Tik, tak.
Karanlık bir odaya gözlerimi araladım. Siktir, başım çok feci ağrıyor ve şu saatin sesi hiç yardımcı olmuyordu. Dirseklerimden güç alarak yavaşça oturdum. Kollarımda birkaç yer sızladığında bazı yerlerdeki morlukları ve kesikleri fark etmiştim.
Etrafıma göz gezdirdim. Duvardaki saatin tüylerimi diken diken eden sesi dışında hiçbir ses yoktu ve bunun bana verdiği rahatsızlığı kimse bilemezdi. Simsiyah perdelerin çekildiği, lüks görünen eşyaların bulunduğu geniş bir odadaydım. Görüşüm hafiften bulanıktı ve vücudumun belli kısımları ağrıyordu.
Son yaşadıklarım aklıma geldi birer birer. Nefesim hafiften hızlanırken kırmızılarımın dolmasına engel olamamıştım. Ben... bunu hak etmemiştim. Nasıl yapabilmişti bana böyle bir şeyi? Ona güveniyordum ben. Her şeyimi biliyordu ve her zaman sırtımı yaslayabileceğim bir dayanak olarak görmüştüm onu. Son zamanlarda davranışları tuhafıma gidiyordu ama bu... asla tahmin edemezdim.
Midem bulanmaya başlamıştı yine ama bomboştu, en son ne zaman yemek yemiştim hatırlamıyorum. Kesik nefeslerim sıcacık odaya dağılırken hafifçe titreyen ellerimle üzerime örtülmüş yorganı kaldırdım. Ne zamandır uyuyordum? Neredeydim? En son ne olmuştu, buraya nasıl gelmiştim? Son anılarımın hiçbiri net değildi. Sadece parlak yeşil gözleri tamamen hatırlayabiliyordum.
Kendimi güvende hissetmiyordum. Hızla ayağa kalktım ve kapıya doğru koştum. Birkaç kere sendelemiştim, düşecektim neredeyse. Kaç saattir buradaydım, sabah olmuş muydu? O saate bakmak istemiyordum. Perdelerin oluşturduğu karanlık yüzünden anlayamıyordum, dışarıyı da göremiyordum ama şimdi onunla uğraşamazdım. Kapıyı açmaya çalıştım fakat olmadı. Kilitliydi.
Kilitli miydi? Hayır, ben... Beni yanlarına mı almışlardı yine? Olanlardan sonra yüzüme nasıl bakacaklardı tekrar? Gerçi umurlarında bile olmazdı. Ben onlar için değersizin tekiydim.
Tik, tak.
Faydasız olacağını bile bile zorladım. Geçmiş zihnime doluşuyor ve nefesimi tamamen kesiyordu, bacaklarımdaki güç çekilirken biraz daha asıldım kapı koluna. "Açın kapıyı!"
Yumruklamaya başladım elimden geldiğince. Hamlelerim güçsüzdü, sert yüzey ellerimi acıtıyordu ama umursadığım son şey bile değildi bu.
Tik, tak.
Tek başımayım. Beni tekrar cehennemlerine sürüklediler ve yine kapıyı üzerime kilitlediler.
Birkaç kere daha zorladım kapı kolunu. "Açın şu kapıyı! Açın, bırakın beni!" Nefes alamıyordum. Ayaklarım artık beni taşımazken kendimi bıraktım. Odanın köşesine gidip yere çöktüm, bacaklarımı kendime çektim ve başımı dizlerime yasladım.
Tik, tak.
Kimse gelmeyecek.
Ellerimi kulaklarıma bastırdım. Susturun şu saati, susturun! Bir çığlık dudaklarımı terk etti, gözyaşlarım hızını artırırken çaresizce nefes almaya çalışıyordum.
Kapının ardında adım sesleri duydum hayal meyal. Ne görüntü ne de ses, hiçbir şeyi tam olarak algılayamıyordum. Kulaklarımda ibrenin yelkovanı kovalayışı yankılanıyordu sadece.
Birkaç saniye içerisinde kapı açıldı. Oturduğum yerde hafifçe ileri geri sallanırken önümde birinin diz çöktüğünü hissettim. "Katsuki, beni duyabiliyor musun?"
Ses sanki duvarın arkasından geliyordu kulaklarıma. Başımı belli belirsiz salladım, vücudumun titreyişi arasında anlaşılıyor muydu emin değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Take Care Of You | DekuBaku
Fanfic"Merak etme miniğim," Baş parmağı gözlerimden firar eden bir damla yaşı yakaladı. Yeşillerinin ardındaki tutku kırmızılarımı delip geçerken tadını damağımda bırakan, arzuyla karşılık verdiğim bir buse bıraktı dudaklarıma. Burnunu burnuma sürttü, sıc...