Erkek Adam

391 19 14
                                    

Bu kitaba bayılıyordu. Erkek Adam, aynı yazara ait 6 kitabından sadece biriydi. Dinçer'in sokağa kadar uzanan şiirler ve yazıları ona bu yazara ait bir kaç şey anımsatmıştı. Tanrım! Iki gün boyunca iş çıkışı eve gelir gelmez onca mavi yazıyı okudu. Içinde Nazım Hikmet Piyare Aşkı Turgut Uyar Tomris aşkı ve daha bir çok mükemmel şairden dizeler vardı. Geçen banyo keyfinden kalan iki kadeh şarabı da bu dizeleri okurken keyifle yudumlamıştı.

Kısa süre önce ünlü olmuş, Mavi Adam mahlası ile yazan ve kesinlikle 4 yıl içinde yayınlanan 6. kitabından, Erkek Adam'da yayınlanan bir kaç şiirinde bu mavi yazıların içinde olması onun için haz verici bir keyifti.

Bu esmer günah, hiçte sandığı kadar boş değildi. Lanet olsun bu kadar romantik olacak ne vardı sanki. Yine kalbini un ufak edip gidecek bir pislik daha diye düşündü. Bu tipleri taşıyordu. Çeşitli romantiklikler, taklalar atıp istediklerini alıyor, şişkin egoları için arkalarında onları köpek gibi seven âşık kadınlar bırakıyor ve siktir olup gidiyorlardı.

Erkek Adam kitabına ait bir dizeyi daha okudu, mavi küçük bir kağıt eşliğinde.

"Seni sevilen bir kadın yapabilirim. Bu yalnızca benim elimde. Fakat bir tek şey için söz vermelisin. Sadece bir tek şey, seni ne kadar üzersem üzeyim, ne kadar değiştirmek istersem isteyim, sen hep olduğun kadın gibi kal. Duru, hırçın, gardını düşürmeden savaş benimle. Yara açan değil yara alan biri olmak ve ölmek istiyorum. Senin ellerinde..."

En çok sevdiği cümleden biriydi bu. Elinde ki kağıda daldı. Yazar henüz ünlü değilken, onunla ilk nasıl tanıştığını anımsadı. 4 yıl kadar önceydi. Garip bir gündü aslında. Mağaza müdürlüğüne terfi ettiği bir akşam üstüydü. Önce o sıralar 1 yıldır hayatında olan adamı Emre'yi aramış ve bu mutlu haberi beraber kutlamak istemişti. Emre, evini yeni taşımıştı ve bu taşınma ile ilgili bir kaç sorunu olduğunu söylemiş, Melike'yi o gün etmişti. Melike de madem bu haberi sevdiğim adam ile kutlayamıyorsa, üniversiteden bu yana en iyi dostu olan Nazlı ile birlikte kutlamak istedi. Nazlı aradı sesi iyi gelmiyordu, hasta olduğunu ve üzülerek gelmeyeceğini, tebrik ettiğini söyledi.

Yirmi dakika sonra işten çıkacaktı ve mutluluğunu paylaşacak kimse yoktu yanında, üzülmüştü ama kendi kendime kutlar bir kaç mağaza , kitapçı gezer bir yerde keyif kahvesi içer eve geçerim diye düşündü. Bu geçmek bilmeyen 20 dakika içinde onlarca kez de olsa ipek bir eşarba sarılı, buz mavisi saatine bakmışsa da, zamanın daha hızlı geçmesini sağlayamadı. Nihayet saat 6.30 olmuştu. Çantası, ve yagmurluğunu alıp, acelesi varmışçasına kendini avm'nin içindeki soğuk gerçeklikten dışarı attı.

Hava hafif yağmurlu, gri ve boğucuydu. Tam bir Nisan Ankarası diye geçirdi içinden. Mavi woswosu park ettiği yere doğru yürüdü. Araca kendini zor attı, yağmur onun beyaz teninden içeriye girecek kadar hızlanmıştı. Aracı çalıştırdı ve Kızılaya doğru sürdü. Ama aklı Nazli'da asılı kalmıştı. Neyi vardı bu kızın çok mu hastaydı acaba diye kendi kendine araçta mırıldanmaya başladı. Ilk uygun yönden döndü ve Nazlı'nın evine doğru sürdü. Bir kaç dakika uğrayıp bakarsa içi rahatlatacaktı.

Nazlı'nın evinin altında ki marketin önüne çekti aracını. Hastayken, içmeyi sevdiği bardak çorbalardan, sevdiği jelibon ve meyve sularından alıp hemen Nazlı'nın yanına çıkacaktı. Yağmur iyice hızlanmıştı. Koşar adım içeri girdiyse de, ıslanmıştı. Manav ve temizlik reyonunu hızla geçti. Çorbaları kucakladı, bir kaç paket jelibon paketini de üzerine koydu. Meyve suyu almak için kasaya yakın olan reyona doğru giderken Nazlı'nın cıvıl cıvıl sesini duydu. "Ekmek almadık amaa. " Kimle konuşuyordu acaba? Belkide komşulardan biri ile bir ihtiyacı için markete inmişti.

Şarap Kadınlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin