bazı zamanlar büyükler yalan söyler

163 10 0
                                    

"Anne ben çıkıyorum!" diye bağırdı Kathy arabasının anahtarını alırken. Babası elindeki gazeteden başka bir sayfa çevirip kızına baktı.

"Bugün yine nöbetçi misin?"

"Nöbetim yarın." Kathy dışarıya baktı. Hava bulanıktı ve her an yağmur yağacak gibi duruyordu. Çoğu insanın aksine Kathy bulanık havaları sevmezdi, o yaz insanıydı.

"O ceket çok ince." dedi babası kızına bakarken. "Yağmurluğunu giysen daha iyi olmaz mı bir tanem?"

"Çok geç kaldım." Kathy babasının yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra kapıya doğru hızlı adımlarla koşmaya başladı. "Annemi benim için öp! Akşam görüşürüz."

Dışarıya adım attığı anda yağmur damlaları bir saat boyunca yapmak için uğraştığı saçlarını hedef almıştı. Hızlı yürümek yerine hızla koşmaya başladı ve arabasına binip silecekleri çalıştırdı.

Yağmur gittikçe artarken Kathy üzüntüyle bir nefes aldı. Böyle havalarda daima kaza oranı artıyordu.

Üç ayın sonunda tekrardan sette olduğu için mutluydu sarışın adam. Evde geçirdiği üç ay güzeldi fakat sosyal bir insan için sıkıcıydı.

Ve kolundaki alçıdan kurtulmuş olmak rahatlatıcıydı. Sanki alçı kolunda değil de tüm vücudundaymış gibi hissetmişti.

"İyi olduğuna emin misin?" Sebastian bir anda konuşmaya başladığında Chris senaryonun yazılı olduğu kâğıdı kenara bırakıp gülümseyerek arkadaşına döndü.

"Seb, gerçekten de çok iyiyim." Son üç saattir arkadaşlarını iyi olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyordu.

"Sanki başka bir sorunun var gibi duruyor." Sebastian'ın gözleri kuşkuyla kısıldı. "Anlatmak istediğin bir şey var mı?"

Chris bir nefes alıp gözlerini yere çevirdi. "Yarın Mark'ın ölüm dönümü." diye fısıldadı. "O benim en yakın arkadaşımdı ama üç sene önce bir araba kazasında onu kaybettim."

Sebastian bunu biliyordu. Chris'in arkadaşının hatırasını hep taşımak için ayak bileğine onun için bir dövme yaptırdığını haberlerden okumuştu. Elini destek olmak için adamın geniş omuzlarına koydu ve hafifçe sıktı. "Ne söylersem söyleyeyim acını dindiremem fakat yalnız kalmak istemezsen seninleyim dostum."

Chris gülümseyerek Sebastian'ın dizine bir kez vurdu ve ayağa kalktı. "Gidip bir prova alalım."


Hemşire bıkkınlıkla bir nefes verdi ve küçük çocuğa gülümsedi. "Tatlım ama eğer iğneyi yapmazsak daha kötü olursun ve sana daha büyük iğneler yapmak zorunda kalacağız."

Çocuk daha fazla ağlamaya başladığında olaya Kathy müdahale etti. Hızlı adımlarla hemşirenin yanına gelip kadının elindeki iğneyi aldı ve gülümsedi. "Tamam, Clara. Sen gidebilirsin, ben ufaklık ile konuşurum."

Hemşire minnet dolu gözlerle gülümsedikten sonra uzaklaştı. Kathy o gittiğinde küçük oğlan çocuğa dönüp cebinden bir tane lolipop çıkarttı. "Merhaba yakışıklı. Adın ne senin?"

"Martin." Çocuğun adını söylerken r harfinin w olması Kathy'yi gülümsetti.

"Tanıştığıma memnun oldum Martin. Bunu ister misin?" lolipopu çocuğa uzattığında çocuk yanındaki kadına baktı. Kadın kafasını onaylarca salladığında Martin "İsterim." diyerek mırıldandı.

"Bunu sana vereceğim ama ben de senden bir şey isteyeceğim." Çocuk mavi gözlerini Kathy'ye çevirip bekledi. "Şimdi sana bunu yapmamız lazım hayatım. Çünkü bunun içinde tat artıcısı var."

"Tat artıcısı mı? O da ne?"

"Bunu sana söylerim ama aramızda kalacak çünkü bu benim küçük sırrım. Söz mü?" Çocuk hızla kafasını salladığında Kathy gülümseyerek dudaklarını nemlendirdi. "Ben şeker çok seviyorum ve tatlarını daha fazla alabilmek için bu ilacı geliştirdim. Kendime enjekte ettiğim günden beri şekerlerin tadını daha güzel ve daha yoğun bir şekilde alabiliyorum. Denemek ister misin?"

Çocuk en başta kararsız kalsa da sonunda kabul etmişti. Kathy gülümseyerek çocuğun iğnesini yaptıktan sonra sarıya çalan saçlarını okşadı. "Harika ama eğer yanında büyüklerinden biri olmazsa sakın kendine iğne yaptırma olur mu? Kim ne derse desin izin verme."

"Aslında bu tat vermeyecek değil mi? Sadece iğneyi yapmana izin vermem için beni ikna etmeye çalıştın." Kathy iki kaşını kaldırdığında çocuk parmaklarıyla oynamaya başladı. "Geçen sene de buna benzer yalanı dayım söyledi. Eğer iğneyi yaptırırsam güçlü bir süper kahraman olacağımı söyledi. Aynı onun gibi ama olmadım."

"Bazı zamanlar biz büyükler sizin iyiliğiniz için yalan söylemek zorunda kalırız." Kathy dudaklarını birbirine bastırıp ellerini cebine koydu. "Bunun doğru olduğunu asla söylemiyorum fakat yapabileceğimiz sadece bu." son bir kez daha çocuğun saçını karıştırıp cebinde titreyen telefonunu tuttu. "Kendine iyi bak yakışıklı ve şekeri çok tüketme." Çocuğa göz kırptıktan sonra gerisine dönüp odasına adımlamaya başladı.

Odasına ulaştığında cebinden telefonunu çıkarttı ve babasının aradığını gördü. Ona geri dönerken telefonu kulağıyla omuzu arasına sıkıştırdı ve sıkı sıkı topladığı saçını düzeltmeye başladı.

"Merhaba baba."

"Kathy." dedi babası kısık bir sesle. "Eve gelebilir misin? Acil."

Kathy'nin kaşları çatıldı ve telefonu eliyle tutmaya başladı. "Bir sorun mu var?"

Babasının titrek bir nefes aldığını ve sonra hıçkırdığını duydu.

O an anladı.

Alt dudağı titremeye başladığında kafasını sallayıp titreyen eliyle alnına düşen saçlarını geriye doğru sertçe attı. "Geliyorum." dedi güçlü durmaya çalışarak. "On dakikaya oradayım."

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Doktor || Chris EvansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin