İyi okumalarr
*
Utku elindeki test kitabının sayfalarını karıştırırken aynı zamanda önüne bakmadan yürüyordu. Dönem ortasında kayıt yaptırdığı bu dershaneye henüz tam anlamıyla alışamamıştı. Diğerlerinden gerideydi. Eksiklerini anca kapatmışken soru çözme işine yeni yeni ağırlık veriyordu. Bu nedenle henüz yapamadığı sorularını çözmeleri için hocalarına götürmeye fırsatı olmamıştı. Ancak artık uzun zamandır biriken soruları götürmenin vakti gelmişti.
Kendisine özel yapılan deneme sınavında elde ettiği başarı sayesinde mezun öğrencilerin bulunduğu dört sınıftan ikincisindeydi. Birinci sınıfa geçmeyi de ucu ucuna kaçırmıştı. Tek tük tanıdıkları üç ve dördüncü sınıflarda oldukları için derste görüşebildiği pek kişi yoktu. Kısacası Utku, çalışmaktan başka zamanını değerlendirebileceği herhangi bir eğlenceye sahip değildi.
Sonunda soru çözen hocanın bulunduğu kata vardığında seslice nefesini verdi, yorulmuştu. En gerekli kişinin en zor ulaşılan yerde olması her zamanki gibi hayatın küçük bir cilvesi olmalıydı.
Minik minik kenarlarını kıvırarak işaretlediği kimya ve biyoloji sorularına baktı. Bu iki dersten nefret ediyordu. Elinde olsa saatlerce fizik ve matematik çözebilirdi ancak özellikle biyolojiye gelince beyni duruyordu sanki.
Gözlerini elindeki kitaplardan ayırarak önüne çevirdiğinde karşılaştığı sıra ile sinirlenerek derin bir nefes aldı. Bu saatlerde soru soracak bu kadar insanın olması fazlasıyla şevk kırıcıydı. Bazıları sırf soruyor olmak için aptalca şeyleri bile getiriyorlardı ve Umut'un da en çok tilt olduğu durum buydu.
Cebinden çıkardığı küçük limonlu şekeri ağzına atarken kenarda duran duvara yaslandı. El mahkum biraz daha diğerlerini bekleyecekti. Kendisinin sıradan hafif uzaklaşarak duvara yaslandığını gören arkasındaki kızıl çocuk hemen bir adım ilerlemeye kalktı. Fakat Umut'un kemikli elinin görüş açısına girmesi ile duraksamak zorunda kaldı.
"Al kardeşim, zihnini açar." Umut cebinden çıkardığı şekeri ufak duran çocuğun göğsüne sertçe bastırırken çocuk istemsizce yutkundu. Masumca uzatılan şekerin altında yatan 'sırada ben varım, geri bas' metnini algılamamak imkansızdı. Çocuk kırmızı saçlarını gergince düzeltti ve kendisine uzatılan şekeri alıp hızlıca kalemliğine attı. Aynı zamanda eski olduğu konumdan bir adım geriye çekilmişti.
Kısa süre sonra sıra biraz ilerlediğinde hocanın yanına yeni ulaşan kızın sesi tüm katta yankılanmıştı. "Ayy, hocam merhabaa! Nasılsınız görüşmeyelii?" Bu ani tepkiyi beklemeyen hoca şaşkınca gülümsediğinde kızın minik omuzları olduğundan daha da dik hale geldi.
Umut durduğu yerde huysuzca başını aşağı indirip kısık sesiyle mırıldandı: "Sanki 40 yıldır görüşmediniz. Daha sabah soru sormaya geldin."
Kızıl saçlı oğlan bunu duyup hafifçe kıkırdadığında Umut'un da yüzünde minik bir tebessüm belirdi. Hoca ve kızın yüksek sesli konuşmaları duyulmaya devam ederken kalın ancak inceltilmeye çalışılmış bir ses ortamı bozdu. Umut'un mavi hareleri, sesi duyduğu anda şaşkınlıkla irileşmişti.
"Ayy Gülbiin! Bakıyorum da alıklığından hiçbir şey kaybetmemişsin görüşmeyelii?"
Profesyonelliği atanamadığı yıl rafa kaldırmış olan genç dershane hocası da dahil, sıradaki öğrencilerin büyük bir çoğunluğu buna kıkırdarken birkaç kız yapılan saygısızlığı eleştirmek için "Çocuk musunuz yaa?" demeye başlamıştı. Umut diğerleri gibi gülmüyordu ancak gülmemesinin sebebi şakayı komik bulmamasından değildi.
"Ne bulaşıyorsun bana be! Hocamla konuşuyorum şu an."
Kızın irite olmuş ince sesi tekrar katta yankılandığında herkes bunu rahatlıkla duymuştu. Umut'un ise zihninde hala aynı ses yankılanıp duruyordu. Doğru duyup duyduğundan emin bile değildi.
Sırada kızın hemen arkasındaki oğlan bu sefer daha alçak bir ses tonuyla: "Tamam tamam bir şey demedik. İşine bak yavrum." dediğinde Umut gözlerini hızla kirli gri zeminden kaldırdı.
Oradaydı, hafifçe sağa doğru kıvrılmış sıra kuyruğundan dolayı çaprazında duruyordu az önce duyduğu sesin sahibi. Emin olmak için gözlerini açıp kapattı ancak yanılmıyordu, genç oğlan bunca zamandan sonra ilk defa karşısındaydı.
Görünümü değişmişti. Eskiden kahverenginin en açık tonu olan uzun saçları şimdi yaz güneşinin etkisiyle hafifçe açılmıştı, sarıya çalıyordu. Daha kısa ve düzenli bir kesimi vardı. Keskin yüz hatlarını fazlasıyla ön plana çıkarmıştı. Var olan hafif cilt problemleri iyice azalmış görünüyordu bu uzaklıktan. Birkaç iltihapsız sivilce izinden başka yüzünde herhangi bir pürüz yoktu. Umut elinde olmadan gülümsedi. Her zaman görünümüyle ilgili en çok dert ettiği şey sivilceleri olan bu çocuğun istediğini elde etmesi kendisini istemsizce sevindirmişti. Ne yaptığının farkına varınca hemen yüzünü eski haline çevirdi.
Daha sonra bakışları vücuduna doğru kaydı. Hiç bir zaman çelimsiz veya sıska biri değildi ancak şu anki hali çok daha başkaydı. Geniş omuzlarını belli eden yarım kollu ince bir sweat giyiyordu. Kol kasları fazla çıkık olmasa da seçilebilir belirginlikteydi. Üst vücudu eskiye oranla iyice kalıplaşmıştı. Umut bu düşünceyle derin bir nefes aldı.
Daha fazla izlememesi gerektiğine karar verdiğinde gözlerini son kez onun yüzüne çıkardı. Kenarları kahverengi, ortalarında hafif yeşillikler olan iri gözleri kendi üzerinde görünce aniden irkildi. Ne zamandır kendisine bakıyordu? Onu incelediğini fark etmiş miydi?
İrkildiğini fark eden kızıl saçlı çocuk kafasını hafifçe öne uzatarak mırıldandı: "İyi misin?"
Umut gözlerini karşısındaki oğlanın gözlerinden çekmeden karşılık verdi: "İyiyim kardeşim, al sen bunları da sorarsın." Son bir bakışla onu süzdükten sonra zorla da olsa gözlerini ayırıp arkasını döndü. Savsak adımlarla bulunduğu sıradan çıktı. Merdivenlere ilerlerken arkasında kendisini izleyen gözlerin ağırlığını hissedebiliyordu. Dönüp tekrar bakmak istese de kendisine engel oldu. Onu haklı çıkarmayacaktı. Olabildiğince sarışından uzak duracaktı, derslerine odaklanıp sene sonunda buradan da, bu şehirden de gidecekti. Uzak durmayı seçmişti.
Sonunu bildiği bir kitaba yeniden başlamak istemiyordu. Aklındaki düşüncelerden kurtulmak için kafasını sertçe salladı.
Elbette bir kitaba baştan başlamak yazılan sonu değiştirmezdi, ancak Umut kaldığı sayfayı yanlış hatırladığının henüz farkında değildi.
Sıkıldım kendimden. Aptal mıyım neyim ben?
Neyim var böyle, neden kurtulamıyorum senden?
-Auro
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zırdeli//bxb
Teen FictionBak ben zırdeliyim, Ya benimsin ya da ölüsün! Budur tek söylediğim. * 27.03.22 bxb texting - düzyazı Bolca küfür ve hakaret barındırır Lovers to enemies to lovers