Yine her akşam olduğu gibi Kemal'in evinde kavga ve kıyamet vardı. Eşi Leman'la yine kavga ediyordu ki evli oldukları her günleri zaten kavgayla geçmişti.
Leman elindeki vazoyu duvara fırlatıp tuzla buz etti ve ağlayarak bağırdı.
"Nefret ediyorum senden. Keşke seninle evleneceğime ölseydim. Allah senin belanı versin. Bir gün mutlu etmedin beni, bir gün bile... Cehennemi yaşattın bana 15 senelik evliliğimizde."
Kemal koltuğa oturup bezmiş, öfkeli bir halde eşinin yaptıklarını izliyordu. Leman'nın söyledikleri karşında öfkeyle yerinden kalktı ve o da bağırmaya başladı.
" Asıl ben senden nefret ediyorum. Bu evliliği cehenneme çeviren biri varsa o da sensin. Evet seni hiçbir zaman sevmedim, istemedim ama sana da bu evliliği cehennem gibi yaşatmadım. Çalışmak istemiyorum dedin, tamam dedim. Ne istiyorsan alıyorum, nereye gitmek istersen götürüyorum, evin tüm sorumluluğunu ben alıyorum. Ya senin o kadar hiçbir şey umurunda değil ki bu evliliğin tüm yükünü ben taşıyorum. Aldığım her şeyi öfkeyle şu vazo gibi kırıp döküyorsun, sana hesap bile sormuyorum.
10 yaşında bir kızımız ve 12 yaşında bir oğlumuz var. Kızımız Ceren'le de ben ilgileniyorum, oğlumuz Talha'yla da... Hasta oluyorlar ben bakıyorum, uyumadıklarında ben uykusuz bekliyorum başlarında, okullarıyla ilgileniyorum, veli toplantılarına ben gidiyorum, dersleriyle ben alakadar oluyorum. Temizliği, yemeği, ütüyü bile ben yapıyorum. Allah için söyle bana bütün gün güzellik merkezlerinde dolaşmaktan başka ne işe yarıyorsun. Ben bu kadar role sahibim bu evde ama kötü benim, suçlu benim öyle mi? Tamam boşan benden. Defol git tüm bunları yapacak başka enayi bul."
Kemal'in söyledikleri Leman'ı daha çok kızdırdı.
" Yapacaksın tabii ki tüm bunları. Bu evin her eksiğini ve benim her ihtiyacımı karşılayacaksın. Ayrıca bu çocukların babası sen değil misin? Çocuklarla da ilgileneceksin. Ev işlerini de hep kadın yapmak zorunda mı? Tüm bu saydıkları senin görevin. Görevini yerine getirdiğin için sana bir de teşekkür mü edeceğim."
Kemal gözlerinde hayal kırıklığı ile baktı eşine. Sesinde hüzün vardı.
" Bencilsin, nankörsün ve vefasızsın. Allah seni bildiği gibi yapsın."
Kemal hızla kapıya doğru ilerledi, montunu aldı ve ayakkabılarını giydi. Karısı evden çıkmak üzere olan kocasının arkasından bağırdı.
"Def ol git evimden. Bir daha da sakın gelme."
Kemal hiçbir şey söylemeden hızla evden çıktı ve arabasına atlayıp arabasını sürdü.
İstanbul Boğazı sahiline geldi. Bir banka oturdu. Boğaz tam karşında duruyordu. İki eliyle yüzünü kapatıp bağıra bağıra ağlamaya başladı. O esnada omzuna bir elin dokunduğunu hissetti. Tedirgin ses tonuyla bir kadın kendisine sordu.
"İyi misiniz?"
Başını yavaşça kaldırdı Kemal. Karşında 23-25 yaşlarında, esmer tenli; kısa, dalgalı ve siyah saçlı, orta boylu bir kadın gördü. Hemen derin nefes aldı. Hızla gözyaşlarını sildi. Ayağa kalktı ve kadına döndü.
"İyiyim, iyiyim hanımefendi. Teşekkür ederim. "
Kız gözlerindeki hüzünle adama bakmaya devam etti ve elindeki pet şişedeki suyu adama uzattı.
"Lütfen bir yudum için. Rahatlarsınız biraz."
Kemal elleri titreyerek suya uzandı. Sudan bir yudum aldı ve yine derin bir nefes aldı.
"Teşekkür ederim hanımefendi." deyip tekrar banka oturdu. Kadın da Kemal'i yanına oturdu. Derin bir iç çekti ve şefkatli bir sesle konuştu.
'' Eğer bir sıkıntımız varsa onu hiç tanımadığımız ve bir daha da karşılaşma ihtimalimiz olmayan birine almamak çok mantıklı olurdu bence. Çünkü yaralarınızı bilse bile ona tuz basamaz, zaaflarınızı kullanamaz, sizi yargılamaz, yadırgamaz ve en önemlisi bir yerde bir araya gelince yüzünüze vurup size karşı bildiklerini kullanıp sizi üzemez."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Sevmek
RomanceSeven bir adam ve sevilen bir kadın... Öfkeden ve nefretten aşk doğacak mı?