1. Kızıl Duvar

16.2K 904 1.3K
                                    

No Signal, The Trap

🦂

Göz bebeklerime yansıyan buzullar, üzerimdeki kalın monta rağmen kanımı donduruyordu. Geminin burun kısmına doğru adımlarken gemi sert bir şekilde sarsıldı, sanırım yine bir buz kütlesini teğet geçmişti. Dengemi sağlayabilmek için küpeşteye sıkıca tutundum, şu durumda gemiden düşmek isteyeceğim en son şeydi. Zaten günlerdir suyun üzerinde olmanın verdiği bir halsizlik de vardı bedenimde. Küpeşteyi daha sıkı kavrarken gözlerimi ilerideki buzdağına diktim.

Bugün bu yolculuk bitecekti, aylardır içimde yaşayan bu merak da bitecekti. Elimde olmadan gülümsedim, sanırım beni nelerin beklediğinin farkında değildim.

Odağıma giren karton bardakla dikkatim dağıldı. Gerçi birkaç gündür pek de derli toplu olduğunu söyleyemezdim. Deri eldivenlerimin sardığı parmaklarımla uzatılan bardağı kavradım. Dışarıda o kadar keskin bir koku vardı ki, soğuğun kokusunu hiç bu kadar net almamıştım. Buz kokusu, avuçlarımın arasındaki bardaktan yükselen sıcak kokunun önünü kesiyordu.

"Bu gemiden birazdan kurtulacağız." Gözlerimi bardaktan ayırıp ona çevirdim. Kaşlarını çatmış bir şekilde buzdağına bakıyordu. "Bunca şeye senin için katlanıyorum. Orada ne bulmayı ümit ediyorsun, Astrid?"

"Henüz bilmiyorum," diye fısıldadığımda bakışlarını bana çevirdi. "Aylardır buraya gelmek istememin bir sebebi olduğunu hissediyordum, biliyorsun." Birkaç saniye önce sıcak olan ama şu an soğumaya yüz tutmuş kahvemden bir yudum aldım. "Annemin ölmeden önce bana söylediklerini hatırla." Bakışlarım durgunlaştı, şimdi göz gözeydik. "Belki üzerinden uzun bir zaman geçti ama ben unutmadım."

Elimdeki karton bardağı alıp kenara koyduktan sonra beni kollarının arasına çekti. Çenesini başımın üzerine yaslarken aldığı tedirgin nefesi duymuştum. O da benim gibi merak ediyordu, sadece tehlikeli olduğunu düşündüğü için istekli değildi. Elime bir yay ve bir ok tutuşturulduğunda ben de tedirgin olmuştum, gözlerimin içine bakarak 'zaman neredeyse geldi' denildiğinde de tedirgin olmuştum, en çok da odamda yalnızken duvarda aniden beliren o bedeni gördüğümde tedirgin olmuştum.

O ânı hiç unutamıyordum. Aylar önceydi, evde tektim. Arkadaşımla saatlerce telefonda konuştuktan sonra kulaklıklarımı takıp yatağıma uzanmıştım. Ama ben daha en sevdiğim şarkıyı dinlemeye başlamadan önce duvarda o belirmişti. Uzun, vücudunun her noktasını gizleyen bir cübbe giyiyordu, karanlıkta sadece gözlerini görebilmiştim. Orada bir beden olmasaydı eğer, duvarda ateşle doldurulmuş iki oyuk olduğunu düşünürdüm. Ateş gibi yanan gözleri üzerimdeydi, aniden yok olmadan önce ise bana 'Buzulları aş. Buzulları aşıp gelirsen evine, kendini bulacaksın.' demişti. Ne demek istediğini hâlâ anlayabilmiş değildim.

"Eğer sandığın gibi değilse, bir daha asla bu işin peşine düşmeyeceğiz," dedi, yavaşça benden ayrıldı. "Abin olmak hiç bu kadar zor olmamıştı..." Hafifçe güldüm, keyfim yoktu ama beni rahatlatmak istediğini de anlıyordum. "Hadi içeri geçelim, bu diri beden daha fazla bu soğuğa katlanamayacak. Birazdan demirleri atarlar, inme vakti geldi."

Arkasını dönüp benden uzaklaşırken karmaşık bir ifadeyle bir süre sırtına baktım. O gözden kaybolduğunda bile hâlâ aynı noktaya bakıyordum. Sert bir rüzgâr esti, sarı saçlarım yüzüme dağıldığında gözlerimi yumup derin bir nefes aldım, aldığım soğuk nefes göğsümü yakmıştı. Daha fazla burada duramayacağımı anladığımda, bana ait olan kamaraya gitmek için uyuşan bacaklarımı hareketlendirdim.

Gemide yoğun bir gürültü vardı, gemi güvenli bir yere yanaşmaya çalışıyordu sanırım.

Kamarama girdikten sonra etrafa saçtığım kıyafetlerimi topladım. Yanıma almak için bir sırt çantası hazırlarken gözlerim çarşafın üzerindeki telefona takıldı. Telefonun orada çekip çekmeyeceğini bilmesem de yanıma almak istedim. Bir süre sırt çantamı hazırlamak ve üzerime daha kalın bir şeyler giymekle uğraşmıştım. Amacıma ulaşamadan bir köşede donmak istemiyordum.    

AKREBİN KALBİ (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin