"Amına koyduklarımın!" Devrim elindeki kağıdı ortaya attığında Arda'da elindeki kupa kızını masayı döver gibi attı.
"Kurban ol sen bana kurban! Üstüme çullanmasan ben o bıyıklarını tek tek yolmaz mıydım!" Minyon genç söylendiğinde Mahir elindeki maça asını atıp kazandıklarını önünde biriktirdi. Her birinin yanında biraları duruyordu, ortadaki küllük ise ağzına kadar doluydu. Üçünün yüzünde morarmaya yakın halkalar vardı, Devrim'in burnu, Arda'nın dudağı Mahir'in de kaşı patlamıştı.
"Dümbüğe bak lan, neymiş okul sınırları içine bir daha arkadaşlarımızı getirmeyecekmişiz. Ankara babasının tapulu şehri sanki!" Devrim yeniden konuştuğunda Arda da kendi kendine söyleniyordu.
"Hepsi o reis dedikleri bıyıklının altından çıktı!" Birasından bir yudum alırken kaşlarını ortada birleştirecek şekilde çatmıştı kumral genç.
"Ulan şeytan diyor git herkesin önünde yapış dudağına!" Arda elindeki kartı attığında ortam sessizleşti, Devrim'in elindeki kağıt öylece kalırken Mahir birasını masaya indirememişti. Arda oluşan sessizlikte ne dediğini yeni farkettiğinde gergince yutkunmuş ve gözlerini kaçırarak devam etmişti. "Rezil rüsva olsun herkese diye." Mahir birasını indirmiş, Devrim'de elindeki kağıdı masaya atmıştı.
Sağlam dayak yemişlerdi ve gece için planladıkları batak oynamayı evde gerçekleştiriyorlardı. Mahir dişlerini sıkarak kendini oyuna verdi, düşündükçe o bıyıklı reisin ağzını yüzünü kırmamak için zor tutuyordu kendini.
Bize bulaşmayın diyen kendisiydi, evine kitabını getiren yine kendisiydi, Hilal bile kendisi gelmişti. Mahir ne yaparsa yapsın kendisini olayların içinde bulmaktan sıkılmıştı.
"Gelecek dönem geçiş yapmaya çalışacağım, bu böyle gitmez bu işin sonunda ya onlar bize bela olacak ya biz onlara bela olacağız." Arda bu fikri beğendiğini gösterircesine kafasını sallarken Devrim onaylamamıştı.
"Biz niye gidiyoruz amına koyayım, onlardan korkan onlar gibi olsun."
"Ankara Üniversitesi'ne gelin." Arda'nın fikriyle kafasına iyice yerleştirdi, kendi görüşüne sahip insanlarla bir arada olduğunda sorun da yaşamazdı ama Devrim oralı bile olmuyordu. Ona göre kaçmak gereksizdi, gittikleri üniversite devletin üniversitesiydi Ülkü ocaklarına ait değildi. İki üç it sürüsü için geri adım atmayayım düşünmüyordu.
"Hayatta onlardan kaçmam. Rahatsız olan varsa kendisi gitsin." Diyerek son noktayı koydu. Mahir'in de gururu elvermiyordu ama iki tarafta ateşle barut gibilerdi, yanyana geldikleri anda kavga kaçınılmazdı. Mahir dişlerini tam olarak göstermekten çekiliyordu ancak bıyıklı ve arkadaşları sabrını sınarken ne kadar dayanabilirdi emin olamıyordu.
Ne demişti reis: . ''Ha şöyle solcu, o uğruna methiyeler dizilen ela gözlerinin aslını görebildik sonunda.'' Sanki gözlerinde nefretten başka bir şey vardı da Turan onu sorguluyordu. Mahir'de kendisini sorguluyordu, bugün reise vururken tereddüte girmesine kadar sorgulamıştı ama bir çıkış yolu bulmaktan çok acizdi.
Her ne kadar böyle olmadığını düşünse de kitabını vermeye gelmesi ve Mahir'in zor zamanına şahit olması kumral genci duygusal düşünmeye itebilirdi ama mantıksızdı ulan! Karşısındaki esmer acımadan suratına yumruklar atarken onun tek yapabildiği sağlam bir iki yumrukla karşılık vermekti. Turan'da farketmişti tam olarak dövüşmediğinin, çünkü Mahir güçsüz bir adam değildi ve istediğinde o reis denilen ülkücüyü alaşağı etmeyi iyi bilirdi ama yapamıyordu.
Gece diğerlerine sövüp batak oynamayla ve ısınmış biralarını yudumlamalarıyla devam ediyordu. Üzerlerindeki tozlanmış kıyafetlere ve yüzündeki pürüzlere bakarak duş almanın iyi olacağını düşünmüşlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUMRAL (GAY)
Genç Kurgu"Çok solcu gördüm lakin sol yanımda bu denli devrim yapanı ilk defa görüyorum." Eşcinsel konuludur. Turan & Mahir