YÜZLEŞME HOCAM YÜZLEŞME. MISSCOMMUNICATION BİTİYOR SONUNDA!!!
Medya: Bölümün sonuna doğru aklımda çalan şarkı
İyi okumalar :))
*
Şu hayatta en değer verdiğiniz kişi sizi duygusal ve fiziksel olarak aldatsa, aptal yerine koysa, yüzünüze bakmaya tenezzül bile etmeden size yalan söylese kötü hissederdiniz öyle değil mi? O kişiden o kadar tiksinirdiniz ki bir daha onunla aynı havayı solumak bile istemezdiniz, ismini duysanız kusacak duruma gelirdiniz. En azından duruma uygun olan buydu.
Baran böyle hissetmiyordu.
Sarışın oğlan aldatıldığını öğrendiği günden beri nefretle doldurmaya çalışıyordu kendisini. Umut'u aklına getirdikçe midesinin bulanmasını istiyordu. Bir süre kızıp ağlamak, sonrasında ise onu atlatıp yoluna bakmak istiyordu ancak bu hiç yaşanmamıştı.
Belki de gerçekten adam akıllı kendi gözleriyle görseydi Umut ve o kızı yatakta, o zaman inanırdı. O zaman içini bir sarmaşık gibi saran, esmer oğlana duyduğu sevgisinden kurtulabilirdi. Ancak bu hiç yaşanmamıştı çünkü Baran Umut'un kendisini aldattığına hiçbir zaman gönülden inanmamıştı. Sadece inanmayı seçmişti.
Bu yüzden Umut kendisine her "Ne yapmışım ben?" diye sorduğunda cevap vermekten kaçınıyordu. Bu yüzden İlke'ye olayları anlatırken o gece kendisine atılan fotoğraftan bahsetmemişti. Bu yüzden üzüntü ve hasretle sarhoş olduğu her zaman gözünü kapattığında ayrıldıkları zamanı değil de ondan bir iki ay öncesinde yaşadıkları sallantılı dönemi görüyordu zihninde. Baran basitçe söylemek gerekirse aldatıldığına inanmadığı halde bir suçlu aramak istediği için iki yıldır kendisini kandırıyordu.
Ve en acısı da bunu yeni fark etmiyor olmasıydı. Umut dershaneye gelip hala tamamiyle eski tanıdığı güzel kalpli çocuk olduğunu gösterdiğinden beri farkındaydı. Umut ona ilk "Kurban olayım söyle, ne yapmışım ben de bileyim." diye mesaj attığından beri farkındaydı. Baran'ın gerginlikle tırnaklarını yediğini görünce anında ellerini alıp kendi dudaklarına götürdüğünden beri farkındaydı aslında büyük bir yanılsamanın içinde olduğunun. Ancak bundan, bu illet aşinalık hissinden kurtulmak kolay değildi. Alıştığınız şey hayatınızı zehir eden bir şey olsa dahi onu geride bırakıp yeni bir adım atmak güç isterdi. Baran güçlü değildi.
"İki yılımı korkakça senden nefret etmeye çalışarak geçirdim ve şimdi inandığım her şeyin bir yalan olduğunu anlamaktan korkuyorum."
Baran belki güçlü, cesur, ön görülü ve anlayışlı birisi değildi. Ama işler içinden çıkılamaz bir hal aldığında Baran'ın her zaman işe yarayan bir özelliği vardı: bencilliği.
"Aslında içten içe öyle olduğunu bilsem bile deli gibi korkuyorum."
İşte tam olarak bu bencilliği sayesinde şimdi elinde çorba kasesiyle dikilmiş, kendisine anlamaz bakışlarla bakan eski sevgilisinin karşısına çıkmış bu sözleri sarf edebiliyordu. Baran belki hatasını üstlenecek kadar cesur değildi ama onu iki kişiye pay ederek yükünü hafifletecek kadar bencildi.
"Ne... Neden bahsediyo--"
"Benden niye uzaklaştın Umut?" Baran kendisinin lafını titreyen ama bir o kadar da gür sesiyle böldüğünde Umut ne diyeceğini şaşırdı.
Esmer oğlan birdenbire kendisini içinde bulduğu durum karşısında hayrete düşmüştü. Saat gece yarısını geçmişti ve otelin yemekhanesinde kendisinden başka neredeyse kimse yokken şimşek gibi bir Baran düşmüştü karşısına. Sanki Umut her şeyin farkındaymış gibi kafasındakileri söylemeden direkt cevapları istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zırdeli//bxb
Teen FictionBak ben zırdeliyim, Ya benimsin ya da ölüsün! Budur tek söylediğim. * 27.03.22 bxb texting - düzyazı Bolca küfür ve hakaret barındırır Lovers to enemies to lovers