13

1.6K 91 16
                                    

ÇOK HOSUMA GİDEN BİR BÖLÜM OLDU ABİ BU GELİP GELİP OKUYORUM

*

Baran bulunduğu sıraya zar zor sığan bacaklarını dersin başından beri salladığının farkında değildi. Farkında olsa dahi hareketlerini durdurabilecek sakinlikte değildi zaten. Umut ile olan son mesajlaşmasından sonra aklı fazlasıyla karışmıştı. Doğru bildikleri yanlış, yanlış bildikleri doğru gelmeye başlamıştı. Esmer oğlan öyle sahici bir çaresizlikle konuşuyordu ki eli kolu bağlanmış hissettiriyordu kendisine. Suçlu kendisi gibiymiş gibi hissediyordu ve bu his delirmesine neden olacak kadar rahatsız ediciydi. Ona inanmak istemiyordu. Bu nedenle çocukça bir inatla adeta kulaklarını kapamış, kendisine ulaşmaya çalışan esmer oğlanı görmezden geliyordu.

Korktuğu şey Umut'un yalanları mıydı yoksa yalan söylemediğinin ortaya çıkması mıydı bilmiyordu. Artık hangisinin daha kötü olduğunu kestiremiyordu. İki durum da Baran'ın gözünde cehennemden farksızdı.

Yanında duran İlke elini sarışın oğlanın sallanan bacağına koyarak hareketinin durmasını sağladığında bakışlarını ona çevirdi. Genç oğlan kafasını hafifçe oynatarak arkadaşına sorgulayıcı bakışlarını iletti. Baran bir sıkıntı olmadığını belirtmek için onun omzunu hafifçe okşadı ve önündeki açık olan fizik defterine bakışlarını çevirdi. Ancak bu sefer de beyaz sayfa mavi mürekkeple boyanarak Baran'ın öfkesinden payını almaya başlamıştı.

Sarışn oğlan dersin sonlarına doğru iyice sıkıldığında etrafa göz atmak için bakışlarını camdan dışarı çevirdi. Dershane binası; orta kısmı boş, iki kenara doğru kıvrılan bir mimariye sahipti. Ortada kalan kısım caddenin arka tarafında kalıyordu, neredeyse hiç güneş almazdı ve sigara içen çocuklar harici genelde boş olurdu. Baran'ın sınıfındaki pencerelerden sadece arkada kalanlar oraya bakacak açıdaydı. 

Sarışın oğlan dışarıyı usulca süzerken normalden farklı bir gruba çarptı gözü. Dershaneden olmadıkları belliydi, daha büyük gösteriyorlardı. Şu an göründüğü kadarıyla üç kişiydiler. Hepsi ellerindeki sigara ve kıyafetleri ile aynı görünüyorlardı. İçlerinden bir tanesi hararetli bir şekilde telefonuyla konuşuyordu. Cam açık olsa herkesin çok rahat duyabileceği bir uzaklıktaydı. Baran istemeden de olsa sırasında gergince dikleşti, onları bir yerden hatırlıyor gibiydi.

Telefonda konuşan çocuk sinirle kafasını kaldırdığında gözleri tesadüfen Baran'a değdi. Bunun üzerine kaşları öfkeyle çatıldı ve telefonu ani bir hamleyle kulağından uzaklaştırdı. Bu olayları yavaşça takip eden Baran iğiden iyiye gerilmişti. Neler dönüyordu?

Aşağıdaki çocuğun hala kendisine bakarak içeriye doğru yönelmesiyle Baran aniden yerinden kalktı. Hocaya yetersiz bir açıklama ile tuvalete gittiğini söyledi ve hızlı hareketlerle sınıftan çıktı. Arkasında kendisine şaşkınlıkla bakan arkadaşına haber vermek aklına bile gelmemişti. O çocuk kesinlikle kendisini tanıyor gibi davranmıştı ve şimdi işin aslını öğrenme zamanıydı.

Baran merdivenleri atlaya atlaya en sona ulaştığında giriş kapısında aynı üç çocukla karşılaştı. Çocukların yüzlerine tekinsiz bir gülümseme yerleştiğinde istemsizce bir adım olduğu yerde geriledi. Sanki geleceğini biliyor gibi kendisini mi beklemişlerdi.

Çocuklardan en kalıplı olanı: " Gökte ararken yerde bulduk seni." diye konuşup ardından ufak bir kahkaha attığında Baran durumu yeni yeni kavramaya başlamıştı. Adamın sesi tanıdıktı. Dün sarhoş olup İlke ile eve dönerken bir yanlış anlaşılma yaşandığını hatırlıyordu. Ateş kırmızısı saçları ve biçimli vücudu ile dün geceki kız aniden doldu zihnine.

"Aynı evde mi kalıyorsunuz, bana da yer var mı?" diyordu zihnindeki ince ses. Baran İlke'nin omzuna yaslanmışken kıza kısa bir bakış attığını hatırlıyordu. İlke kızı fazla temas etmeden yolun üstünden ittiğinde çatılan kaşları ile tekrar konuşmuştu: "Ne tafralı tipler çıktınız ya, eğlenelim dedik şurada iki dakika." kız bunu derken elindeki bira şişesinden son yudumlarını alıyordu.

Zırdeli//bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin