-Bölüm 2-

1.4K 103 83
                                    

Komutanın sözleri kalbimi acıtmıştı. Belki de haklıydı, burası benim gibi biri için uygun değildi ama ben buraya isteyerek gelmemiştim ki. Sadece babamın hayalini gerçekleştirmek istemiştim. Hep askere göndermek istediği bir oğlu olsun istemişti. Ama annem hastalandığı için bu pek de mümkün olmamıştı. İkisi de vefat edince kendimi amcamın yanında sığıntı gibi hissetmiştim. Kızların askere kabul edildiğini bile amcam yüzünü ekşiterek söylemişti. 

Tıpkı komutan gibi bakmıştı bu işe.

Ama daha fazla orada olmak istemiyordum, hiç değilse bir kaç ay sadece gün yüzü görmek istemiştim. Ne kadar komikti öyle; gün yüzü görmek için bana cehennem olduğunu söyledikleri bir yere gelmiştim.

Komutanın odasından çıktığım gibi bize verilen koğuşa gitmiştim. Nereye gitsem kendimi bir sığıntı gibi hissetmekten hissettirmelerinden alıkoyamıyordum. Yataklarında uzanan insanlara baktım ve boş bulduğum bir ranzanın alt kısmına oturdum. Akşama kadar burada biraz dinlenmek güzeldi. Bir çok kişi kendi aralarında sohbet ederken gözlerimi kapatarak yastığa uzandım.

 Yine bir kaç kişi yatakların sertliği konusunda şikayet ediyordu.

Onları daha fazla dinlemek istemediğim için sağa doğru dönüp gözlerimi kapattım. Acınacak bir insan olduğumu düşünmüyordum ama bazen konuşamadığım için bağırarak ağlayamıyordum ya da birisi bana zarar verse kendimi kurtarmak için bir şey yapamıyordum.

"Asker!! Uyan!!" Yanı başımdan gelen kükreme ile gözlerimi kocaman açmıştım irkilerek. Kalbim korkudan dolayı çok hızlı atıyordu. Yerimden doğrulup ayağa kalktığımda karşımda öfkeli bir boğa ile karşılaştım. Öyle korkunç bakıyordu ki cehennemi onun gözlerinde görmüştüm ben. "Bu ne laubalilik!? Asker ocağında olduğunu unuttun da gelmiş burada keyif mi yapıyorsun?! " Bir an için gözlerim koğuşun içini dolandı. Herkes çıkmıştı, sanırım akşam eğitimi sırasıydı. Gözlerimi tekrar komutana çevirdiğimde ağzımı açıp bir şey söylemek istemiştim. Ama yapamamıştım...

"Eğitim bittikten sonra cezalısın asker! Duydun mu beni?!" Başımı hızlıca salladığımda o önden ben arkasından koğuştan çıktık. Hızlıca diğerlerinin yanında yerimi aldığımda komutan Jungkook uyarı yapmaktan geri kalmadı.

"Unutmayın burada disiplin söz konusu! Gittiğiniz okullara benzemez burası! Asker ocağı burası! Eğer yapamam diyen varsa, dilekçesini verip şimdiden gitsin buradan!" Elbette kendince haklı sebepleri vardı ama sinirinin büyük kısmı kızların askerde oluşuydu.

Bir kaç uyarı yaptıktan sonra 10 tur arazinin etrafında koşmamızı söyledi. Sabahkinin aksine bu sefer Han komutan önümüze geçmişti ve bizimle beraber komut vererek koşmuştu. 5. turda bacaklarım sızlamaya başlamıştı. Ama benim yüzümden diğerlerinin iki tur ceza almasına katlanamazdım. Adımlarımı yavaşlatmamak için büyük çaba gösteriyordum. 

Erkeklerin eğitim saatleri ile bizim eğitim saatlerimiz çelişmiyordu sıkışıklık olmasın diye.

Soğuk havanın ortasında hepimiz terlemeye çoktan başlamıştık bile. 8. turun başlangıcında komutan Jungkook'un önünden geçerken gözlerini bana dikmişti.

Korkutucu yüz ifadesinden erkek askerler de çok korkuyordu. Gerçekten de korkutucu bir adamdı.

Acaba hep böyle sert miydi, yoksa güldüğü zamanlar da oluyor muydu? Sonunda turları tamamlamışken bizi çamurlarla kaplı bir yere getirdiler. Han komutan rahatta kendisini dinlememizi istedikten sonra konuşmaya başladı. "Kırmızı şeridin oraya kadar sürünüp tahta korkuluğa dokunup tekrar sürünerek döneceksiniz. 20 kere bunu tekrarlayacaksınız."

Komutan |Rosékook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin