Sırasında kendince takılıyordu Tobirama. Teneffüs olduğunu bildirecek zil henüz çalmıştı ve bazı öğrenciler ayaklanıp bahçenin yolunu tutmuşlardı. Bir eli yanağında, öylece hocanın en son çözmeye çalıştığı soruya bakıyordu Tobirama. Sonraki sayfayı isterlerse evde çözebileceklerini söylemişti öğretmen.
Yanına oturan kumral saçlı kızla odağını sorudan ona çevirdi Tobirama. Ne olduğunu idrak etmeye çalışan gözleri kızın üzerinde gezinirken çekingen bir selam verdi gülümseyerek kız.
"Pardon," diye konuştu. "İzin almadan oturdum."
"Sorun değil," diyerek başını salladı Tobirama. "Bir şey mi isteyecektin?"
"Evet," diyerek kafasını salladı. "Bugün anlatılan konuyu yeniden anlatabilir misin bana? Teneffüs uzun, tamamen bana vermek istememeni anlarım," dedi ardından hemen. Elleri göğsünün üzerinde avuç içleri Tobirama'ya bakacak şekilde duruyordu.
"Hayır, anlatırım. Önemli bir işim yok zaten," dedi Tobirama. "Sen niye bu kadar acele ettin tekrar için?"
"Hocanın anlattığından bir şey anlamadım," dedi kız, adının Nubara olduğunu biliyordu. "Evde yeniden tekrar edeceğim fakat bilmediğim bir şeyi tekrar edemem. İnternet üzerinde de rahatça anlayabileceğim hiçbir öğretmen yok."
"İyi," dedi Tobirama. Her zaman üstünde duran sakin, umursamaz ve belki biraz kızgın bir ruh haliyle eğildiği soru kitabından konuyu örnekleyerek anlatmaya çalıştı Nubara'ya. Tek kolunu sıraya dayamış, eli çenesinde kafasını sallayarak dinliyordu kız onu. Arada durdurup baştan aldırıyor ya da anlamadığı kısımları soruyordu. Aralarındaki tek yakınlık, sandalyelerin bitişik durmasından başka bir şey değildi.
İzuna'nın farklı planları vardı öğle molasıyla alakalı. O daha çok sevdiği çocukla okulun bahçesindeki bir bankta oturup milleti izleyerek vakit geçirmeyi ya da koridorda dolaşıp onunla muhabbet etmeyi istiyordu. Adımlarını özgüvenli, göreceğinden habersiz bir şekilde Tobirama'nın sınıfına doğru attı ve tam kapının önüne geldiğinde yabancı bir sınıf olduğu için durdu. İçeriyi gözetlerken Tobirama'nın bir kızla baş başa soru kitabına gömüldüğünü gördü.
İzuna bencildi, sevdiklerini paylaşmaktan nefret ederdi. Küçükken sevdiği oyuncakların hiçbirini, biraz büyüdüğünde annesini, ergenken ise abisini paylaşmayı; sevdiklerinin başkasıyla gülüp konuşmasını istemezdi. Çoğunluğunda içinde tutardı bu istekleri çünkü İzuna'nın biriyle tartışmaya ayıracak boş zamanı olmazdı genelde. Bu yüzden olsa gerek gözleri ikiliyi izleyip küçülürken kaşları çatıldı. İçinde bir anda oluşan yakıcı elektriklenme hissinin adının kıskançlık olduğuna emindi, zaten oturup düşünse ve bir kulp takmaya çalışsa dahi bu kesinliğin önüne geçemezdi.
Kendini telkin etmeye çalıştığında çok durmamayı seçmişti orada. Tobirama'nın düşündüğü taraklarda bezi olmadığını ve olmayacağını en iyi o bilmeliydi, ki biliyordu da. Fakat içinde sadece bu anı gördüğü için bile garip bir öc alma isteği vardı. Bunun ilişkileri hakkında onları ne duruma sokacağını az çok bildiği halde bile deli gibi istiyordu bir süre burnunu sürtmeyi. Hatta bu yüzden, onun bir Senju oluşunu bir kenara bırakıp aptal kıskançlık duygusuna yenilerek uzaklaşmayı seçti içinde. Bir süre suratına bakmayacak, onu arayıp sormayacak ve tersleyecekti ki, Tobirama kendinden başkasına bakmasın.
Tobirama son kez anlatışının üzerine sorunun cevabının altını çiziyordu.
"Şimdi neden cevabın 0 çıktığını anladın mı?"
Kız kafasını sallayarak onayladı onu.
"Evet," dedi. "Teşekkür ederim bana zaman ayırdığın için. Elimde matematikle alakalı birkaç sayfa not var. Teşekkür için onlardan verebilirim sana," dedi ardından iyiliğine karşı bir teklifte bulunarak. Gözleri parlayarak bakan Tobirama'ya karşı unuttuğu şey aklına geldiğinde elini ensesine attı. "Pardon," diye mırıldandı. "Yanımda değiller ama yarın senin için mutlaka getiririm. Yeniden çok teşekkür ederim anlattığın için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hadi işine // tobirama x izuna/naruto shippuden
Fanfictiontobirama, uchihaları sevmezdi ve aynı şekilde onların da senjuları sevmediğini düşünüyordu. izuna, ona yanlış olduğunu anlatmak yerine "gösterebilirdi" belki.