8

817 94 9
                                    

Taşaklı erkek olma meselesi çok abartılmış bir olguymuş. Aynı şekilde karın güzelliği de.

Eskiden karı severdim ama şu an nefret ediyordum çünkü benim buraya kısılıp kalmama neden olmuştu. Üstelik burası resmen şu gezegende bulunmak istediğim son yerdi.

Akşamın çökmesiyle birlikte sıcaklık iyice düşmüştü. Kollarımı kavuşturmuş salonda ileri geri volta atıyordum. Jungkookla üç gün daha burada kalmak zorundaydım. Buna katlanamazdım. Bodrum katın merdivenlerinden yukarı çıkarken ayak seslerini duydum ve şöminenin önünde donup kaldım. Kalbim dışarıdaki rüzgardan daha gürültülü atıyordu. Jungkook kucağında mavi bir brandayla geldi. Gözlerimiz bir anlığına buluştu ve sonra Jungkook odanın diğer tarafına kırık cama doğru gitti.

“Yardım edebileceğim bir şey var mı?” diye sordum ancak cümlemin ortasında sesim çatallaşınca suratımı buruşturdum.

Taş gibi soğuk yüzü hayretle aydınlandı ve nedenini anlayamamıştım. Şu an utanmış kızmış ve kafası karışmış bir haldeydim doğru ancak Jungkookun bundaki payı neydi ki? Ben kendimi onun üzerine atmıştım hem de birden fazla kez. Beni ucuz yollu biri gibi becermesini istemiştim ve o bir erkekti muhtemelen hayatının her günü seks yapmaya alışmış bir erkek...

Elbette ki o anın hararetiyle bu teklife atlayacaktı. Yanlış bir şey yapmamıştı. Hatta bu durumda doğru olanı yapmaya çalışan yegane kişi oydu. Belli ki arkadaşlığımıza benden daha fazla değer veriyordu.

Her şey benden kaynaklanıyordu.

Jungkook başını iki yana sallayarak başka yöne baktı. “Bunu buldum. Burada kal ve kendini sıcak tutmaya bak.”

Camlı odanın kapısını arkasından kapatmasını seyrederken göğsüm sıkıştı. Kapının
kapanma sesini duyduğum an alnıma bir şaplak indirdim. Off. Ne salağım. Kapıya arkamı dönüp parmaklarımı saçlarımın arasında gezdirdim ve saçlarımın yağlandığını görünce canım sıkıldı. Bu sabah duş almadığımı fark ettiği anda Jungkookun aklının başına gelmiş olma ihtimali vardı. Sıcak suyu idareli kullanma meselesi çok sinir bozucuydu. Jungkook bu sabah soğuk bir duş almıştı ve ben de en azından çabucak bir yıkanıp üzerimdeki şu pisliği atabilirdim. Ayrıca benim için de harika bir meşgale olurdu.

Aceleyle üst kata çıkıp havanın serinliğine aldırmadan odama daldım ve soyundum. Banyoya girmeden önce yatağın üzerine bir eşofman altı ve satın alırken aşık olduğum krem rengi sweatshirtü koydum. Bunu buraya geldiğimizde dar bir kot pantolon ve çizmeyle giymeyi düşünmüştüm. Mağazadayken bunu giydiğim zaman bir şeklide Jungkookun içinde bir şeyleri tetikleyeceğini ve arkadaşlık düğmesini hoşlanma konumuna çevireceğini ummuştum.

Annem hep ne derdi? Köpeğin duası kabul olsa...

İç geçirerek banyoya daldım ve boğazımın tümünün yanıyor olduğu gerçeğini hiç dikkate almadım. Son iki günü geri sarmak ve yeniden başlamak istiyordum. Jungkooka dair hislerimi değiştiremezdim. Bu kaybedilmiş bir davaydı ancak otelin barında içtiğim içkilerden uzak durabilir ve sonrasında çenemi kapalı tutabilirdim. Hayatta bir geri sarma tuşunun olmaması çok kötüydü. Bir saniye düşünmez basardım.

Suyu hafifçe ılıtıp duşa girdim ve ayaklarımın altındaki soğukluk karşısında titredim. Suyun
sıcaklığını düşük tutmanın işe yarayacağını düşünmüştüm. Hiç vakit harcamadan şampuanımı
kaptım ve saçlarımı köpürttüm. Göğsümdeki ve karnımdaki küçük kesikler yanıyor ve bana
yaşananları hatırlatıyordu.

Biri gerçekten pencereye ateş etmiş miydi= Bize mi nişan almıştı?

Saç kremine uzanırken içimden bir titreme geçti. Kremi hızla saçlarıma yaydım ve anında durulamaya koyuldum. Bir yandan da elimi vücut şampuanına attım. Her tarafım köpük içindeydi karnımdan ve bacaklarımdan aşağı süzülüyor küvetin zemininde birikiyorlardı.
Eve gitmek istiyordum. Gözlerim yaşla dolmuştu ve sımsıkı yumdum. Eve gidip bu günleri unutmayı o kadar istiyordum ki ancak bunun ne kadar anlamsız olduğunu biliyordum. Jungkookla yaşadığımız o anları asla unutmayacaktım.

Chalet, jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin