3.5

68 8 16
                                    

Hoş geldin! İyi okumalar dilerim 🖤

~
~

Cemre anlatacağı şeyleri bitirememişti tabii. Saatlerce konuşmak, Çağlar'a her şeyi bir bir anlatmak istiyordu. Ama daha da uzatmak ya da aynı şeyleri milyon kez söylemek istemedi. Çağlar'ın onu bıkmadan dinleyeceğine neredeyse emindi ancak yine de bugünlük bu kadar yeterdi.

Çağlar, Cemre'ye karşı o kadar anlayışlı gözlerle bakıp onu o kadar ilgili dinliyordu ki Cemre başta inanamadı. Çağlar'ın ona böylesine içten bakıyor oluşu kalbini en derinden titretti. Öyle güzel, öyle özel hissetti ki anne ve babasının dahi en son ne zaman böyle hissettirdiğini sorguladı kendince.

Bu mutluluk içinde gitgide büyürken, yüzüne de aynen yansımıştı. Çağlar bunu yavaş yavaş fark ettiğinde kendini Cemre'den bile mutlu hissetti. Karşısındaki bu güzel genç kızı boğulmaktan kurtarıp mutlu edebilmiş olmak, kendini kuş gibi hissettirdi.

Çağlar hâlâ duyduğu bu hikaye karşısında söyleyecekleri şeyleri büyük bir özenle seçerken, Cemre'ye ne kadar saygı duyduğunu açıkça belli etti.

Genç adam, bu hikayeyi kendisine büyük bir güven duyarak anlatması karşısında o kadar minnettar olmuştu ki, bunu bir çok kez dile getirdi. Kendisine duyduğu güvenini asla boşa çıkarmayacağının sözlerini verdi. Cemre bu sözlerin lafta kalmayacağını bilmiyordu. Nereden biliyordu bilmiyordu ama, genç adama karşı duyduğu bu güven çok içtendi. Temizdi.  Şüphesizdi. Tek bir şüphe kırıntısı dahi yoktu.

Cemre, çok uzun zaman zaman sonra hissettiği bu koşulsuz güven ve huzur karşısında, tamamen filtresiz hissediyordu. Her zaman çatık kaşlarıyla arkasına sığındığı duvarları, şimdi yok gibiydi. Genç kız bundan tek bir an dahi rahatsızlık duymazken, tam aksine içinde tarifsiz bir mutluluk baş gösterdi.

Bu huzur tohumları içine serpilir büyümek için yerini hazır ederken, Cemre en son ne zaman böyle hissettiğini hatırlamadığını hissetti. Yine de bu tatlı duyguyu içinde dalga dalga yayılırken, bunun tadını çıkarmak istediğine karar verdi.

~

Çağlar, Cemre'nin anlattıklarına karşı elbette direkt bir yorum yapamadı. Zaten ne diyebilirdi ki? Yeterince üzülmüşlerdi ve bu konu üzerinde söylenebilecek ya da yapabilecek bir şey olmadığını biliyorlardı. Bu yüzden bu konudan olabildiğince uzaklaşmaya çalışıyorlardı. Çünkü değil Çağlar, Cemre bile ne düşünüp ne hissedeceğini bilmiyordu. Bu yüzden bütün bu olanları zihinin gerilerine itti ve kendisi için orada olan çocuğa bütün ilgisini verdi.

Çağlar sipariş ettikleri çilekli pastayı büyük bir beğeni ve abartılı övgülerle yerken, Cemre de hiç gocunmadan bir ucundan başlamıştı bile.

"Bu yediğim en güzel çilekli pasta." dedi Çağlar. "Sence güzel olan pastanın mı yoksa başarının tadı mı?"

"Hiç birisi değil. Bence tadını asıl güzel yapan şey beleş olması." dedi. İkisi Cemre'nin bu söylediğine güldüler.

Ve ekledi, "Şimdiden açıkça söylüyorum, kasada bunları ödemeye kalkarsan sağlam bir dayak yersin. Sonuçta bir anlaşmamız vardı." dedi.

Çağlar başını iki yana sallarken, "Dayak mı? Hiç yakıştıramadım hanımefendi. Biraz daha medeni çözümler bulursunuz sanıyordum." dedi.

"Daha medeni bir çözüm önerisi mi istiyorsun? Pekâlâ..." Biraz düşündü ve daha sonra, "Buldum." dedi. "Ben de bir daha seninle hiç bir zaman çilekli pasta yemem. İşte, oldukça medeni bir çözüm."

BIRAKMA KENDİNİ' || •yarı texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin