1.3

136 10 11
                                    

Sabah uyandığımda kollarımın arasında bebek gibi girmiş sevgilimi gördüm. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Saçlarını okşamaya başladım, boynuna bir öpücük kondurduktan sonra kulağına fısıldadım "Benim koca bebeğim kalk hadi." Gülümsediğini hissettiğimde geriye çekildim.

Güneş bana öyle güzel bakıyordu ki. Kendimi dünyanın en güzel kadını gibi hissetmiştim. "Kadınlar günün kutlu olsun kadınların en güzeli" dedi ve beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı. Güldüm ve bende sıkıca sarıldım.

"Yarın Umut'un doğum günü" dedim. Biraz suratı asıldı. "İdil... Gelecek mi sence? Aramız çok açıldı ve buna baya moralim bozuluyor seni düşünemiyorum bile." dediğinde gülümseyerek onun kafasını göğsüme yatırdım. Saçlarını örmeye başladım. "Gelir umarım artık ne yapacağımı bilmiyorum. Cemil öyle kötü biri olsa İdil onu sevmezdi. Bir nedeni olmalı. Ve ben arkadaşıma inanıyorum."

...

Ellerini belime sarmış kafasını da karnıma koymuş uyuyordu. Uykusunda melek gibiydi... Ne kadar da masum duruyordu... Bu yüz birini öldürmüş müydü gerçekten? Sebepsiz birilerini öldüreceğini sanmıyorum. Psikopat mıydı?

Parmakları tişörtümün altına girip yavaşça belimi oksamaya başladığında ateşlendiğimi hissettim. O dokundukça içimde bir yerler yanıyordu sanki.

Bir yerde okumuştum kızlar ilk aşklarını hep kurtarıcı prens olarak görür ama hayal kırıklığın uğrar diye. Haklı. İkinci aşkları ise en toxic ve en zarar verecek olan diyordu. Öyle mi olacaktı? Üçüncü ise doğru ve gerçek olan diyordu. Bence doğru olan ikinci aşkım olacak ve 3'e gerek kalmayacak.

"Işık... Seni seviyorum." donup kaldım. Uykusunda sayıklayan Cemil'e baktım. Demek başkasını seviyordu... Işık kimdi ki?

O an sinirime hakim olamadım ve kollarını benden ayırıp ayağa kalktım. O sırada telefonum çaldı ve onu alıp açtım.

"İdil nasılsın bacım hiç arayıp sorma zaten?" Selimin'in tatlılığına güldüm.
"Ya aşk adamım benim özür dilerim yoğundum son günlerde." diyerek bende dalga geçtim.

Arkamda bir kıpırtı hissettiğimde uyandığını anladım.

"Ee bebek buluşmuyor muyuz? Hem yarın Umut'un doğum günüymüş Işıl söyledi. Onu da konuşuruz sizin mesele neymiş bir anlat be."

"Tamam buluşuruz ben sana yazarım saat kaç olduğunu anlatırım onları da. Öptüm kocaman hadi görüşürüz." dedim ve kapattım.

"O kim?" soğuk bir şekilde sormuştu ve pek de umurumda değildi.
"Bir arkadaşım."

Dolabımdan siyah omzu açık arkadan bağlanmalı bir crop ve alttan da siyah kot pantolonumu çıkardım. Cemil'e arkam dönüktü ama beni izlediğini biliyordum.

"Ben artık burda kalmayacağım. Kalmam için bir sebebim kalmadı amacına ulaştın."
Sadece "Tamam" dedi.

"Çık dışarı üstümü değiştireceğim."
Hiç bir şey demeden çıktı. Dün kavga ettiğimizden beri aramız zaten kötüydü bu sabah duyduğumdan sonra onun yüzünü bile görmek istemiyordum.

Üstümü giyindim ve saçımı yapmak için banyoya geçtim. Aynanın önüne geçtim ve saç şekillendiricisini kullanmaya başladım. Bir anda odamda çalan telefon sesiyle makineyi kapatıp içeri geçtim. Telefonumu hızla yatağa atıp kaçan Cemil'e şaşkın şaşkın baktım.

"Sen telefonumu mu karıştırıyordun?" kaşlarımı havaya kaldırdım ve kollarımı önümde birleştirdim.

"Telefonunun elimde diye karıştırmış mı oluyorum?" diye sordu ciddiyetle. Kendimi tutamadım ve kahkaha attım.

"Şey sahnesine benzedi bu. Evet onunla yattım sende seni aldattığımı sandın?" gülerek baktığımda hala bana ciddiyetle bakıyordu. Umut olsa güler bana sarılırdı ve aramız düzelirdi.

Üzüntüyle bir nefes aldım ve arayan kişiye baktım. İdil aramıştı. Aradım ve açmasını bekledim. "Kusura bakma duymadım, bir şey mi oldu?" derken ters ters Cemil'e baktım.

"Hayır. Eve döneceğim birazdan sonra da Selim ile buluşacağım." Son sözümden sonra Cemil kafasını kaldırıp kaşlarını çatarak bana baktı.

Telefonu kapatıp cebime attım ve banyoya tekrar girdim. Saçımı yaparken arkadan geldi ve "Selim kim?" diye sordu.

"Işık kim?" diye sorduğumda dondu kaldı. Gözleri doldu ve anlayamadığım bir kaç ifade geçti. "Sen... Onun hakkında konuşacak kadar değerli değilsin."

Acıyla gülümsedim. "O zaman seninde Selim'in kim olduğunu bilmene gerek yok. Sana hayatında mutluluklar dilerim."

Ben çıkarken arkamdan bakmadı bile. Kapıyı hızla çarpıp indim. Son kez dönüp o mükemmel eve baktığımda gülümsedim. Bu ev de yaşamayacak kadar da değersizmişiz. Kendimi onun yüzünden değersiz görmeyeceğim. O benim değerimi görmeyecek biri o kadar.

Hızla çıktım ve şoför bana doğru geldi "Acil bir yere mi gideceksiniz İdil hanım götüreyim hemen." Gülümsedim.

"Bu zamana kadar olan saygın ve kibarlığın için teşekkür ederim. Adını da söyleseydin keşke. Hayatında mutluluklar ben kendim gideceğim ve bir daha da dönmem. İyi günler." dediğimde şaşkın bir şekilde bana baktı ama saygısından dolayı sormadı ve başını aşağı eğdi.

...

Herkes doğum günü için hazırlanıyordu. Umut'u aradım ve beklemeye başladım. "Efendim Işılcım."
"Nerede kaldın be seni bekliyoruz."
"Acil bir dava çıktı yetişmeye çalışacağım canım siz geçin." Moralim bozuldu ve üzüntüyle dudağımı kemirmeye başladım.
"Peki o zaman."

Telefonu kapattım ve Güneş'e döndüm. Neşeli gözlerle bana bakıyordu ama sanki gözlerinde bir hüzün vardı sabahtan beri. Neyi vardı anlayamıyordum. Kollarımı açtım gülümseyerek geldi sarıldı. O huzur ve güven hissiyle dolduğumda dudaklarımda bir tebessüm oluştu. "Neyin var Güneş'im benim." dedim ve geriye çekilerek yüzünü ellerimin arasına aldım. "İyiyim." Diyerek gülümsediğinde emin olmasam da başka seçeneğim olmadığı için burnuna bir öpücük kondurup geriye çekildim.

"Ben bir İdil'e bakayım geldiğinden beri iyi değil gibi." Üzüntüyle bir nefes verdim ve odadan çıkarak İdil'in yanına banyoya girdim. Saçlarını şekillendiriyordu. Dün de öyle yapmıştı. Normalde saçlarını doğal severdi ne değişmişti?

Kapıyı yavaşça kapattım ve gülümseyerek İdil'e döndüm. "Ayrıldınız mı? Ne yaptı sana?" Saç şekillendiricisini yavaşça koydu. Boşluğa baktı ve bir anda dönüp bana sıkıca sarıldı. Şaşkınlıkla sarıldım.

"Ne yapmış benim güzelime o herif?" Son anda psikopat herif demeden düzeltmiştim allahtan. Yoksa çok kırılır ve üzülürdü. Ama o olaydan beri bu tarz şeylere farklı bir hassasiyet sebebim olduğu için ağızımdan kaçırmaktan korkuyorum.

"Sabah uykusunda ışık seni seviyorum diye saydıkladı Işıl. Işık kim ya? Kim olabilir Işıl? Sorduğumda ise onun adını ağzına alacak kadar değerli değilsin dedi bana. Gidiyorum dedim sadece tamam dedi." Dolu dolu gözlerle bana baktığında dudağımı dişledim.

"Sana o kadar değer vermiyorsa o kaybeder? Sen kimseye kolay kolay kalbini açmazsın ona açtıysan ve bunu yaptıysa o sadece kaybeder canım benim. Senin kaybedecek hiç bir şeyin yok. Hatta bak bizimle eskisi gibi olmaya başladın daha şimdiden." Gülümsedim.

Benim aksime bana anlam veremediğim şekilde bakıyordu. "Anlamıyorsun." diyerek kafasını sinirle iki yana salladı. "Anlamak istemiyorsun çünkü onu iğrenç bir adam olarak görüyorsun. Bana demek istemiyorsun ama ondan korkuyorsun onunla olmamdan korkuyorsun. Hatta onu sevdiğim için beni içten içe eleştiriyorsun ama bana demek istemiyorsun. Sende herkes gibisin." Kapıyı açtı ve çıktı.

Şok olmuş bir şekilde bakakaldım. İdil her zaman kendi kendine yeten biri olmuştu ve evet bir katili sevmesi onun için kendi gururunu çiğnemesini istemiyordum ama bu onu anladığımdan değil benim yaşadığıma benzer bir şey yaşamasından korktuğum içindi.

...

Herkes heyecanla beklediği için bu sefer uzun bir bölüm yazmak istemedim hemen atmak istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Lütfen oy vermeyi unutmayın :) Ve arkadaşlar lütfen kitabın gelişmelerini paylaştığım instagram hesabını takip edin. Kullanıcı adım: _oylebiryazariste

Güven ve Gurur Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin