Bölüm 5

335 32 126
                                    

Keyifli okumalar dilerim , esenlikle kalın...

Nurettin RENÇBER - Söyle Sunam✨

İşe başlamış olmam tahmin ettiğim gibi beni çok motive etmişti. Hem Aydın'ı da görmüyordum. Keyfim yerine gelmişti. İşe başlayalı bir ay kadar olmuştu. İş yerinden arkadaşlar edinmiştim. Beni aralarına kolayca almışlardı. Korktuğum gibi bir dışlanma olayı yaşamamıştım.

Yirmi beş yaşında da olsam hala dışlanmaktan çok korkuyordum. Aslında hemen hemen herkesle çok iyi anlaşırdım. Girdiğim her ortama çok çabuk adapte olabiliyordum. Lisenin son iki yılı kendimi herkesten her şeyden soyutlamıştım çünkü annem ve babam ölmüştü benim. O zamanlar da beş tane genç kızın dedikodusu ilgimi çekmiyordu. Elbette o yaşlar için bu çok normaldi.

Ama o sıralar benim yaşadıklarım ne kadar normaldi? On altı yaşında bir genç kızın annesinin babasının ölüsünü öpmesi ne kadar normaldi?

Okulda sürekli ağladığımı hatırlıyorum, hatta bir keresinde o kadar çok ağlamıştım ki vücudum artık buna dayanamamıştı ve bayılmıştım. Zaten o günden sonra herkesin gözünde deliden farkım kalmamıştı. Hepsi için dua etmiştim.

''Allah'ım lütfen benim yaşadığımı düşmanım dahi yaşamasın, bu çok çok ağır...''

Ben bazı geceler onlar için sabahlara kadar ağlaya ağlaya dua etmiştim. Onlar da benim hasta ruhlu olduğumu düşündükleri için benimle arkadaş kalmayı istemediklerini söylemişlerdi.

Sonuçta çocuklardı...

Ama ben de çocuktum...

Her neyse.

Her neyse diyerek geçiştirdiklerim gün geliyor her şey olup beni öldürüyordu ama...

Her neyse...

Bugünde iş yerindeki kızlardan biriyle kahve içmeye gidecektik. Berrak şuan stajyerdi ama öğrenmeye çok hevesli bir kızdı. Bazen sorularından çok bunalsam da seviyordum onu.

Saçları kızıldı ve küt kesimi vardı. Yüzünde de çilleri vardı. Yüz hatları çok çocuksuydu. Hala bir lise öğrencisi gibi duruyordu. Yüzü isminden nasiplenmiş gibi dupduruydu, tertemizdi...

Birkaç gün öncesinden söz vermiştim. İş yerine gelir gelmez de önümü kesmişti. Ayağımdaki sivri burun topuklu ayakkabıları büyük bir hataydı. Geldiğim anda ayaklarım ağrımaya başlamıştı.

''Günaydıın abla.'' dedi neşesi beni gülümsetmişti.

''Günaydın canım.'' dediğim an benim yüzümdeki gülümseme ona da bulaşmıştı.

Gülümsemenin bulaşıcı olduğunu biliyordum, inanıyordum da. Bu yüzden bazen sokakta tanımadığım insanlara dahi gülümserdim. Pek tabi herkese gülümsemek çok akıllıca olmuyordu.

Toplantı odasına girene kadar peşimden hızlı hızlı yürüdü. Annesinin peşini hiç bırakmayan yavru bir ördek gibiydi. Odaya da peşimden girip kapıyı kapattı. ''Abla'' dedi, odada ikimizden başka kimse olmamasına rağmen çok kısık sesle konuşuyordu, hatta fısıldıyordu. Ben de ona ayak uydurdum ''Efendim Berrak?'' dedim. Benim de fısıldadığımı fark edince güldü ama bozuntuya da vermedi. ''Kimse bizi duymasın diye fısıldıyorum...'' dediğinde sözünü böldüm.

''E orasını anlamam pek zor olmadı.'' dediğimde duraksadı eliyle yüzünü yelpazeledi.

''Abla sen kalabalık sevmiyorum diyorsun, e ben de seninle kahve içme şerefine eriştiğime göre diğer stajyerlerin beni kıskanmaması için sebep yok. Hem duyarlarsa peşimizi bırakmazlar.''

SOLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin