Mehmet AKKURT'UN Kaleminden...
Kadere inanan, tesadüfe inanmaz.
Herkes yolda birbiriyle yarışırcasına yürüyordu adeta. Herkesin koşuşturması farklı tabi. Yarını göreceğimizin bile kesinliği yokken hayatı bu kadar ciddiye almamız normal mi? Al işte! Yaşlı kadın omzuma vurarak geçti. Arkasından, kaşlarımı çatarak bakmak ile yetindim sadece. Kadının arkasından bakarken otobüs durağının yanında beni bekleyen babamı gördüm. Her zaman ki ciddi bakışlarıyla bana doğru bakıyordu. Yanına vardığımda beklemekten sıkılmış ses tonuyla;
- Nerdesin sen?
- Evden anca çıkabildim baba. Annem soru yağmuruna tuttu.
- Bir şey söylemedin değil mi?
- Benden sır çıkmaz.
Güldü. Çarşının içinde ki kuyumcuya doğru yol aldık. İzzet Abi, babamın çok eski dostudur. Abi kardeş gibilerdir.Ne zaman hediye alınacak olsa İzzet Abi'ye gelinir. Yine alınacak hediye ve konum İzzet Abi. Kapıdan selam vererek girdik. İzzet Abi, bizi görünce oturduğu koltuktan kalkarak hemen babama selam verdi.
- Hoşgeldin Serhat'ım. Ne ayarlıyoruz sana?
( Gülüştüler.)
- Hoş buldum abim. Meryem'e evlilik
yıldönümü için kolye bakıyım diyorum.- Oğlanda büyümüş iyice. Bu ara çok ektin beni. Gel tezgaha geçelim çok güzel parçalar var.
- Doğanlar büyüyor be abi. İş güç sorma ya. Evleneli bile yirmi oldu.
Babam ile tezgaha geçip kolye seçim işine koyulduk. Uzun süreli karar verme aşamasından sonra papatya desenli altın bir kolye de karar verdik. İçine de "Meryem'im" işlemesi yapması için İzzet Abi'ye ricada bulunduk. Kolye hazırlandıktan sonra İzzet Abi güzelce hediye kutusuna koyup babama verdi. Teşekkür edip dükkandan çıktık.
- Annem çok sevinecek baba. Seni yıldönümünü unuttu zannediyor.
- Büyük sürpriz olacak desene. Annen mutlu olsun yeter.
Büyüdüğüm de babam gibi biri olmak isterim diye geçirdim aklımdan. Soğuk ama bir o kadar da sevdiklerine cana yakın. Mesleği gereği acımasız. Adalet konusunda kendi doğruları ve kendi terazisi var. Hiç şaşmaz. Arkadaşlarım babanın mesleği ne diye sorunca iş insanı olur kendisi diye geçiştiriyorum. Ne yani kabadayı diyemem ki. Ben bu düşüncelere dalmışken omzuma atılan el benim yüreğimi hoplatmaya yetti. Babam gülerek;
- Hayrola neye dalıp gittin.
- Büyüyünce senin gibi biri olacağımı düşünüyordum baba.
- Benim bir üstüm olursan ancak her şey farklı olur.
Babamın ne dediğini tam anlamasam da tamam dedim. Ağır adımlarla eve doğru ilerliyorduk. Hava dışarı çıktığım zamanın aksine kapalıydı. İnsanın içini boğuyordu. Ruhumu kesiyordu Ankara. Beklemediğimiz bir anda sokağın başından adımımızı attığımız anda arkamızda bir araba ani fren yaparak durdu. Biz ne olduğunu anlamak için arkamızı döndüğümüzle önümüzden gelen arabanın durması bir oldu. Babam ne olduğunu anlamış olacak ki beni direk yana doğru itti ve belinde ki silahı çekti. Babamın itmesiyle kaldırıma doğru düşmüştüm. Duyduğum silah sesi duyduğum son ses, havada ki barut kokusu ise hissettiğim son kokuydu.
KURGU HAKKINDA
Hafta da bir bölüm paylaşmayı düşünüyorum şimdilik.
Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayın sevgili okuyucular.
Her attığınız yorum kurgumu geliştirme de bana yardımcı olur.
Beğenmeniz dileğiyle...
SAĞLICAKLA KALIN:)