Phantom Head, Cage
Duyduğum küçük tıkırtılar derin uykumu bölerken gözlerimi aralamaya çalıştım. Sanki üzerimde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum, gözlerimi açmayı başaramadım. Tıkırtılar beynimde çınlıyordu, kulaklarım neden bu kadar hassastı?
Uzun çabalarım sonrası gözlerimi aralamayı başardım. İlk baştaki bulanık görüşüm yavaşça netleşmeye başladı. Üzerimdeki örtüyü kaldırdığımda daha sesli bir patırtı duydum.
"Özür dilerim," dedi hafızama işlenen tanıdık ses. Dağınık saçlarımı ellerimle düzeltirken gözlerimi yüzüne çevirdim. "Sizi uyandırmak istememiştim."
"Sorun değil," diye mırıldandım, sesim pürüzlü çıktığından yavaşça öksürdüm.
Holly yere eğilmiş, kırılan bardağın parçalarını topluyordu. Bir süre hiçbir şey algılayamıyormuş gibi onu izledim. Uyandığım zamanlar kafam çok boş olurdu. Adımı sorsalar sanki unutmuşum gibi bir süre karşımdaki insana bakardım. Boynumu çevirerek esnetmeye çalıştım, üzerimdeki bakışların farkına varmak duraksamama neden oldu.
"Bir sorun mu var?" diye sordum gözlerimi yüzüne çevirerek.
Başını hızla iki yana salladı. "Hayır," dedi. "Kahvaltı etmek ister misiniz?"
"Holly," dedim, bacaklarımı yataktan sarkıttım. "Eminim ki annemden çok da büyük değilsindir." Başını salladı, bir an bakışları durgunlaşmış gibiydi. "Rahat olabilirsin, benim çalışanım değilsin. Ayrıca kahvaltı çok iyi olur, yemek yemediysen birlikte yapalım, seni tanımak isterim."
Tekrar başını hızla iki yana salladığında kaşlarım çatıldı. "Ben bu şekilde olmaktan memnunum, kendimi bu şekilde daha rahat hissederim. Lütfen beni affedin." Çatık kaşlarla gözlerine bakmaya devam ettim. Derin bir nefes aldığım sırada tekrar konuştu: "Abiniz ve Noris kahvaltı yapıyor. İsterseniz bir duş alıp temiz kıyafetler giyin. Ben de bu sırada sizin için de bir servis açayım."
Ashton'ın kahvaltı yapıyor olması bana tuhaf gelmişti. Acaba adapte oluyor olabilir miydi? Gerçi acıkmış olduğu gerçeği daha mantıklı geliyordu. Mantıklı gelen tek şey bu da değildi, bir duş almam ve temiz kıyafetler giymem gerekiyordu. Hem sabah olduğuna göre ben dün sabahtan bu yana uyuyor muydum? Gerçekten kokmuş olabilirdim.
Odada bir banyo vardı, bu benim açımdan iyi olmuştu. Holly benim için birkaç temiz kıyafet ve iç çamaşırını yatağın üzerine bıraktıktan sonra odadan çıktı. Banyoya girip üzerimdeki pis kıyafetlerden kurtuldum. Bu bile iyi hissettirmişti.
Banyo odanın aksine daha sadeydi ve kesinlikle biraz soğuktu. Antares'e geldiğimden beri ilk defa üşümüş gibi hissettim. Soğuktan tüylerim diken diken olurken parlak mermerin üzerine çıkıp suyu açtım. İlk başta buz gibi akan su aniden ısındı. Odanın aksine banyo biraz daha modern görünüyordu. Sıcak su bedenime akmaya başladığında bedenim gevşedi.
Bu evrenin bizim evrenimizden çok farkı yoktu bana kalırsa. Gelişmiş bir şehirden çok bir kasabayı andırıyordu. En büyük farklardan biri, havada duran kayalar ve şatoydu sanırım... Kalede yaşamak da bana tuhaf gelmemişti. Kendi evrenimde de varlıklı insanların bu tarz yapılarda yaşadığını görmüştüm. Kalede yaşamak çoğu insana göre lüksü gösteriyordu. Tabii içinde insana dönüşebilen bir tilki yaşamadığına emindim...
Islak saçlarımı yavaşça köpürtmeye başladım. Su bedenimden aktıkça o kir hissi de azalmıştı. Bir süre daha suyun altında kaldıktan sonra rahatlamış bir şekilde suyu kapattım. Kaymamaya çalışarak mermer zeminin üzerinden indim. Köşede asılı duran havluyu bedenime sardıktan sonra ıslak ayaklarımla dikkatli adımlarla banyodan çıktım. Hızlı bir şekilde bedenimi kuruttuktan sonra Holly'nin yatağın üzerine bıraktığı beyaz iç çamaşırları giydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKREBİN KALBİ (KİTAP OLDU)
FantastikGenç kadın, elini duvara doğru uzattı. Kendi kanından bir adam onu durdurmaya çalıştı ama durduramayacağını o da biliyordu. Parmakları duvarın saydam, kızıl yüzeyini aştı. Aylardır izini sürdüğü şeye bir adım daha yaklaşmıştı. Genç kadın önünde dura...