14. Tatlı canım feda olsun sana

12K 1K 288
                                    

Mahir sınıf arkadaşı ile vize haftasında çıkacak konuları tartışırken kapı açılmış ve içeriye hilal bıyıklı ülkücüler girmişti.

''Arkadaşlar, bugün Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun ölüm yıl dönümünü anacağız. Başbuğ sokağındaki ülkü ocaklarının önünde akşam saat beşte toplanıyoruz.'' Dedi aralarından biri. Bahsi geçen çocuk Ege Üniversitesi'nde sol görüşlü gençler tarafından yaşanan kavgada ölmüştü. Bundandır ki ülkücüler arasında anılırdı ve yine bundandır ki, solculara böyle günlerde daha da nefretle bakılırdı.

Birkaç kişi konuşan çocuğun yanına gidip bilgileri detaylı aldığında Mahir arkadaşıyla konuşmaya devam etti. Başbuğ dedikleri sokak evinin iki üst caddesindeki sokaktı. Muhtemelen orada toparlanıp, yürüyüş falan yapacaklardı. Çok da üzerinde düşüneceği bir konu olmadığından umursamadı Mahir.

Son dersi, blok işleyen hoca yüzünden geçmek bilmiyordu. Hava kararmış, is kokan Ankara ayaza düşmüştü. Cebinde ikide bir öten telefonla, Devrim'in kendisini kafeteryada beklediğini biliyordu.

"Evet arkadaşlar sorusu olan var mı?" Mahir arkadaşına mesaj gönderirken hocanın sorusuyla kendisine geldi. Sonunda bitiyordu dersi. "Yoklama kağıdını imzalamayalar imzalasın, geri kalanlar çıkabilir." Mahir hızla ceketini alıp dışarıya çıktı, kendi fakültesinden kafeteryaya giden yolu hızla katetmeye çalışıyordu. Kafeteryanın önünde  büyük bir kalabalık toplanmıştı, aralarında bir karşı cins yoktu.

Mahir'in gözleri, herkesin arasında heybetiyle dikkat çeken esmer genci buldu. Yanına aldığı yaveri Alp ile derin bir şeylerden bahsediyordu. Mahir hızını düşürerek sakin adımlar attı, az sonra onlarca erkeğin arasına giren Bilge, namı diğer asena ile ister istemez dikkatini onlara yöneltti.

"Turan." Dedi Bilge güzel ses tonuyla, sinirli duruyordu. "Ne demek kadın kolları başındakiler gelmiyor?"

Turan kızı hafifçe döndü, biçimli kaşları hafifçe çatılırken Bilge'nin tüm öfkesine rağmen hayran dolu bakışlarını fark edenin sadece kendisi olmadığını umuyordu.

"Bugün olmaz." Dedi Turan kadifemsi bir ses tonuyla. "Orada ne olacağını bilmiyoruz." Korumacı tavrı Bilge'ye karşı mıydı yoksa dava arkadaşlarının başına bir şey gelmesini engellemek miydi bilmiyordu Mahir. İçini ufak bir huzursuzluk kaplarken yürümeye devam etti. "Belki solcularla karşı karşıya geliriz." Yükselen ses tonuyla Mahir'in ela bakışları, kendisine değen bakışlara değdi. Şüphesiz kendisine ima yapılmıştı, Mahir onun kinini ilk kez görüyordu. Normalde birbirlerini çok sevdiği söylenemezdi elbet ama yine de Turan hiç böyle boşu boşuna bulaşmazdı ona. Bilge'nin bakışları da kendisini bulduğunda, az önceki hayran dolu bakışlar saf öyleye dönmüştü.

"Anarşist vatan hainleri. Fırat'a yapılanların fazlasını yapacaksın bunlara, kafalarını ezeceksin." Mahir dişlerini sıkıp bakışlarını onlardan çektiğinde kolunu hafifçe tutan Hilal ile karşılaştı, genç kız asenaya kötü kötü bakarak Mahir'in yanında yürüdü.

"Irkçılığın böylesini sevmiyorum." Dedi Hilal. Mahir gülümseyerek kafeteryanın kapısını onun için açtı.

"Senin gibi kızlar kaldı mı be Hilal." Sesini yükselterek konuştuğunda arkadaki grubun duyduğundan emin olarak içeriye girdi. 

Aralarındaki bu durum olmasaydı, Hilal ile görüşmek isterdi bunu biliyordu. Bu yüzden Hilal onunla selamı sabahı kesene kadar görüşmeye devam edecekti, her şeyden önce Hilal aklı başında ve ağırbaşlı bir kızdı. Ülkücüler arasında bir ona kanı ısınmıştı.

Devrim ikisine bakarak el salladığında ikisi masaya ilerledi.

"Ben oturmayayım, bir sıkıntı çıkmasın." Dedi hala dışarıda duran gruba bakarak.

KUMRAL (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin