27. BÖLÜM UMUT

183 175 0
                                    

İçimden geldi🤩
Bu bölümü de oylar mısınız?? 😘

🐚🐚🐚

Bir istiridyenin kıymetli incisini
Sakladığı gibi saklarım seni
Bi' bahar dalının narin tomurcuklarını
Sakındığı gibi korurum seni

Çok derin, derin, derin, derin, derin, derin
Derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin

Diye şarkıya başladı Cem Adrian. Deniz karşımda uyurken kısık sesli açtığım müzik tüm odayı dolduruyordu. Müzik ruhun gıdası derler ya hani, Deniz'i iyileştirir umudundaydım. Ve iyileştirecekti, hem müzik hem de ona olan sevdam iyileştirecekti onu. 

Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim, ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden

Diye devam etti. O söyledi, ben eşlik ettim, Deniz uyudu. Uykusunda bile gülümsüyordu, onun yanında olduğumu bilmesi bile onu huzurlu kılıyordu. 

Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Çok sevdim

Çok derin, derin, derin, derin, derin, derin
Derinlerimde ellerin
Bir armağan gibi Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin

Çok, çok seviyordum onu. Evet, belki bir savaşın ortasında başlamıştı aşkımız. Hala belki savaşın ortasında da olabiliriz. Ama bu aşkımızı yaşayamayacağımız anlamına gelmiyor. Bu savaş bizim aşkımızın doğmayacağı anlamına gelmiyor. Bu aşk en güzel şekilde yaşanacak, hep hayatta var olacak. Biz olsak da olmasak da hep birileri bu aşkı yaşayacak… 

Deniz hala karşımda uyurken nedendir bilmem birden duygulanmıştım. Birer damla yaş yanaklarıma düştüğünde onun bu mutlu anını gözyaşlarımla bozmak istemiyordum. O görmese bile hissediyordu çünkü, bunu ona yapamazdım. 

Yatağın kenarından yavaşça kalkıp kapıya doğru ilerledim. Gürültü yapmamaya çalışarak kapıyı açtım ve yavaşça odadan çıktım. Yiğit ve Aslı kapının önünde birbirine sarılmış uyurlarken kantine doğru ilerledim. Üç tane kahve alıp geri geldiğimde hala uyuyorlardı. Aslı'nın omzundan dürtükleyip onları uyandırdığımda korkuyla etrafa bakıyorlardı. Onların bu sevimli hallerine gülümsedim. 

"Ayris, ne oluyor? " Kendini toparlayan ilk Yiğit olduğunda bu soruyu yönelten de Yiğit'ti. 

"Bir şey olduğu yok. " Elimdeki kahveleri gösterdiğimde ikisi de elimdeki tepsiye baktı. "Kahve getirdim. Beraber kahvemizi içiyoruz ve sonra siz evlerinize gidiyorsunuz. Ben de burada Denizle beraber kalıyorum. " Aslı dudaklarını kımıldattığında itiraz edeceğini anlamıştım. Ondan önce ben davrandım. "İtiraz istemiyorum. Onun yanında kalacağım ve onu iyileştirmeden çıkmayacağım buradan. "

Yiğit de Aslı da kararlı olduğumu bildiklerinden seslerini hiç çıkaramadılar. Aslı'nın yanına geçip oturduğumda tepsideki kahveleri verdim onlara. Üçümüz de gecenin bilmem kaçında oturmuş bir hastane koridorunda kahve içiyorduk. 

"Sizce Deniz iyileşecek mi? " Aslı'nın sorusuna kaşlarımı çatıp cevap verdim. 

"Tabikide iyileşecek. Bu hastane değilse bile başka hastane, hastane faydasızsa ben iyileştireceğim onu. Ne olursa olsun iyileşecek. Ve bize geri dönecek. "

"Ayris… " Yiğit'e dönüp baktığımda benim aksime daha karamsar bakıyordu. "Çok fazla umutlanma olur mu, sonra kalakalmanı istemiyorum. "

"Ben kalakalmam Yiğit. Siz beni merak etmeyin, Deniz'i de merak etmeyin. Biz buradan sağ salim çıkacağız. Çıkamasak da çareyi bulana kadar burada kalacağız. Öyle ya da böyle Deniz'i o hastalıktan kurtaracağım. Umutsa umut, inatsa inat…"

SİYAH MEZARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin