medya ELİF. Yoğun ısrar kıyametinizden sonra yeni Elif :)
Çok güzel şekilli bir burnu vardı. Benim burnumdan güzeldi bir kere. Dudakları da çok güzeldi ama benim iri dudaklarım yüzümün en ilgi çekici yeriydi. Onun gözleri de benimki gibi maviydi. Belki benimki daha koyu mavi olabilirdi. Kaşları ve bakışı etkileyiciydi. Hiç de deli gibi bakmıyordu. Onu biraz daha izledikten sonra muhtar Allah'ın emri, peygamberin kavliyle beni babamdan Emre'ye istedi. O da "Sizlerden iyisini mi bulacağız?" diyip verdi. Hiç gençler aralarında anlaşmışlar denilemedi ya da bana fikrim sorulmadı. Yine gözlerim dolup boğazım yandı. Mutfağa geri gittim. Ablam bir bardak su verdi. Ağlamaktan fırsat bulduğum bir ara suyu içtim.
"Elif'im hadi elini yüzünü yıka da çikolata tut herkese." Ablam saçlarımı okşayıp kalkmam için bana bakıyordu. Kafamı sallayıp mutfak lavobosunda yüzüme su vurdum. Havlu peçeteyle kurulayıp kocaman gümüş bir tepside olan tüllere sarılı çikolatayı elime aldım. Ama daha süsünü çözmediğim için Filiz durdurdu beni ve tepsiyi alıp kurdelesini söktü. İçindeki çikolataların her biri ayrı ayrı, altın ve gümüş rengi, süslü paketlere sarılmışlardı. Çikolataları dağıtırken salondaki sehpanın üzerinde duran büyük gül demeti takıldı gözüme. Sevdiğim adam almış olsaydı, ne sevenirdim o güllere...
Ona çikolata verirken yine yüzüne baktım ama o başka bir yere bakıyordu; eğildiğim için elbisemin yakasından gözüken göğüslerime! Hemen doğruldum. Yüzüme baktı bu kez. Yine kaşları çatıktı. Şu bakışlar bile ondan korkmak için yeterliydi. El öptük sonra muhtarın uyarısıyla. El öpmek için ayağa kalktığımızda boyunun rahat 1.80 olduğunu fark ettim. Eğer topuklu ayakkabılarım olmasaydı, ben 1.60 boyumla yanında komik dururdum. Emin Amca'nın elini öptüm, o da beni öptü. Emin Amca çok sevecendi bana karşı. Bir umudum oydu zaten. Emin Amca'nın karısı olmadığına göre muhtemelen aynı evde yaşardı bizimle ve bu deli beni kesecek falan olursa, Emin Amca beni kurtarabilirdi.
Mutfağa dönüp bozulan moralimi düzeltmesi için çikolatalardan yemeye başladım. Hepsi antep fıstıklıydı. Yine fıstıklı ve cevizli bir tepsi de tatlı getirmişlerdi. Ablam bir konuda haklıydı; yokluk görmeyecektim koca evinde. Ama huzur, mutluluk ya da aşk olmadıktan sonra neye yarar. Ben bir çikolatayı daha ağzıma tıkmışken ablam "Elif!" diye seslendi. Ağzım dolu mutfaktan dar koridora çıktım. O da ablamın peşineydi. Ablam, Emre'yi gösterip "Tuvaleti göstersene sen, ben tatlı servis edeceğim." dedi. Sırf biz başbaşa kalalım diye yapmıştı ablam. Çikolatayı zar zor yuttum. Ablam hemen mutfağa girdi. Öne düşüp koridordan hole çıktım. Holde iki kapı vardı zaten; biri tuvalet diğeri sokak kapısı. Koridora açılan kapıyı kapatıp birden iki omuzumdan tuttuuğu gibi beni duvara yapıştırdı. Sırtım çok acıdı. Hele de babamın kemerle vurduğu yerler. Beni duvarla arasında sıkıştırıp kulağıma eğildi.
"Sen kime deli diyordun?" diye sordu.
Korkudan üç buçuk attığım için cevap veremedim. O da devam etti konuşmaya.
"Bana deli dediğine bin pişman edeceğim seni. Babamı üzüp rezil etmenin cezasını ödeyeceksin."
Kendimi savunmak için "Emin Amca'ya birşey demedim ki ben." dedim.
"Sen bana deli dediğinde babam da duydu ve üzüldü. Dahası muhtar ve karısının yanında rezil oldu. Buraya gelmeyi ya da evlenmeyi hiç istemiyordum. Ama sen babamı üzdükten sonra sırf seni hak ettiğin şekilde -tam bir sürtük gibi- altıma alabilmek ve tatmadığın acıları tattırabilmek için fikrimi değiştirdim. O merdivenleri başta babamın zoruyla çıkıyordum. Senin bağırışından sonra babam dönmek istedi ama bu kez ben babamı yukarı çıkmak için zorladım. Kendi kuyunu elinle kazdın."
Beni korkudan donmuş vaziyette bırakıp koridora geri döndü. O gittikten sonra duvardan yere doğru kaydım ve kollarımı dizlerime dolayıp ağlamaya başladım. Keşke özür dileseydim. Belki yine vazgeçer miydi evlenmekten? Sanırım baba evinde yediğim dayaklar, koca evinde yiyeceğimin yanında solda sıfır kalacaktı. Bahtsızlığıma ağladım. Yıkılan hayallerime... Daha çocukkenden beri hep hayalim; sevdiğim adamla evlenmekti benim. Annemlerden her dayak yediğimde gelecekteki kocamın beni kurtaracağını hayal ederdim. Sevmeyi geçtim, o deliyi tanımıyordum bile. Tuvalete girip lavabosunda yüzümü yıkadım. Mutfağa geri girdiğimde Filiz "Yalnız damat yakışıklı." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİ(RAFTA)
RomanceAnnem ve babam, bana karşı hiçbir zaman, o sevgi dolu ve ilgili anne babalar gibi olmadılar.O yüzden ben de küçüklüğümden beri kendimi, rengârenk hayaller kurarak mutlu etmeyi öğrendim.En sevdiğim hayalin rengi ise beyazdı.Beyaz bir gelinlik... Beya...