"Bırakın... Bırakın beni şerefsiz piçler..."
Bağırmaktan kısılmış sesim neredeyse bir fısıltı halinde karşıya ulaştığında ellerimi kaldırmış, üzerime gelen adamları engellemeye çalışıyordum. Ayaklarım geri geri giderken bacaklarım titriyor, çaresizce koştuğum kilometrelerce yol sonrasında kendini bırakmak için yalvarıyordu. Yırtılmış gömleğim buz gibi havanın tenimi bıçak gibi kesmesine izin verirken öndeki iri yarı piç kurusunun itmesiyle sırtımı sertçe duvara çarptım. Bu hamle kalan son gücümü de alıp götürdüğünde kalçamın üzerine düşmüştüm, dudaklarımdan kopan acı dolu feryat tenha sokağın sessizliğine karıştı.
"Baya güzel bir şeymişsin sen..." Pis nefesini yüzüme üfleyerek konuşan adama iğrenerek bakıyordum. Vücudumun her bir yerinde gezinen, açlığa boğulmuş yeşil gözlerinden kaçabilmek için yapabileceğim tek bir şey yoktu. Karşısında tamamen savunmasızdım. Burnunu omzumdan başlayıp boynuma doğru sürterken nafile bir çabayla itmeye çalıştım, iyice üzerime çıkmıştı şimdi. Fakat kollarımda hiç güç kalmamıştı ve bana göre fazlasıyla iriydi zaten.
Islak, kaygan bir şey hissetmemle irkildim. Ense kökümden çeneme doğru ilerleyen... bir dil miydi? Siktir, midem. Aldığım yoğun alkol kokusunun üzerine eklenen dokunuş öğürmeme sebep olduğunda parmaklarım yağlı saçlarını buldu. Kurtulabilmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Kalan tüm gücümle yakaladığım saç tellerine asılırken dizimi de bacak arasına geçirdim hırsla. Acıyla inledi ve kafasını geri çekti. Öfkeyle parlayan gözleri açık tutmakta zorlandığım kırmızılarıma değdiğinde iyice duvara sindim, belli etmemeye çalışsam da deli gibi korkuyordum.
Parmakları çenemi kavrayıp yüzümü kendine çekti. Hissettiğim baskıyla dişlerimi sıktım, saatler öncesinden morardığını tahmin ettiğim tenim güçlü parmaklarının arasında tamamen ezilmişti. "Uslu dur. Yoksa canını yakarım." Kafamı sertçe itmesiyle başım duvara çarptığında inledim. Üzerimden kalkıp ayaklanmasını izlerken ellerim zemini buldu, boş bir gayretle bedenimi hareket ettirmeye çalışıyordum çaresizce.
Pis sırıtışıyla bedenime bakarak kemerini çözmeye başladığında gözlerim büyüdü. İrislerim korkuyla titriyor, kesik nefeslerimin soğuk havada bıraktığı belli belirsiz sis bulutu sokak lambasının cılız ışığı altında kayboluyordu. Onun arkasında bekleyen ikiliden biri birkaç adım öne atıp baştan aşağı süzdü beni. "Hah, bu sefer ballıyız. Uzun zamandır böylesini yakalayamamıştık." Gözyaşları göz pınarlarıma toplanırken başka bir ses daha duydum. "Hadi, çabuk olun. Sabırsızlanan bir üyemiz daha var burada." Elini pantolonunun önüne atmış, çoktan buğulanmış görüşümün ardında bile seçebildiğim sertliğini okşamaya başlamıştı.
Yutkunamıyordum. Bu üç kişi birazdan bana... Hayır, hayır, hayır. Aynı gece aynı şeyleri bir kez daha yaşamak istemiyorum. Bu sefer kaldıramam, lütfen...
Öndeki sabırsızca üzerime geldiğinde tekrar ayağa kalkmaya çalıştım. Başarısızlığıma gülmüş, eğilerek bileklerimden tuttuğu gibi sert zemine fırlatmıştı beni. Sırtımın acısıyla kısık sesle inlerken üzerime çıktı ve parmaklarını boynumda gezdirdi. Büyüyen gülümsemesi gittikçe iğrençleşiyor, midemi ağzıma getiriyordu. "Anlaşılan biri sana oldukça sert davranmış." Eğilip morarmaya yüz tutmuş noktaları öpmeye başladı. "Merak etme, ben onlar gibi değilim. Çok iyi bakacağım sana."
Eli pantolonumun düğmesine ulaştığında bileklerinden tutup itmeye çalıştım. İç çamaşırım yoktu altımda, kendimi oradan nasıl dışarı attığımı bile bilmiyordum. Tenimde dolaşan dudakları bir kez daha öğürmeme sebep olurken altında çırpındım. Bacaklarım ve kollarımda derman kalmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Take Care Of You | DekuBaku
Fanfiction"Merak etme miniğim," Baş parmağı gözlerimden firar eden bir damla yaşı yakaladı. Yeşillerinin ardındaki tutku kırmızılarımı delip geçerken tadını damağımda bırakan, arzuyla karşılık verdiğim bir buse bıraktı dudaklarıma. Burnunu burnuma sürttü, sıc...