Mehmet Akkurt'un kaleminden
Karanlık ortamlar, aynı insanın içi gibi.
Babamı örnek almak belki de çok iyi bir fikir değildi. Nerden bilebilirdim ki? Babamın ölümüyle çıldırmıştım. Kendim olmaktan çıkmıştım. Daha doğrusu beni yetiştirdikleri gibi biri olmuştum. Siz çocuğun eline on iki yaşında silah verirseniz o çocuktan normal bir vatandaş olmasını beklemeyezsiniz. Yaşıtlarım ders çalışıp, babalarından harçlık isterken ben adam öldürmüşüm. Nerde adalet? Adalet yok. Sadece ödenen bedeller var. Kimilerine göre saçma gelen bedeller. Onlarda haklı tabi sabah işe gidip akşam evlerine gelsinler. Sabah işte patron ezsin. Akşam evde hükümet ezsin. Boyun kaldıranın boynu ezilsin. Bu bedeller boyun kaldırmak için işte. Adalet bir yerde sağlanmalı. Hak bir yerde savunulmalı. Baş bir yerde kaldırılmalı. İşte ben, ben o başı kaldıran Fırat Güneş...
On dört yaşında küçük bir çocukken girdiğim ıslahevinden yirmi iki yaşında ıslahevinin yerine cezaevi olarak af yasasından yararlanıp çıktım. Sekiz yıl her şeyi öğretti bana. Kötü her şeyi gördüm. Kalbi pislik tutan yaratıkları gördüm. Devleti kendi çıkarları için kullananları gördüm. Devletin kullanıpta, işi bittikten sonra bir kenara peçete gibi attığı maşaları gördüm. Cezaevi öyle pislik bir yer ki zamanla insanı içine çekiyordu. Beni de çekti. Islahevinde koğuş abiliği, cezaevinde ise koğuş ağalığı yaptım. Bir çok pusu kuruldu. Her şeye rağmen pp hayattayım. Yanımda ıslahevine girdiğimden beri tanıdığım İhsan vardı. İhsan ile çok büyük insanları ezerek en başa geçtik. Öyle olması gerekiyordu. Güçsüz kalanı eziyorlar. Zaten normal hayatta da böyle değil mi?
Dışarı çıktığım ilk gün annemin yanına koştum. Yaşlanmış ama gözünde ki umut hiç bir zaman sönmemiş. Hep buluştuğumuz anı beklemiş belli. O sarılmaya hiç bir şeyi değişmem. Üstüne bir on yıl daha verebilirim yaşamımdan.
Dedem işlerin çoğunu bana verdi. Zaten içerden de yönetiyordum bazı işleri. Nasıl yönettiğimi söylersem sıkıntı çıkar. Şehrin çoğu yerinde galerilerimiz var. Hepsinin başında ki adam benim. İhsan dostum ise genel danışmanım. Hep yanımda. İnsanın yanında güvendiği biri olmalı. Arkamda hep o var.
Genç muhabir çayından bir yudum aldı. İlk geldiği gibi gergin değildi. Çaylak olduğu belli oluyordu ama.
- Şimdi bu dinlediklerinin hatırladığın kısmını köşe yazına yazabilirsin. Ama söylediklerimin dışına çıkmak yok. Cezaevinden de çok bahsetmek yok. (Güldüm.)
- Yok Fırat Bey. Her şey için teşekkür ederim.
- Bey yok oğlum. Ben senin abinim. Bir sıkıntın olursa evi biliyorsun. Gelmen yeterli.
- Tekrardan çok teşekkür ederim.
Genç muhabir evden ayrıldı. Yarın köşede adımız çıkar ne de olsa.
Bu bölümle birlikte "TEHLİKE kurgumuzun ilk yarısını tamamlamış oluyoruz.
@tehlike_2022
Instagram hesabımızı takip edip, büyüyen sayfamıza destek olabilirsiniz.
"TEHLİKE Kurgumuzun İkinci Yarısında 8 Bölümlük Bir Macera Sizi Bekliyor Olacak.
İyi Okumalar :')
Kalın Sağlıcakla ❤️