İki gün boyunca odadan çıkmadım. Kapının önünde gördüğüm, adının İida olduğunu öğrendiğim gözlüklü adam yemek getirmişti sürekli fakat ben hepsinin yarısını ancak yiyebilmiştim. Canım istemiyordu ve midem hala kötüydü. Yaşadıklarım aklıma geldikçe bulantılar sarsıyordu vücudumu. Evet, düşünmeye ihtiyacım vardı fakat yalnız kalmak ne kadar iyi gelse de hatırlamak istemediğim birçok şeyi zihnime doldurmuştu.
Onun bana anlattıkları zihnimi terk etmedi bir süre. Beni beş aydır tanıdığını, takip ettiğini öğrenmiştim. Hakkımda çoğu şeyi bildiğini düşündüm ilk başta, fakat yanıldığımı varsayıyorum. Çünkü ben liseye kadar, lise de dahil evde eğitim görmüştüm. Evden çıkmama çok az izin verilirdi ve yıllarca beni görmeyen, önemsemeyen insanlarla birlikte aynı evin içinde bir hayalet olarak yaşamıştım. Bir nevi ev hapsindeydim. Varlığımın ev dışında bilindiğini sanmıyorum. Üniversiteye geçtiğimde okumamı istedikleri için mecburen bırakmışlardı ve ben hayatımda ilk defa düzenli olarak dışarı çıkmış, okula gitmiştim.
Fakat bunu bile zehir etmişlerdi. İstemediğim, alakamın olmadığı bir bölüm okudum. Arkadaş edinmeme izin verilmedi, benimle konuşmak, arkadaş olmak isteyen kişilerden uzak durmak zorunda kaldım. Yoksa bana ceza verilirdi ve en önemlisi de onlara zarar gelirdi. Bunu da en acı şekilde öğrenmiştim. Sadece bir kez, tek bir kez kendimi birine açtım. Arkadaşlıktan öte hislerim oldu, kabul ediyorum. Kalbimin ritmini bozan ilk kişiydi. Bir an için içinde bulunduğum dünyayı unutarak kendimi kaptırdım ve sonrasında onun gözlerimin önünde can verişine şahit oldum.
Şimdiye kadar sadece bir tane arkadaşım olmuştu. Birlikte büyümüştük, dolayısıyla en yakınım ve en güvendiğim kişiydi. Son birkaç aydır tuhaf davrandığını fark etmiştim fakat üzerinde durmamıştım. Sonuçta herkesin böyle zamanları olurdu, değil mi? Yaşadığı sorunlar olduğunu, zor zamanlardan geçtiğini söylemişti ama anlatmamıştı. Ben de zorlamamıştım. Bana yakın durmak istemesini de buna bağlamıştım. Nereden bilebilirdim ki böyle olacağını?
Tekrar ağlamaya başladığımı çok sonradan fark ettim. Elimi en ufak bir baskıda bile sızlayan boynuma götürmüştüm ister istemez. Vücudumun çeşitli yerleri hala ağrıyordu. Büzülüp cenin pozisyonunu aldığım yatakta hıçkırıklarımın bedenimi terk etmemesi için çeneme kadar çektiğim yorganı dudaklarıma bastırdım. İyi gelmediğini bile bile geçmişimi düşünüp duruyordum.
Altı yaşıma kadar her şey yolundaydı. Çoğu şeyi hatırlayamasam da annem ve babam hayattaydı. Beni seviyorlardı, ilgileniyorlardı... O geceye, gözlerimin önünde vahşice öldürülmeden öncesine kadar mutlu bir aileydik. Sabaha kadar cesetlerinin başında bekledim. Zeminin kan gölü olmasına, çocuk aklımla cansız bedenlerini uyanmaları için sarsarken tenime izini bırakan o pis, kırmızı sıvıya aldırmamıştım. O yaşımda görmek zorunda kaldığım manzara zihnimden silinmedi.
Ailemin ölümünden sonra hayattaki tek akrabamız olan amcam yanına aldı beni. İlk başta iyi davranıyor gibilerdi fakat aslında umurlarında değildim. Ne eşi ne de kendisi, beni hiç sevmediler. Gözlerindeki nefret alevlerini gördüm çok kez. Karısı öldükten sonra amcam daha kötü olmuştu bana karşı. Nedenini hiçbir zaman anlayamadım. Ben onlara bir şey yapmamıştım ki?
Kapının tıklatılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. İstemsizce irkilmiştim. "Kacchan, gelebilir miyim?" Onun olduğunu anladığımda derin bir nefes verdim. Akşam olmuştu ve o şimdiye kadar yanıma gelmemişti. Bana zaman tanıdığının, sıkboğaz etmek istemediğinin farkındaydım ve iki gün boyunca da yalnız kalmak istediğimi birkaç kez belirtmiştim. Sakin tınısının ardında saklı endişeyi çok rahat seçebilirken başımı salladım. Kapı aralıktı, bu nedenle beni görebildiğini varsaymıştım. Eninde sonunda onu görüp yüz yüze gelecektim. Ertelemenin bir anlamı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Take Care Of You | DekuBaku
Fanfiction"Merak etme miniğim," Baş parmağı gözlerimden firar eden bir damla yaşı yakaladı. Yeşillerinin ardındaki tutku kırmızılarımı delip geçerken tadını damağımda bırakan, arzuyla karşılık verdiğim bir buse bıraktı dudaklarıma. Burnunu burnuma sürttü, sıc...