Library-5

1K 88 33
                                    

"Günaydın," dedi Natasha. Gözlerimi ovalamayı bırakarak ona hafifçe gülümsedim. Pazartesi günlerini nasıl sevmiyorsam, salı günlerini de sevmezdim. Nat, bugün beni çağırmasa okula gitmeyi bile düşünmüyordum. "Gerçi gün sana pek aymamış gibi. Ama aymak zorunda çünkü bugün biraz dışarıda takılacağız."

Ellerimi yorgunca kaldırdım. "Uyuyabileceğim bir yer mi?"

"Sabahlamasan iyi olurdu."

"Gerekiyordu." Dedim. Göz kırptı imayla. "Senin komik resim mi?"

Gözlerimi kıstım. "Hiç unutmayacaksın, değil mi?"

Dudaklarını ısırarak başını iki yana salladı. "Asla!" Dedi. Dudaklarımı umutsuzca büzdüm. "Halası ile işleri vardı. Ve unutmuştu. Normalde biraz inek bir tip, nasıl oldu bilmiyorum. Sadece-"

"Kıyamadım?"

"Evet."

"O zaman küçük aşık, artık gitsek iyi olur." Dedi saatine bakarken. "Geç kalmayı fazla sevmem."

Başımla onaylayarak ayağa kalktım ve sırt çantamı çekiştirdim. Kulpunu dün dikmiştim ama rahatça taşıyamıyor ve sürekli çekiştiriyordum. Dikişi gevşemiş olmalıydı. Akşam hallederdim.

Arabaya geçtiğimizde ikimiz de sessizlik. Navigasyon yolu tarif ederken dikiz aynasından bana kısa bir bakış atarak gülümsedi. Tebessümüne karşılık verdim. Dakikalar sonra görüş açımıza giren Avengers Kulesi, aklıma birkaç ihtimal getirmişti bile. Hızla ona döndüm. Bana dönmeden gülümsedi ve kendi kendine açılan garaja doğru sürmeye devam etti.

Vitesi çekti ve bana döndü. "Sorun yok. Sadece tanıştıracağım."

Ellerimi titrememesine dikkat ederek kaldırdım. "Biliyorlar mı?" Dedim. Dudaklarını birbirine bastırarak başını olumsuzca salladı. "Söylemedim. Hâlâ vazgeçme olasılığın var çünkü. Umarım, fikrini değiştirsin."

Gözlerimi kaçırdım ve kemerimi açarak arabadan indim. Beni yavaşça asansöre yönlendirdi. Onun öğrencisi olmak, harikaydı, mükemmel bir öğretmendi. Ayrıca güzel bir abla. Ama eksik bir insanla bu yolda ilerlemek onun için hep zor olacaktı. Çok ileriyi düşününce, göreve çıktığımız zamanlar, kulaklıktan konuşamazdım. Görev raporu veremezdim, herkes işaret dili bilemezdi. Natasha her zaman başımda olamazdı ama ben birine mahkum olacaktım. Sadece birkaç adım ilerisinde bile yetersiz biriydim.

Asansör kapıları açıldığında derin bir nefes aldım. Okuyla ilgilenen Hawkeye, dergi okuyan Bruce Banner ve tableti ile ilgilenen Tony Stark'ı görünce, o nefesin ciğerlerimden çıkamayacağı belli olmuştu. Natasha omuzlarımdan tutarak yürümem için biraz ittirdi.

"Hey, çocuklar. Size yeni arkadaşımı getirdim."

Kumral adamın bakışları hızla bize döndüğünde irkilmemek için kendimi tuttum. "Benden başka arkadaş mı edindin? Sana inanamıyorum Nat!"

"O senin için fazla," dedi Tony beni süzerken. Kaşlarını kaldırdı. "Küçük değil mi?"

"Stark, kapa çeneni." Dedi Natasha dişlerini sıkarak.

Rüzgarı hızla yaran ve bana doğru ilerleyen bir ses duyduğumda kaşlarımı çattım. Arkamı döndüm ve Natasha'ya gelmek üzere olan şeyi tuttum. Kalbim ağzımda atarken neyi tuttuğuna kısa bir bakış attım, bir kalkan.

"Aman tanrım." Dedi sarışın bir adam salona koşarak girerken. "Natasha üzgünüm. Thor bir anda fırlattı. Kendi çekici gibi sanıyordu ve geri gelmeyeceğini zar zor anlattım."

Elimdeki kalkanı sinirle sıktım. Bir insanın canını basit bir özürle telafi edemezdi. Hele de bu kişi benim değer verdiğim biriyse. Kalkanı elimde döndürdüm ve ona attım. Şaşkınlıkla yüzüne yaklaşan kalkanı durdurdu.

Library🌠Peter ParkerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin