"İşte geldik!" Arabayı durdurup heyecanla konuştuğunda bizi karşılayan iki katlı eve baktım. Birkaç günlüğüne dışarı çıkma teklifini kabul ettiğimde mutlulukla kalan işlerini halledeceğini ve çocukluğunun bir kısmının geçtiği yere gideceğimizi söylemişti. Dışına kahverengi tonları hakim olan evin bahçesinde gördüğüm küçük parka anlam verebilmiştim böylece.
İzuku arkadan eşyalarımızın bulunduğu iki küçük çantayı alırken ben de arabadan inip küçük adımlarla ilerlemeye başladım. Babası iş için seyahate çıktığı zamanlarda annesiyle buraya gelirlermiş. Bir nevi yaşadıkları evden kaçıyorlardı sanırım. Ormanlık bir alandaydık fakat evin etrafı açıktı. Hava bu kış ayında beni şaşırtacak derecede güzeldi ve şehirden biraz uzakta olduğundan tertemizdi, derin bir nefes alarak ciğerlerime dolmasına izin verdim.
O üzerini değiştireceğini söyleyip eşyaları üst kata, odaların olduğu yere götürürken ben de etrafı incelemeye başladım. Mobilyalar biraz eskiydi ve sıcak bir ev ortamını oluşturmayı başarmıştı. Duvarlar ile birkaç yerin üzerini fotoğraflar süslüyordu, onlara bakarken gülümsedim. Çerçevelerden birini almak için salona girdiğimde duvara asılmış, normalden büyük olan cismin dikkatimi çekmesi uzun sürmedi.
Saat... Benimle konuşuyordu sanki.
Tik, tak...
Saati görüyor musun, çocuk? Gecenin ikisi, etrafta kimseler yok... Tek şahidimiz ay ışığı. İnsanları gebertmek için harika bir zamanlama değil mi sence de?Kulaklarımda yine aynı boğuk ses, irislerimde yine aynı uzun, karanlık siluet. Ölümün sessizliğiyle harmanlanmış neşeli tını ve tehlikeli parıltıları barındıran rengini seçemediğim karanlık gözler.
Ölümün kokusu eşliğinde karanlığı süsleyen şu kırmızılığa baksana... Herkes kendi açısından birer sanatçıdır. Bu da benim sanatım. Beğendin mi? Annen ve baban boğazları parçalanmışken daha güzel görünüyor, değil mi?
Parmaklarım boynumu kavradı. Soluklarım göğüs kafesimde tıkılıp kalırken tırnaklarımı kanatacak kuvvette tenime geçirdim.
Sabah olmasına daha çok var.
Bu saatte dışarı çıkarsan başına bir şeyler gelebilir. Benim gibileri geceyi sever, anlarsın ya... Sana bir şey olmamalı çocuk. En iyisi yardım gelmesini bekle. Hah, hem belki ailen yalvarışlarını duyar ha? Saniyeleri say, sonra bir bakmışsın dakikalar saatlere dönmüş.
Tik, tak...Beynimde yankılanan sözlere büyük bir gürültü son verdi. Şiddetle irkildim, başımı iki yana sallayarak bulanan görüş açımdan kurtuldum ne olduğunu anlamak için. Biraz önce önümde sapasağlam duran kocaman saat... camı paramparça olmuş ve dengesizce asılmış olduğundan yere düşmüştü. Havada kalmış elime baktım. Ben... az önce sehpanın üzerindeki ufak vazoyu aldığımı hatırlıyorum. Hayır, bunu ben yapmadım değil mi? Saati kırmış olamam. Aynı hatayı bir kez daha yapmış olamam.
Çaresizlik tüm damarlarıma yayılmaya başlarken nefeslerim hızlandı. Ellerim titriyordu deli gibi, gözlerimi zemine saçılmış cam parçalarından alamıyordum.
"O ses neydi? Ne oldu?" Hızlı adımlar ve yüksek bir ses tonu kulağıma dolduğunda korkuyla büyüdü kırmızılarım. Arkamı dönemedim, kapıya bakamadım. Ya oradaysa? Ya bana yine zarar verirse..?
"Özür dilerim... Özür dilerim- Çok özür dilerim!" Dizlerim üzerine çöktüm çaresizce, olabildiğince hızlı toplamaya başladım parçaları. Tenime batmalarını ve ardında bıraktığı sızıyı umursamıyordum. "Ben- ben isteyerek yapmadım! Hemen toplarım, lütfen..." Gözlerime toplanan damlalar görüş açımı bulandırmıştı iyice. Yine de ellerimde biriken parçaların altında kalan kırmızılığı seçebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Take Care Of You | DekuBaku
Fanfiction"Merak etme miniğim," Baş parmağı gözlerimden firar eden bir damla yaşı yakaladı. Yeşillerinin ardındaki tutku kırmızılarımı delip geçerken tadını damağımda bırakan, arzuyla karşılık verdiğim bir buse bıraktı dudaklarıma. Burnunu burnuma sürttü, sıc...