6. İadeyi ziyaret

11.4K 1K 303
                                    

Akşam daha da soğuk olurdu Ankara, kirli havası ve insan kalabalığıyla bazen sıkıntılı hissederdi kendini Mahir. Kim ne kadar inkar etmeye kalkışırsa kalkışsın buram buram siyaset kokardı Ankara. Mahir lavaboda yüzünü tıraş ettiğinde düşünüyordu tüm bu olanları. Üniversiteyi kazanmasaydı babasının yolundan gidip dükkanın başına geçecekti, Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde geri kalan ömrünü geçirecekti, tüm bu olanlardan habersiz.

Bazen çok özlüyordu memleketini, doğup büyüdüğü şehri, insanları, dilini özgürce konuşabilmeyi... yargılanmadan, ikinci sınıf muamele görmeden, ötekileştirilmeden. Yine de burada bir amacı vardı, okulunu bitirmeden geri dönmeyecekti.

Zil çaldığında yüzünü çoktan yıkamıştı. Askıdaki havluyu alıp dış kapıya yürüdüğünde habersiz gelen misafiri merak etmişti.

"Böyle habersiz geldim ama numaran yoktu, müsait misin?" Arda elinde siyah bir poşetle kapısında durduğunda şaşırmıştı.

"Yok olur mu, buyur geç. Müsaitim tabi." Geriye doğru çekildiğinde Arda botunu çıkarmış ve sıcak eve girmişti. Mahir misafirini içeri davet ettiğinde Arda elindeki poşeti sehpaya bıraktı. Arda'nın gözleri istemsizce Mahir'in poların altından belli olan bedenine değdi, kumral genç polar ceketinin altına bir şey giymemiş, gri eşofmanıyla karşısına dikilmişti. Mahir onun bakışını görüp rahatsız oldu.

"Mahir vallahi yanlış anlamanı istemem, yani eşcinselim ama kardeşim gibi gördüğüm adamlara yan gözle bakmam. Yanımda geriliyorsan çekinmeden söyle." Mahir gencin açıklama yapan halini görünce üzüldü.

"Yok oğlum ne gerilmesi, düşünme öyle." Diyebildi. Arda kendisine göre ufak tefek kalıyordu. Küçük bir çocuk gibiydi ve kardeşi gibi benimsemişti.

"Biraz abur cubur aldım bize, kendimi dizginleyemem bizimkilerin yanına giderim diye de buraya geldim." Mahir, oğlanın kafasını yere eğdiğini görünce iç çekti.

"İyi etmişsin. Yav canını sıkma sen nerden bilecektin?"

"Hep o Alp iti yüzünden, o planlamadıysa ben de bir bok bilmiyorum." Arda öfkeyle kaşlarını çattı. Hepsi bir yana, Alp'ten daha çok nefret ediyordu. Mahir çok kurcalamadı.

"Olan oldu artık, düşünüp kendini üzmenin manası yok." Eline poşeti alıp mutfağa ilerledi. "Ben bunları tabağa koyup geleyim." Arda kafasını sallamış ve Mahir'in arkasından bakmıştı. Mahir çok yakışıklı adamdı, kavruk teni, koyu kumral saçları, ela gözleri ve şekilli uzun bedeniyle oldukça dikkat çekiyordu. Bunun yanı sıra ağır bir aurası vardı, ses tonundan mıdır bakışlarındaki sertlikten midir bilinmez insanın boyun eğesi geliyordu hep ama Arda söylediklerinde ciddiydi, yoldaşı olan bu adama o gözle bakamazdı. Baksa bile tek taraflı olacağını biliyordu.

Düşüncelerinden ayrılmak için küçük evi izledi. Eve ilk girdiğinde dikkatini çeken şey evin kokusuydu. Arda her evin kendine has bir kokusu olduğuna inanırdı, Mahir evi ise armoni kokuyordu, odunsu bir kokusu vardı ve etkileyiciydi. Bekar bir üniversiteliye göre düzenliydi. Krem rengi L koltuk, orta boylarda bir sehpa, gri halı ve küçük yemek masasından başka bir şey yoktu. Birkaç mum peteklerin ve sehpanın üzerine konulmuştu, elektrik kesintisi bu bölgede çok olduğu için kullandığına emindi Arda.

Duvarda asılı bir Galatasaray forması vardı. Hemen yanında Mahir'e çok benzeyen bir gençle ondan beş altı yaş küçük bir erkek duruyordu. Aile fertlerinden biri olmalıydı diye düşündü Arda. Küçük ama güzel bir evdi, Arda'nın sık sık gelmesini isteyebileceği türden.

"Valla benimkine göre daha güzel bir evin var."

"Eyvallah." Mahir elinde iki tabakla geldiğinde Arda biraları açtı.

KUMRAL (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin