7.

622 45 1
                                    

Bu hafta sınavlarım başladığı için bölüm geç geldi. Zaman buldukça bölüm atmaya devam edeceğim..

----------------------------------------------

Sürekli ileri gidip gelen atı nasıl sakinleştireceğimi düşünüyordum. Ata binmek için girdiğim hallere bak. 

Dawn zaman geçtikçe sakinleşiyordu. Bu benim işime geliyordu. Sağ doğru onu yönlendirmeye çalıştım.

Başta itiraz etse de o tarafa doğru yavaş adımlar atmaya başladı. Bu duruma gülümseyerek cevap verdim. Bu at tam benlikti. 

Biraz daha hızlandığında bana gerçekten alışmaya başladığını fark ettim. Beni sevmeyen ölsün!

"Çocuklar bu tarafa gelin hadi."

Dedim gülümseyerek. Onlarda yavaş yavaş benim gittiğim tarafa yöneldiler. Bunu ayda 1 kere tekrarlamam gerek. Bana kalsa her günümü burada geçirirdim.

Yaklaşık 2 saat boyunca atlarla ilgilendik. Gerçekten hepsine çok iyi bakılıyordu. Onlarla konuştum, yemek verdim hatta tüylerini bile taradım. Çocuklar önce biraz korkasa da zamanla alıştılar.

"Efendim artık dönelim isterseniz. Geç olmaya başladı. Prens Will-"

"Onun adını ağzına bile alma."

Dedim düz bir sesle. Bu çıkışımdan rahatsız oldu sanırım. Çocuklarda bu hareketime anlam veremiyorlardı.

Gülümseyerek çocuklara döndüm.

"Acıktınız mı?"

Dedim. Hemen kafalarını salladılar. Bende acıkmıştım. Bir şeyler atıştırsak hiç fena olmazdı.

"O zaman bugünlük bu kadar macera yeterli saraya dönelim ve bir şeyler yiyelim olur mu?"

"Olur."

Dedi Elena. Biraz çekiniyordu. Yanımdaki yaşlı adama döndüm.

"Bugün için çok teşekkürler. Çok eğlendim. Bizimle ilgilendiğiniz içinde minnetarım."

Dedim.

"Bu benim görevim leydim. İstediğiniz zaman gelip atlarla ilgilenebilirsiniz."

Dedi gülümseyerek. Oda sevmişti beni bunu hissedebiliyordum.

Son kez Dawn'nın yanına gittim.

Yüzünü bana çevirdi ve kafasını eğdi. Bu onu sevmem için izin veriyordu. 32 diş gülümseyerek elimle kafasını sevdim.

"Yine geleceğim..."

Eve geldikten sonra yemek yiyip sohbet ettik çok eğlenceli çocuklardı. En son kahkaha attığımızda kapının açıldığını bile fark etmemiştik.

"Çok eğleniyor gibi görünüyorsunuz."

Gelen sese doğru çevirdim gözlerimi. kırmızı gözler ile buluştuğumda gülümsemem birden yüzümden silindi.

"Merhaba baba işlerin bitti mi? Hiç çıkmadın odandan."

Hector'un demesi ile afalladım. O tüm gün burada mıydı? Bizi görmedi değil mi?

"Hayır daha bitmedi. Size bakmaya geldim...yanlış zamanda geldim sanırım."

Son söylediğini bana bakarak söylemişti. Hemen gözlerimi kaçırdım. Bu adamla bırak aynı yerde durmayı bakamıyordum bile. Önümdeki yemekle ilgilenmeye karar verdim.

"Baba bugün leydi Diana bizi at binmeye götürdü."

Elena'nın gülerek söylediği şey ile bedenim dondu. Gene iftira atarsa ne olacak?

Kafamı kaldırıp Williama baktım oda bana bakıyordu. Ne söyleyeceğini merak ediyordum. Tek kaşını alayla kaldırdı.

"Demek ata bindiniz...eğlendiniz mi?"

"Evet baba çok eğlendik. Ama leydi Diana az kalsın attan düşüyordu..."

Hector'un sesi üzgün çıkmıştı. Demek ki  gerçekten çok korkmuştu. William kaşlarını çattı ve kollarını birbirine bağlayıp gözlerini gözlerime dikti.

"Hangi ata bindiğini merak ettim."

Sürekli gözlerimi kaçırıp durduğum için bundan rahatsız olmaya başlamıştım. Benden bir cevap bekliyormuş gibi bakmaya başladı.

"Senin atına.."

Dedim kısık bir sesle. Dudağının kenarı kıvrıldığında ne diyeceğini merak etmiştim.

"Düşmemen bile bir mucize...ee anlaşabildiniz mi?"

Apaçık benimle dalga geçiyordu. Elena ile göz göze geldiğimde dudaklarını araladı

"Evet baba Dawn leydiyi çok sevdi."

Dedi gülerek. William inanamayarak bana bakmaya başladı.

"Tebrik ederim. En sonunda birine kendini sevdirmeyi başarmışsın."

Bu adam dayak istiyor. Ona ters ters bakıyordum. Ortamı germesen olmazdı dimi?!

Bir bahane bulup buradan gitmek istiyordum. Gözlerimi ondan çekip üzerimde hâlâ duran binici kıyafetine baktım. Çok yorulduğumuz için yemekten sonra değiştirmeye karar vermiştim.

"Üstümü değiştireceğim. Afiyet olsun çocuklar."

Dedim hafifçe gülümseyerek. Ayağa kalktığımda tüm gözlerin üzerimde olduğunu hissettim. Kapıya yaklaştığımda arkadan William'ın sesini duyduğumda olduğum yerde durdum.

"Müsait olduğunuz bir zamanda "baş başa" at binmeye gidelim. Bundan mutluluk duyarım. Dawnın sizi nasıl sevdiğini görmek isterim."

Yine o yere vurgu yapıyordu. Arkamı dönmeden yürümeye devam ettim. Odaya girdiğim an kendimi yatağıma attım. Bugün yorucu bir gündü.

Bir kaç saat odamda zaman geçirdikten sonra uyumaya karar verdim. Havada kararmıştı zaten. Elimdeki kitabı yerine koyduktan sonra yatağıma uzandım. Bugünü düşündüm. Aslında çok eğlenceli geçti... o gelene kadar. Işıkları söndürmek için ayağı kalktım. Kapıdan tıklatılma sesi geldiğinde William olacağını düşünmüştüm. Ama gelen kişi Julia dan başkası değildi. Üzerimdeki beyaz geceliğe baktı.

"Leydim uyuyacak mıydınız? Özürdilerim rahatsız ettim."

Dedi çekinerek.

"Rahatsız etmedin merak etme.  Bir şey mi oldu?"

"Yatmadan önce ihtiyacınız olan bir şey var mı diye bakmaya gelmiştim."

Ona hayır anlamında kafamı salladım. Oda anlamış olmalı ki hafifçe gülümseyerek iyi geceler dedi. Koca odada gene tek başıma kalmıştım.

Işıkları kapattım odada sadece ay ışığının izin verdiği kadar aydınlık vardı. Yatağımın yanına geldim. Yorganı kaldırdım ve serin yatağın için girdim. Yorganı daha da kendime yaklaştırarak iyice yayıldım. Artık uyumak istiyordum.

____________________________________
~BÖLÜM SONU~









İNCİ TANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin