"Abi!"
Dış kapıdan içeri ilk adımını attığında, heyecanla çağırdığı kişiydi Hashirama. Kafasını sağa sola çevirip karanlığın çöktüğü evinin koridorunu kontrol etti. Kapıyı kapatmadan önce beyaz ayakkabılarını içeri aldı ve dış kapının hemen yanında duran ayakkabılığa yerleştirdi.
"Abi?"
Sabah işe gittiğini biliyordu. Yarı zamanlı olduğundan çoktan dönmüş olduğunu düşündü fakat üniversitede akşam eğitimi aldığını hatırlayınca avcunu alnına vurdu. Gerçi, bugün fazla dersinin olmadığını söylemişti sabah, erken gelirdi.
"Tobirama?"
Sesin geldiği yön mutfaktı, bu yüzden o tarafa doğru ilerledi ve hafif aralık kapıyı açarak karanlık koridora ışığın daha çok vurmasını sağladı.
"Geldin mi oğlum? Geç otur," deyip kurduğu masayı gösterdi annesi. "Baban seninle bir şey konuşmak istiyor."
Babasıyla ne zaman konuşsa irite olurdu. Babası ve babasının asla bitmek bilmeyen nefret söylemleri, kini aşılamaya çalışması ve acemice beyin yıkaması... Her seferinde söylediklerinin gereksiz olduğunu vurgulamaktan sıkılmıştı birkaç sene önceye kadar. Boyun eğip onun söylediklerini doğrusu saydı o vakitten sonra. Hashirama'nın onun üzerine daha çok düşmesinin sebebi, buydu. İtaatini değil, sorgulamasını istiyordu.
Sırtındaki çantayı dış kapının yanında bir yere koyduğundan rahattı, tek derdi başının uykusuzluk ve yorgunluktan zonklamasıydı. Bu halde babasına ne kadar karşı koyar, söylediklerini eleştiri süzgecinden ne kadar geçirir, hesap edemiyordu.
Kısa bir hal hatır muhabbetinden sonra içindeki yılanı kustu babası. İzuna'yla konuştuğunu bildiğini, samimi olmaya başladıklarını öğrendiğini söyledi ve uzak durması gerektiğini emretti.
"Neden?"
Basit ve tek bir soru. Neden?
"Sana bunu çok daha önce defalarca anlatmadım mı, Tobirama? Anlamakta zorluk mu çekiyorsun?"
Geri zekalı göndermesiyle suratı gergin bir hal aldı. Tobirama, babasının bu huyundan nefret etse de takdir ettiği öteki huylarını yüzünden ona saygısızlık etmeyi istemiyordu. Ayrıca babasının endişesini anlayabiliyordu. Çalıştıkları şirketin politikalarını bile bile ihanet edip kafalarına göre birilerini suçlayan ve nefreti, sevginin önüne koyan bu aileye karşı dikkatli olmasını istiyor hatta başını hiç derde bulamayıp direkt onlardan uzak durmasını istiyordu.
Tırnaklarıyla kazıyarak orta halli bir adam olup ardından boku bokuna iftiraya uğrayınca bilenmişti yaşlı adam. Yaşanmışlıklar onu yıpratmış ve hayatındaki dört değerli varlığına, oğullarına verebileceği tek tavsiyesi kalmıştı: İhanet edecek adamı yakınında tutma.
Ellerini çenesine koydu, "İzuna'yı, babasının yaptıkları yüzünden suçlu tutmak istemiyorum," dedi gözleri masaya değerken. "İhaneti yapan sen olsaydın, onun beni senin yüzünden suçlu tutmasını ister miydin?"
"Böyle bir şey asla olmaz," dedi yaşlı adam kesinkes. "Zira ben alçak bir hain değilim, onların tam aksiyim."
"Dediklerini anlıyorum ve onaylıyorum baba. Ama nefret ve kin sorunun çözümü olmadı hiçbir zaman. Beni onlara karşı bilemen ve İzuna'dan uzak tutman işe yaramaz."
Yaşlı adam gergince yaslandı sandalyeye. Oğlunun dediklerini düşündü. Şu zaman da dahil, hiçbir aksi davranışını görmemişti kendine karşı. Saygılı bir çocuk yetiştirdiğine emin oldu ve gurur duydu. Fakat aynı zamanda bu denli sorguluyor ve çözüm odaklı olmasını takdir etti.
Kendi dediklerini düşündü, basitçe içine yerleştirdiği sözcüklerin arasındaki nefretin boyutunu hayal etti. Hâlâ Uchiha dendiğinde kalbinde intikam alevi parlardı ama o alev sadece orada dururdu. İntikam planı bile olmamıştı, olmayacaktı.
"Haklısın," dedi. Tobirama'nın ona kalkan bakışlarında şaşkınlık vardı. Çünkü derince iç geçiren babası gözlerini bir noktaya dikmiş düşünüyor ve ona haklı olduğunu söylüyordu. "Söylediklerim, yaptıklarım bir işe yaramayacak ama senin göz göre göre o hain adamın oğluyla arkadaş olmanı kaldıramam. Belki şerefsizlik kanla değildir ama öğrenilir."
Bakışları yeniden masaya inerken tezgahta yeşillikleri yıkayan annesi, suyu kapattı ve başından beri dinlediği konuya garip bir yorum yaptı.
"Dünyada onca insan varken, İzuna mı?"
Annesinin söylediğiyle bakışları telaşla ona döndü, zira babasının İzuna'yla arasında var olduğunu düşündüğü şey arkadaşlıktı; annesinin bahsettiği ise ciddi bir ilişki.
Konuyu yakalayamamış olan adam sakince, "Efendim hayatım?" diye sordu. Kadın başını salladı. Hâlâ genç ve güzel gözüküyordu. Tobirama, kişisel bakım malzemelerine söylediği "gereksiz" ve "bir boka yaramıyor" laflarını yutmak zorunda kalacaktı.
"Hiç," dedi annesi. "Bir an boşluğuma geldi. Hashirama nerede kaldı?"
&&
Hashirama'nın da olduğu bir akşam yemeğinden sonra ev ahalisi, dinlenmek üzere kendi odalarına çekildi. Şehir dışında okuyan iki kardeşi dolayısıyla ev oldukça sakindi. Hatta bazen sessizlik, tahammül edilemeyecek seviyede olurdu.
Tek eli çenesinde, öteki elinde kalem; yine geometri sorusunun tekinde kendini kaybetmişti. Şekil bilgisi ve hayal gücü, aynı zamanda çözüm odaklı olması gerekirdi oysa içinde soruyu çözmek gibi bir istek yoktu, öylesine bakışıyordu soruyla.
Zaten oluşmamış odağını, odasının açılan kapısından gelen sesle oraya yöneltti. Kapının ucunda gözüken annesi, nazikçe sordu içeri girip girmeyeceğini. Onaylayan bir baş hareketinden sonra Tobirama, azıcık sert olsa da soru bankasının sayfalarını kapattı.
"Nasıl gidiyor oğlum?"
Giriş cümleleri değişmezdi, Tobirama, "Monoton," gibi bir cevap verdi. Oysa şu bir ayda monoton diye tabir edebileceği rutin hareketler olmamıştı.
Annesi gülümsedi ve yana doğru kafasını eğdi, "Alışılmışın dışında şeyler olunca monoton olmuyor, değil mi?" diye sordu. Tobirama sorusuyla ona döndü.
"İzuna ile aramda bir şey olacağını niçin düşündün?"
Annesi onun yatağına oturdu, dışta kalan çarşafı düz bir hale getirirken, "Olacağını düşünmedim," diye yanıtladı. "...seni ilk defa bir başkası ile bu denli uzun konuşurken gördüm. Sınırlarını aştığını ve birinin varlığının üzerinde bu kadar çok yorum yaptığını gördüm. Sıradan biri olmamalı senin için, diye düşündüm."
Tobirama birkaç kez göz kırptı. Yeşil kapaklı kitapta gözünü gezdirirken, "Haksız da değilsin," diye mırıldandı. "İzuna, benim oluşturduğum katı kuralların farkında. Bana, benden hoşlandığını söyledi, bunu biliyor muydun?"
Kafasını hayır anlamında salladı.
"İlginç," diye yanıtladı. Ardından nazikçe güldü. "Kötümser olmak istemem ama bir Uchiha konusunda her zaman babana katılmakla yükümlü hissederim kendimi."
"İkinci kez haksız sayılmazsın," dedi Tobirama ona bakıp gülümseyerek. İzuna'nın kendini aştığının farkındaydı, onda kötü bir niyet sezmiyordu ve ikisi de, ailelerinin en zeki üyeleri olarak, bu saçma nefretin bitmesi ve özür dilenmesi taraftarıydı. "Babamla nasıl gidiyor?"
Kavgalar pek durulmuş gibi değildi. Günün geri kalanında iyi anlaşsalar da bazen kavgaları gerçekten şiddetli oluyordu.
"Nasıl cevap verebilirim ki? Bazen onun çift kişilikli olduğunu düşünüyorum."
Karamsar havanın kokusu hemen belli etti kendini. Annesinin bir anda hüzne bürünen bakışlarından suçlulukla çekti gözlerini Tobirama. Suçlu hissetse de, pişman değildi sorduğundan.
"Takma kafana bunu," dedi annesi. "Benim meselem, halledeceğim. Sen kendi hayatında olanları düşün," dedi ve göz kırptı. Tobirama'nın, annesi odasını terk etmeden önce düşündüğü saniyelerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hadi işine // tobirama x izuna/naruto shippuden
Fanfictiontobirama, uchihaları sevmezdi ve aynı şekilde onların da senjuları sevmediğini düşünüyordu. izuna, ona yanlış olduğunu anlatmak yerine "gösterebilirdi" belki.