''Devo, kurban olayım yapma böyle la.'' Mahir bu sabaha Devrim'in gönlünü almakla başlamıştı. Hiç şüphesiz aralarından su sızmayan dostu Yusuf, yaşananları Devrim'e anlatmıştı, genç çocuk Mahir ve Arda'nın olayları kendisinden gizlemesine alınmıştı. Ders başladığından beri Mahir'e gönül koymakla meşguldü, açıkçası yalvarması biraz da hoşuna gidiyordu. ''Vallahi söyleyecektik oğlum niye gizleyelim senden, üst üste olaylar gelince açıklayamadım bende.''
''Yav he he, gizli gizli iş yapıyoruz senin duymanı istemiyoruz demiyorsun da.'' Devrim elindeki defteri dürüp sinirli sinirli kafeteryaya ilerliyordu.
''Neyin gizlisi Allah için? Hem niye duymanı istemeyelim yabancı mısın sen?'' Devrim duraksadı, gözlerini kendisinden bir iki santim uzun olan adama çevirdi.
''Valla öyle gibiyim kardeş, baksana aranızda bir olmuşsunuz en son Devo duyar çarkına çevirmişsiniz olayı. Dün kalp krizi geçiyordum Allah'sızlar. Yusuf makineli tüfek gibi birbiri ardına konuşunca...'' Kafasını iki yana salladı. ''...hala kendimde değilim bak.'' Ela gözlü genç gülümsedi. ''O Ardo'nun da alacağı olsun, yüzüne bakarsam şerefsizim.''
''Estağfurullah.'' Devrim yeniden yürüdü.
''Yok yok öyle hacı, adamın sikimsonik birine abayı yaktığını duymayız. Gardaşlarımızın düşmanlarımızla nezarethaneye düştüğünden haberimiz olmaz. Dün oturulup konuşulur davet edilmeyiz. Dargınım oğlum size.'' Kafeteryaya hışımla girdiğinde tüm gözlerin hedefi oldu ikili. Mahir arkasından ilerlerken ellerini cebine koyarak kendisine dönen bakışlara baktı saniyelik. En köşede her zamanki yerinde duran ülkücü grubuyla gözleri sırtı kendisine dönük Turan'a, ardından mavi gözleri Turan'dan ayrılmayan Alparslan'a döndü. Alp kafasını kaldırıp göz göze geldiğinde her zamanki kinli bakışlar yoktu gözlerinde, çünkü bakmaya çalışsalar dahi birbirlerinin varlığına alışmışlardı. Bu yüzden birkaç saniye birbirlerine baktıktan sonra Mahir arkadaşının gönlünü almak için adımlarını hızlandırdı.
''Darıldım darıldım ben sana canım böyle mi olacaktı?'' Mahir sıra beklerken türkü söylediğinde Devrim'e baka baka söylüyordu. ''Vuruldum, vuruldum baksana, kanım yerde mi kalacaktı?'' Yakındaki masalar kendisine hayran hayran bakarken genç oğlan sırıtarak arkadaşına omuz attı, Devrim'in önde yumuşadığını biliyordu.
''Mahir biraz daha yüksek sesle söyle sabah sabah keyfimiz yerine gelsin.'' Kendi bölümlerinden Can seslendiğinde ela gözlü genç utangaç bir gülümseme sundu.
''Valla sadece Devrim'e özel söylüyorum.'' Can'ın masasındakiler güldüğünde Devrim'de gülmüştü. Mahir güzel bir gülümsemeyle arkadaşına baktığında arkada kendisine hayran hayran bakan Hilal'den haberi dahi yoktu. Ne tesadüf ki camdan yansıyan sureti Turan'ın bakış açısına yansıyınca, geriye doğru hafifçe döndü Turan. Kızın bakışları öyle parlaktı ki camda galaksiler yansıyor gibiydi. Kaşlarını çatarak sırada bekleyen kumral genci süzdü çaktırmadan. Siyah kotunun altına çektiği postalları, beyaz kazağı ve kiremit rengi yelekle Devrim'in arkasından ben buradayım diye bağırıyordu sanki. Kumral kısa saçlarını hafiften yukarı kaldırmıştı, ela gözleri bal rengini almıştı. Beyaz bluzunun altından belli olan pazıları, arada kaşını kaşımak için kalktığında daha da şişiyordu. İnci gibi sıralanan dişleri ve derinden gelen kahkahasıyla ilgi çekici bir adamdı, ve işin garip yanı ona hayranca bakan sadece Hilal değildi. ''Devo, gardaşım.'' Devrim gülümseyen yüzünü düzeltti. Arkasını dönerken Mahir güldü. ''Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni.'' Sesini biraz yükseltti, Can'ın grubuyla beraber birkaç masa daha kendilerine döndü. ''Dermansız dert olmaz, dermana sal beni.'' Can ritim tuttuğunda kimisi ıslık çalıyordu, kimisi sağa sola sallanıyordu. ''Kaybettim kendimi, ne olur bul beni.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMRAL (GAY)
Fiksi Remaja"Çok solcu gördüm lakin sol yanımda bu denli devrim yapanı ilk defa görüyorum." Eşcinsel konuludur. Turan & Mahir