Yangın

861 66 11
                                    

Bölüm Şarkısı~ Breathe
                                    Fleurie

Deniz'den

Daha önce gün içerisinde eve hiç gitmemiştim. Ne yapıyor, vaktini nasıl geçiriyor bilmiyordum ama seçimlerinin sınırlı olduğu o evde tahmin etmek o kadar da zor değildi.

Biraz heyecanlı, biraz da çekingendim. Onun için yapabileceklerimin bir sınırı yoktu ama duygularına etki edemezdim. Belki de ederdim, tabii bunu da ancak zaman gösterecekti.

Kolumu büküp yukarı kaldırarak elimdeki poşete baktım. Ayaz tatlıları çok severdi, işimden dolayı gündüzleri vaktim olmadığından alamadım hiç. İşimin bittiği vakitler açık dükkan bulamazdım zira.

Bu onu biraz olsun mutlu edebilirdi değil mi? Öyle olmasını umarak önümdeki paslanmış demir kapıyı iterek açtım.

Eğer onlara sunduğum şart kabul edilirse gün boyu Ayaz'ın yanında olabilecektim. İçerisinde sadece ikimizin bulunduğu anılar biriktirmek istiyordum.

Onu hiçbir şeyden endişe etmeden dışarı çıkartıp rahatlatmak, mutlu etmek istiyordum.

Çok sevdiği sahnesine bir daha çıkamayacaktı muhtemelen. Düşününce, aslında bir yolu vardı. Her şeyin benim suçum olduğunu, okulun arkasında işlenen cinayetten benim sorumlu olduğumu kanıtlaması gerekiyordu.

Boşta olan elimi alnıma bastırarak ovaladım. Bunları düşünmek başımı ağrıtmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Daha fazla düşünmemek adına çelik kapıyı da açarak evin içine girdim. Anında burnuma gelen yanık kokusu ve dumanla elimdeki poşetleri yere atıp içeriye koştum.

Endişeli gözlerle etrafa bakarken gözlerim yalnızca Ayaz'ı arıyordu. Ona bir şey olacak korkusuyla gözlerim dolup taşarken kenara kıvrılmış ağlayan bir Ayaz'la göz göze geldim.

Hızla yanına gidip ona doğru eğildim. "BİR Ş-ŞEYİN VAR MI?" dedim ciğerlerime dolan dumanla öksürerek.

Cevap alamayınca bütün vücuduna iyi olduğuna emin olmak istercesine bakındım. Gözlerimden akan yaşlar görüş açımı bozarken sıkıca sarıldım Ayaz'a.  Neyse ki görünürde hiçbir şeyi yoktu.

Onun da hıçkırıklarını duymam daha da kötü olmamı sağlamıştı. Kendimi zorla da olsa ondan ayırarak ayağa kalktım. Yangının nerede olduğunu acilen bulmam gerekiyordu yoksa işler iyiye gitmeyecekti.

Ayaz amacımı anlamış olacak ki öksürükleri arasından mutfağın kapısını parmağıyla işaret etti. Elinden tutup çekerek ayağa kaldırdım onu. Diğer kolunu burnuna siper etmiş, daha fazla duman çekmemeye gayret gösteriyordu.

Omuzundan destekleyerek kapıya kadar eşlik ettim. Kapının hemen yanındaki beton merdivene oturttum. "Beni bekle, hemen geleceğim." dedim.

Kafasını sallayarak beni onayladığında elimi kıvırcık saçlarına atıp okşadım. Ardından adımlarımı evin içerisine yönelttim.

Mutfağa girdiğimde havadaki duman daha da kararıp yoğunlaştı. Nerede olduğunu ezbere bildiğim camı sonuna kadar açtım. Mutfak dolaplarını yakan ateş daha da büyüyordu.

Bizim dışımızda kimsenin yaşamadığı bu binada bize yardıma gelecek kimse yoktu. Aynı şekilde bu mahallede kimse kimsenin yardımına da koşmazdı.

Elime bir kova geçirip banyoya koştum. Sonuna kadar açtığım çeşmeden akan su kovayı doldururken bekleyemiyordum. Kova tamamen dolduğunda hızla sapından çekerek kaldırdım.

Mutfağa geldiğimde alevler daha da büyümüştü. Elimdeki oldukça büyük olan kovayı her yere eşit bir şekilde döktüğümde alevler seyrekleşti.

Bir tur daha su getirip döktüğümde alevler sönmüştü. Cama koşarak kafamı demirliklere yasladım. Ciğerlerime dolan duman canımı yakıyordu.

Baktığım her yer kararıyordu. Yer ayağımın altından kayıyormuş gibi olduğunda düşündüğüm tek şey Ayaz'dı.

"Ayaz, Ayaz bekliyor." dedim kendi kendime mırıldanarak. Duvarlara tutunarak kendimi kapıya sürüklerken ciğerlerime iğne saplanıyor gibi acıyordu.

Kapıya vardığımda gördüğüm tek şey kimsenin olmamasıydı. Gözlerim kararıp görüş alanım tamamen kapandı.

*

Ayaz'dan

Okuduğum kitabı sıkıntıyla kapatıp yatağın yanına koydum. Eskiden zevkle okuduğum kitaplar bile zevk vermiyordu bana.

Karnımın guruldamasıyla açlığı daha da yoğun hissederken ayaklarımı yataktan sallandırıp ayağa kalktım.

Yemek yapmakta oldukça beceriksiz olsam da bir şeyler deneyecektim. İlk günlerin aksine iştahım da oldukça yerine gelmişti. Aslında söylemekten pek hoşlanmasam da mideme düşkün birisiyimdir.

Çıplak ayaklarımın soğuk parkelere deymesiyle irkilirken devam edip mutfağa ulaştım. Mutfak dolabı denilmeye bin şahit isteyen ve her gördüğümde iğrenmeme sebep olan dolabın kapağını araladım.

İçerisine bir kaç dakika boş boş baksam da gözüme kestirdiğim iki yumurtayı alıp tezgaha koydum.

"İki yumurta kıramıyor da dedirtmem." dedim sanki öyle diyecek birisi varmış gibi.

Normalde Deniz hiçbir zaman yemek bırakmadan gitmezdi. Gözünden kaçırmış olmalıydı ki düzenli olarak tezgahın üzerinde olan yemek bugün yoktu.

Dolapların kapağını açarak yumurtayı pişirebileceğim bir tava aradım ama nafile. Burada bir tane bile tava olmamasına rağmen bulduğum bir tane tencere vardı.

Başka çarem yoktu artık. Eskiden birisi böyle bir duruma düşeceğimden bahsetse 'komik şaka' derim, güler geçerdim.

Yumurtayı tasa benzeyen bir metale kırarken tencerenin altını yakmıştım. Yağı da bulup içerisine boşalttıkttan sonra 'bu fazla mı geldi acaba?' diyerek tencerenin içerisindeki yağın yarısını da gidere boşalttım.

İki dakika bekledikten sonra tastaki yumurtayı içerisine döktüğümde çıkan ses gülümsememi sağladı.

"Anne anne! Tavadan neden böyle bir ses çıkıyor?" dedi Ayaz heyecanla. Annesi gülümseyerek çocuğunun çenesini okşadı.

"Yumurtanın kızgın yağla kızardığından. Başka kızartmalarda da böyle ses çıkar. Yemek yapmaya karşı ilgin mi var yoksa?" dedi sarı saçlı kadın gülümseyerek.

"Ben büyüyünce aşçı olacağım! Biliyor musun, sınıftakiler senin yardımınla yaptığım keki çok beğendiler."

"Öyle mii? Çok sevindim Ayaz'ım. Eminim çok iyi bir aşçı olacaksın."

Gözleri parıldayan çocuk annesinin kucağına atlayarak sıkıca sarıldı. Annesi kahkahalarının arasından" Dur yemek yanacak şimdi bak." dedi.

İnadına daha sıkı sarılan çocuğundan kopamayarak tavadaki yumurtanın yanmasına izin verdi.

Anneme duyduğum özlemle ağlamaya yer arayan gözlerimden yaşlar süzüldü.
Ellerim, her bir noktam titrerken ellerimi yüzüme gömdüm.

Annemin yaşadıkları o kadar ağırdı ki, narin bedeninin ve temiz kalbinin kaldıramayacağı kadar. Bu benim bağırarak ağlama isteğime sebep oluyordu.

Derin derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Uzun süredir böyle bir şey yaşamadığımdan ilaçlarımı almayı bırakmıştım.

Kendimden geçerek ağladığım bir kaç dakikanın, belki de onlarca dakikanın ardından burnuma gelen yanık kokusuyla gözlerimi tezgaha çevirdim.

Tezgahın üzerinde oluşan alevlere gözüm değdiğinde korkuyla titredim. Geri geri giderek mutfaktan uzaklaştım. Sırtım duvarla temas ettiğinde oraya eğilip kendime çektiğim bacaklarıma sarıldım.

O günü tekrar ve tekrar yaşıyor gibiydim. Ona bu kadar bağlı olmamın sebebi onun gördüğüm her bir insandan daha iyi olmasıydı.

Burnumu dizime yaslayarak alevlerin çoğalmasına izin verdim. Tıpkı annemle olduğu gibi.

Bölüm Sonu.

Bağımlı Aşk (bxb) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin