''Bence bunu da almalıyı.. Ah bak şurada da bir elbis.. Bu tişörtü denemelisin!''
''Anne yeter. Bunların hiçbiri zevkime göre değil. Ben elbise giymem. Pantolon ve tişört alıp çıkalım buradan. Bu kaşınıdırıyor.''
İşaret parmağımla peruğumu gösterdim. Gerçekten kaşındırıyordu. Beni dinlemediğini gördüğümde gözlerimi devirdim be kollarımı göğsümde birleştirdim. Bu kadına evet denilmezdi. Bu kadın çekilmezdi. Hastaneden taburcu olalı sadece bir gün geçmişti. Evde dinlenmeye kalmadan annem beni en yakın alışveriş merkezine götürmüştü. Babam evde televizyon izliyordu. Bunu bizi her yarım saatte bir arayıp kontrol ettiğinden biliyordum.
Sağıma baktığımda ilkokula gittiğini sandığım küçük kızın yüzünü buruşturarak bana baktığını gördüm. Dil çıkardığımda ağlamaya başladı ve annesi geldi. Ne oldu tarzı sorular sorduğunda kız beni gösterdi. Kadın sinirle yüzünü bana döndüğünde biraz inceledikten sonra siniri buhara dönüştü ve mağazadan çıktılar. Üzülmüştüm. Muhtemelen ''Boşver kızım o abla hasta gel sana dondurma alayım'' gibisinden bir şey söylemiştir. Uzaylı muamelesi görmek insanın duygularını gerçekten incitebiliyor.
''Anne yoruldum eve gidebilir miyiz artık?''
''Pekala kızım. O elbiseyi almak istemediğine em..''
''Evet!'' Dedim sesimi yükselterek. Annem onaylayıp kasaya doğru yöneldiğinde ani bir hızla yanıma geri döndü.
''Ayakkabı poşetini almayı unuttuk! Muhtemelen mağazada kaldı. İstersen burada bekle ben alıp geleyim.''
''Hayır. Sen öde ben gider alırım.''
Hızlı adımlarla kıyafet mağazasından çıktım. Birkaç mağaza ötedeki ayakkabıcıya yönelmemle yere düşmem bir oldu. Bir şeye takılıp düşmemiştim. Çelme takmışlardı. Yerde oturur pozisyona geldiğimde bir eksiklik olduğunu fark ettim. Peruk? Peruğum kafamda yoktu. Ben peruğumu ararken bir kızın benimle konuştuğunu duydum.
''Bu iğrenç şey sana ait sanırım.'' Dediğinde birkaç kişi eşliğinde kahkaha attı. Ona baktığımda peruğumu topuklu ayakkabısının ucuyla bana ittiğini gördüm. Yüzüne tekrar baktığımda kısacık eteği ve sarı saçlarıyla bir sürtük olduğunu anlamak zor değildi. Buna katlanacak gerizekalı varmıdır diye düşünürken omzunda bir kol olduğunu gördüm. Kolun sahibine baktığımda kızarmıştım. Bana bakarak sırıtıyordu. Kıskanılacak derecede yakışıklıydı ve az öncekilere şahit olmuştu.
Kıza cevap vermeden doğrulup yerde duran peruğumu aldım. Herkesin önünde kafama takamayacağımdan kenarda duran çöp kutusuna attım. Geldiğim mağazaya geri dönerken dedikleri şeye kulak misafiri olmuştum.
''Ucubelerle uğraşmayı kes sevgilim. Yeterince dertleri var zaten görmüyor musun?'' Bu bir erkek sesiydi. Kimin olduğunu anlayamamıştım ama gözlerimin dolmasına yetmişti. Az önce bir 'ucube' olarak tanımlanmıştım. Ucube.
Gözlerimi silip poşetlerle buraya gelen anneme baktım. Beni gördüğünde gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
''Ne? Ne var?''
''Burnun! Burnun kanıyor! Ece burnun kanıyor hastaneye gitmeliyiz!''
Burnumun kanadığını annem söyleyene kadar fark etmemiştim. Elimin tersiyle burnumu sildiğimde birkaç kan yere damlamıştı. Kanama artıyordu ve müdahale yapılmazsa bu durum kötü bir hal alabilirdi. Ama o hastaneye geri dönemezdim. Annemden uzaklaşarak hızla alışveriş merkezinin çıkışına ilerledim. Kanlarıma göz yaşlarımda eşlik eder olmuştu. Alışveriş merkezinden çıktığımda nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Bütün gözlerin üstümde olduğunu hissedebiliyordum. Alışveriş merkezinden yeterince uzaklaştığımı fark ederek bir ağacın kenarına oturdum. Kanama hala vardı. Ben ellerimle kanlarımı yere akıtmamaya çalışırken kanlar yere dökülüyordu. Kan akışını durduramayacağımı fark ettiğimde hıçkırmaya başlamıştım. Yere gerçekten sert düştüğümde yere vurduğum bacağımın ağrısına, ucube yerine konduğuma, rezil olduğuma ve lanet kanın durmak bilmediğine ağlıyordum. Birkaç dakika sonra ellerimin kontrolünü kaybettim ve göz yaşlarım kesildi. Daha sonra görüntü bulanıklaştı ve gittikçe kararmaya başladı. Tek hatırladığım birinin beni taşıdığıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Nokta.
Ficção AdolescenteBen kan kanseriyim. Kanserimi ilk sekiz yaşında fark ettiler. Özgürlüğüm ilk o zaman alındı ellerimden. Diğer kızlar gibi, hatta diğer çocuklar gibi koşamadım. Taşa takılıp Düşsem ‘’bir şey olmadı hadi kalk’’ demezler. Hastaneye götürürler. O küçücü...