İşler geçen bölümden bu bölüme o kadar hızlı yükseldi ki ben bile anlayamadım sizi hiç düşünemiyorum.
O değil de Baran ve Umut'un ship ismi BARUT, yemin ederim kitabın ismini barut yapasım geldi ya ne kadar da uyuyor Allah koydurmuş isimleri işte zamanında
İyi okumalar:)
***
"Helal olsun paşama. Ye! Benim için de ye, hatrım kalır yoksa."
Baran ve İlke sabahın köründe kalkmış, - otellerin tek kötü yanı sabah kahvaltı saatleriydi- ve kafeteryaya inmişlerdi. Baran evde bu kadar şeyi nereden bulacağım diyerek gördüğü tüm proteinleri tabağına yığmıştı ama İlke'nin böyle bir sınırlandırması yoktu. O direkt gördüğü her şeyi tabağına almıştı. Hatta tabağı yetmemiş, kahvaltı etmeyen bir kıza yalvararak ondan da kendisi için bir tabak almasını istemişti. Çünkü kendisi ikinci tabağı istemeye utanıyordu. Şimdi iki tabak da önündeyken bir ondan bir diğerinden yiyor ve adeta oteli zarara uğratıyordu.
Baran arkadaşı İlke'nin sırtına hafif hafif vurarak söylenmeye devam etti: "Hayır, gören de evde aç bırakıyorlar sanacak."
Baran bir yandan söylenip bir yandan yemeğini yerken İlke'nin umurunda bile olmadığını fark etti ve sıkıntıyla etrafına bakınmaya başladı. Tam o anda karşısına çıkan esmer oğlan da gökten düşmüş olmalıydı çünkü an itibariyle Baran'ın gözünde melekten farksız görünüyordu.
"Günaydın delikanlı, birine baktın galiba."
Karşısında gevşekçe sırıtarak konuşan Umut'a bakarken yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı. Bu çocuk bir gecede daha mı bir yakışıklı olmuştu ne sanki? Ya da günlerdir gülmeyen yüzünde sonunda sahici bir mutluluk olması da bunda etkili olabilirdi. Üzerinde beyaz v yaka kısa kollu bir tişört ve boynundan sallanan güzel bir zincir vardı. Umut çok neşeli olmadıkça takı takmakla uğraşmazdı. Sarışın oğlan bildiği bu detayla tekrar mutlu olurken bakışları da hala Umut'un göğsü ve tişörtünden arta kalan yerlerdeki kol kaslarında geziniyordu. Bu bakışlarını fazla uzatmış olacak ki esmer oğlanın uyarıcı öksürüğü kısa süreliğine duyuldu.
"Evet bana da günaydın sarışın, yüzüm bu tarafta bu arada."
Sarışın oğlan gözlerini alamadan karşısındaki manzaraya bakarken en ufak bir utanç duymuyordu. Çünkü onun da duymadığını biliyordu. Sadece iki dudağının arasından çıkacak lafları bekliyordu ve geri kalan her şeye tamam demeye hazırdı.
Esmer oğlanın adeta gözlerinin içi gülüyordu Baran'a bakarken. Neşesini fark etmemek imkansızdı ancak bu neşenin yanında gözlerinde başka bir duygu daha vardı. Baran bunu görebiliyordu. Sanki bir çocuğun sevdiği şekere günlerdir erişememesinin getirdiği mızmızlık gibiydi. Ya da aşırı eğlendiğiniz bir günü çok uzun süredir tekrarlayamamış olmanın getirdiği sabırsızlık gibi. Öyle aceleci, öyle çaresiz ve öyle aç bakıyordu Umut'un mavi gözleri kendisine.
İşin en tuhafı da... Baran anlıyordu. Aylar, hatta belki yıllar sonra birisiyle bu denli aynı duyguları taşıyordu. Baran esmer oğlanın içinde kopan fırtınaları kendi denizlerinde hissediyordu.
Umut sabahın ilk saatlerine gereksizce ağır gelen bu bakışmayı sonlandırmak amacıyla hafifçe yutkundu ve bakışlarını masada gezdirdi. En sonunda takılacak bir şey bulmuş olacak ki sırıtarak konuştu:
"Perhizde miyiz aslanım? Beyaz ekmeksiz kahvaltı mı olur."
Baran masadaki kepek ekmeğini eline aldı ve dikkatlice ikiye böldü. Bir yandan da gözlerini Umut'un üzerinden ayırmadan konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zırdeli//bxb
Teen FictionBak ben zırdeliyim, Ya benimsin ya da ölüsün! Budur tek söylediğim. * 27.03.22 bxb texting - düzyazı Bolca küfür ve hakaret barındırır Lovers to enemies to lovers