Kirli Beyaz

463 27 13
                                    

Gün aydınlanmıştı. Her gün odasının balkonuna misafir olan kuşların sesleri, ona biraz olsun iyi gelmişti. Elyaf, üzeri mavi siyah küçük kareli yorganını, yüzünden bir kostüm gibi yukarıya doğru sıyırdı. Bu Melike'nin çocukluğundan bu yana süre gelmiş alışkanlığıydı. 11 yaşında, babannesi olduğunu düşündüğü Nuray hanım tarafından evlat edilene kadar, yetimhanede hep yorganını yukarı doğru sıyırır ve altından süzülerek yataktan çıkardı. Böyle yaptığı için bir kaç kez ceza almışsa da, en sonunda biri tarafından evlat edinilmiş ve Nuray hanımda onun hiç bir davranışından rahatsız olmamıştı. Eve ilk geldiği gün, benzersiz bir poster gibi aklına takılı kalmıştı. Devaju gibi bir şeyler yaşıyordu. Nuray hanım vefat ettikten sonra, bu durum sıklaşmış ve sıkıcı hâle gelmişsede bununla başa çıkmak için pekte gönüllü görünmüyordu.

Sürekli yaptığı gibi, ilk önce banyoya gidip, beyaz yüzünü biraz daha duru yaparcasına, soğuk su ile yıkayacaktı. Fakat dün ağlayarak uyuya kaldığı için, kıyafetleri hâlâ üzerindeydi ve bu onu çok bunaltmıştı. Elbisesinin koltuk altından basene kadar olan gizli fermuarını bir çırpıda açtı. Içinde ki korseli zıbını bacaklarından aşağıya doğru soydu ve ayakları ile onu çiğnedi. Bugün tüm gün evde olmayı planlıyordu. Nasıl olsa izinli günüydü ve rahatça dinlenip, kitap okuyup , film izleyerek her izinli olduğunda yaptığı şeyi yapacaktı. 3 yıldır hayatına kimse girmemişti. Aşık olmayı, sevilmeyi öyle çok özlemişti ki. Belki de dün gece ki saçmalığın, sebebini buna dayandığı dünü düşmeye olmak işine geliyordu. Iç çamaşırlarını da beyaz hatta şeffaf vücudundan sıyırıp attı. Hafta sonu ev kıyafet ve çamaşırlarını giydi. Pembe ip askılı bir tişört üzerine tek omuzu düşük olan gri yarasa kol bir başka tişört. Altına ise L beden gri rahat ama ev için şık bir tayt. Saçları dün nemli uyuduğu için evsiz ve saçlarını yıllardır taramayan biri gibi kıvrışmış ve kabarmıştı. Makyaj masasının üzerinde minik el yapımı örgü bir sepetin içinde, hep saç lastikleri olurdu. Içinden bir tanesini aldı ve saçlarını müthiş bir el becerisi ile ensesinin hemen iki santim üzerinden topuz yaptı. Banyoya doğru adımladı yorgun ayaklarını. Musluğu açtı yüzünü duru su ile iyice yıkadı. Akan makyajdan dolayı yüzünde ki kir bir türlü çıkmak bilmedi. Mor havlusu ile yüzünü kurulurken odaya tekrar gitti. Makyaj masasının üzerinde ki temizleyicileri pamuğa döküp, oturmadan ve aynaya bakmadan yüzünü silmeye başladı. Gözleri bir anlığına balkon kapısının o tarafa daldı. Perdeler kapalıydı, bir şey görünmüyordu fakat bir karartı sanki balkonundan aşağıya doğru sallanıyordu. Bir anlığına içini derin bir korku kapladı. Öyle sık ve derin nefes alıyordu ki kalbi patlayacak gibi hissettim Elindekileri bırakıp, pencereye doğru koştu. Bir kaç adım sonra pencereye ulaşmıştı. "Acaba dün geceki çocuk ona karşılık vermedim diye intihar etmiş olabilir miydi" diye geçirdi aklından. Bunun vicdan azabı korkunç olurdu. Elleri perdeyi bir pençe gibi sardı. Önce perdeyi sonra balkon kapısını açtı. Gördüğü şey onu öyle şaşkına çevirmişti ki. İçinde ki korku yerini şaşkınlıklı bir sevince ve yaklaşık 5 saniye sonrada dönüşerek öfkeye bıraktı.

Balkondan aşağıya doğru mavi kurdelalar düğümlerek intihar eden şey, hasır ve sepet içinde böğürtlen şarabı, 11 adet kırmızı gül ve rengarenk balonlardı. Önce çok sevindi ve şaşırdı. 30. yaşına bir buçuk ay vardı ve şimdiye kadar yirmiye yakın erkek arkadaşı olmuştu. Bin kez söylemesine rağmen hiç biri ona çiçekler almamıştı. Yukarıya doğru baktı kimse yoktu, odadan bir makas alıp sepetin ipini kesti ve kucaklayarak yatağın üstüne götürdü. Çiçek demetini çocuğunu hırpalayarak seven bir anne gibi bağrına basıp enfes hatta leziz kokusunu içine çekti. Hem bu jest çok hoşuna gitmiş hemde onu çok kızdırmıştı. Bu kadar bir şey ile kendini affedirecek ve tişörtünü çıkardığı yerden devam mı edecekti emeline küçük sapık. Hayır buna izin vermeyecekti. Bu güzel çiçekleri ve enfes şarabı kapısına bırakıp, ya da kafasına fırlata bilirdi. Çiçekleri son kez kokladı. Sanki bir daha hiç baharı hissetmeyecekmişçesine kucakladı. Karar vermişti, esmer günah'a haddini bildirecekti. Çiçekleri sepetin içine yerlestirirken içinde üç ayrı küçük zarf olduğunu fark etti. İlk zarf bordo renge yakın küçük bir çiçek zarfı idi. Hemen ilk zarfı açtı. İçinde esmer günah'ın el yazısı olduğunu düşündüğü, küçük ama düzenli harfler ile şu yazıyordu...

"Çünkü bir demet çiçek kadar güzel bir hediye yoktur kadına sunulan,
Bir çiçekciden o kadının ellerinde intihar etmesi için, kurtarılan..."

Ikinci zarf orta boy ve kırmızı olana göre kağıdı daha parlak ve kalın mavi bir zarftı.

"Aşktan adamlar,
Mavi kadınlar taşırlardı,
Kırmızı kadehlerde,
Dudaklarının en şiirli yerlerine...

Ceplerinde ki günahlara aldırmadan,
Aşktan adamlar,
Mavi kadınlar taşırlardı içlerinde,
Şarap, şiir hepsi hikaye..."

"Umarım böğürtlen şarabı ruhunu sarar kırmızı kadın. Şiirlerin acemiliği için senden özür dilerim. Senin kadar güzel bir şiir yazmak mümkün olmayacak! "

Üçüncü Zarf diğerlerinden daha garipti. Bu zarfın rengi karanlık hatta kirli beyazdı. Yıllar önce yazılmış ve bir çok taşınma, aşk, ayrılık atlatmış kadar yorgun görünüyordu. Melike kirli beyaz zarfı açtı zarfın içindeki saman kağıdı, zarfa göre daha az hırpalanmış görünüyordu. Zarfın içinden çıkan koca kağıdın içinde şunlar yazıyordu.

"Kırmızı kadın, lütfen seni sevmeme izin ver.

Seni üzüm olmaktan ancak ben kurtarabilirim.

İzin ver seveyim ve rengine yakışır bir şarap yapayım seni."

Kirli Beyaz bir zarfın içinden nasıl oluyorda bu kadar kırmızı dizeler çıkabiliyordu, hayret! Ne tuhaf bir gece ne ılık bir sabahtı. Melike çiçekleri, şarabı ve mektupları Dinçer'e götürmemeye karar verdi. Ama onunla konuşmayacaktıda. Gülleri kucağına garip bir mutluluk ile yeniden aldı. Mutfağa doğru ilerlerken kucağından düşürdüğü zarf ve kağıtları yerden aldı. Çiçekleri bir süreliğine koridordaki ince uzun bacaklı yüksek sehpanın üzerine bıraktı. Kağıtları zarflarına koyup, ıslık çalarak odasının solunda ki büyük kitaplığa gitti. Orda en sevdiği yazara ait özel bir kitap koleksiyonu vardı. Mavi Adam adlı yazarın Bal Yarası adlı kitabının arasına zarfları özenle yerleştirdi. Odadan çıkıp, koridordan çiçeklerini kucakladı ve salona doğru bir çocuk neşesi ile yürüdü. Hiç çiçek almadığı için bu çiçekleri koyacak kadar büyük bir vszosu yoktu. Mutfakta ki çöp kovasını özenle iç içe geçmiş poşetlere boşalttı ve çöp kovasını iyice yıkadı. Içine yarıya kadar su doldurdu ve çiçekleri içine yerleştirdi. Ne ılık bir sbahtı. Büyük bir iştah ile kahvaltısını yaptı. Aklı mektupların içindeki yazılarda takılı kalmıştı. Içinden sürekli tekrar etti.

" Çünkü bir demet Çiçek kadar güzel bir hediye yoktur kadına sunulan,
Bir Çiçekciden O kadının ellerinde intihar etmesi için, kurtarılan..."

Şarap Kadınlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin