı bu olanlarda suçun yok ben girerim hapise."
"SAÇMALAMA. Girmeyeceksin hapise falan bulacağız o dosyayı tabi hala yok olmadıysa."
"Ben de gerçekten uğraşacak güç yok Emre ne olacaksa olsun."
"Kes sesini ve otur şu koltuğa. Arama için polis gönderdin mi?"
"Hayır."
Emre vakit kayıp etmeden eline telsizi aldı ve Ömer'i aramaları için beş arabanın şehirde gezmesini istedi. Bulamayacaklardı ama denemekten zarar gelmezdi değil mi?
Emre ruhsuzca yeri izleyen Hürkan'ı izledi. Yüzünde yaralar olduğunu şimdi fark etmişti. Çenesini tuttu ve kafasını kaldırıp yüzünü inceledi. Zaten sinirliydi bu daha da sinirlenmesini sağlamıştı.
"Bunu o şerefsiz mi yaptı?"
Hürkan sadece kafasını sallamakla yetindi.
"Öldüreceğim o şerefsizi."
"Senden önce ben öldürmezsen tabi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoner
De TodoPorgola yazıyorum benden çok beklentiniz olmasın elimden geldiğince güzel yazmaya çalışıcam bu kitapta Hürkan uke haberiniz olsun Smut anlar veya başka şeylerde olabilir .