umarım yukleme yapmak icin cok gec bi saat degildir bu🫡 iyi okumalar🤨
🎤⚽️
jeongguk ve taehyung bisikletleriyle kıyıya giden yolun başında durduklarında saat öğleni geçiyordu. bisikletlerini girişin yanındaki elektrik direğine kilitleyip kum dökülmüş yolu yürümeye başladıklarında sessizlik içinde duyulan tek şey ise denizin dalgaları ve taehyung'un kocaman botlarından çıkan adım sesleriydi.
"ayağına göre büyük mü biraz onlar?" dedi jeongguk oyuncu bir şekilde.
taehyung neden her an bu kadar tatlıydı? jeongguk bu gerçeğe sinirlenmek üzereydi.
"tabanları çok ağır," diye sızlanmıştı taehyung da bunu sormasını bekliyormuş gibi ve yüzünü buruşturmuştu. "taşıyamıyorum resmen ama en sevdiğim bot bu. o yüzden giymek zorundayım."
taehyung indirimini aylarca beklemiş ve indirime girdiği an tüm birikmişini yatırıp almıştı bunları, o yüzden epey değerli kategorisine giriyor sayılırdı. siyah, kalın tabanlı bir postaldı ve üstünden birkaç ince zincir sarkıyordu. tek dezavantajı o kadar ağırdı ki bazen yürürken durup dinlenmek istemesine neden oluyordu.
"taşıyayım ister misin?" diye sordu jeongguk normal bir şekilde ve cevabını beklemeden önünde eğilip sırtını gösterdi. "hadi."
taehyung ne olduğunu anlamasa bile jeongguk'a uyum sağlayıp sırtına sarıldığında ayakları saniyeler içinde yerden kesildi ve taehyung'un botlarının yerini alan pofuduk montların sürtünme sesi eşliğinde tekrar yürümeye başladılar.
daha doğrusu yürüyen sadece jeongguk'tu, taehyung sıkıca kollarını onun omuzlarına sarmışken çenesi montunun şapkasına yaslıydı ve jeongguk, önündeki patikayı ensesinde sımsıcak nefesleri hissedip sırtında birini taşımıyormuş gibi keyifle yürüyordu.
çakıl taşlarının olduğu yere geldiklerinde taehyung kaşlarını kaldırdı ve terk edilmiş gibi duran üç-beş balıkçı kulübesinde ve kayıklarda gözünü gezdirdi.
"burayı nereden buldunuz?" diye sordu.
jeongguk omuz silkti. eunwoo'ya hiç sormamıştı bunu. sadece yuqi'yi getirdiği yerleri sorup önemsemiyor gibi yaparken öğrenmişti, gerisi pek umurunda değildi. omuz silkip, "hatırlamıyorum," dedi.
"hm."
taehyung jeongguk'un sırtından inip kendi sırtındaki çantasını yanındaki masalı banka koydu. içini açıp annesine hazırlattığı yemek kutularını, kendi çilekli sütünü ve jeongguk'un muzlu sütünü çıkarttı. "aç taehyung oynamaz," demişti üstündeki bakışlara ithafen.
jeongguk alt dudağını hafifçe büzerken onu seyrediyordu. geldikleri yerin beş dakika ilerisinde küçük bir market vardı, oradan birkaç atıştırmaklık alırlar diye düşünmüştü.
"eğer söyleseydin ben de evden bir şeyler getirirdim. çevreden falan alırız diye düşünmüştüm."
"zaten genelde sizde yiyoruz. bu defa ben getirmek istedim," dedi taehyung çilekli sütüne pipetini batırıp her gün aynı şeyden içmemişçesine içmeye başlarken. jeongguk gülüp kutuları işaret etti. "neden biri daha küçük?"
taehyung tek eliyle büyük olan kutuyu onun önüne yerleştirdi. "sen sporcusun diye annem sana daha fazla koydu her şeyden."
jeongguk ise taehyung'u hafifçe ittirip otururken metal kapağı açmış ve karşılaştığı düzeni bir gıdım bile bozulmamış dört çeşit yemekle, "vaaay," demişti çocuksu bir heyecanla. ardından plastik olan kabı da açıp içinde üstünde yapılmış sevimli hayvan suratı şekilleri gördüğü üçgen kimbaplardan birini almıştı eline.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
quarterback | taekook
Fanfictionkaptan jeongguk arkadaşlarının her gün zorbaladığı korocu çocuk taehyung'u öperken bir saniye bile düşünmemişti; taehyung ise bir ezik olmasına ve karşısındaki çocuğu moron 7 diye sıralamasına rağmen karşılık vermek için 1 saniye bile gecikmemişti...