Suç Ortağım

935 80 19
                                    

Bölümde fazla kan olacağından rahatsız olacaklar okumasın lütfen.

Ayaz'dan

Ne kadar oldu hatırlamıyorum. Ne zaman başlamıştı beni hırpalayıp, defalarca tekmeleyip bir çöpmüşüm gibi davranmaları.

'Bunları hak edecek ne yaptım' diye sayıklardım geceleri. Birinin bana sarılmasına o kadar ihtiyacım vardı ki, sarılıp yalandan bile olsa 'her şey geçecek' demesine.

Kabullenmeye de başlamıştım artık, eskisi kadar direnmiyordum mesela. Yanıma geldikleri zaman ne yapacaklarını anlar, boyumu eğerdim sadece.

Nasıl başladığının tarihini hatırlamıyorum ama sebebini çok net hatırlıyorum. Hafızamdan tırnaklarımla kazıyıp soymak istesem de olmadı.

Belki de o değil de başkası yapsaydı boyun eğmezdim böyle kolay.

Belki başkası olsaydı başında karşılık verirdim ki tehditlerine zemin hazırlamazdım böylelikle.

Ağlamaktan şişmiş gözlerimi elimin tersiyle silip kalktım yataktan. Hiçbir ışığı yakmadan odamdan çıktım.

Koridorun sonundaki kapıya vardığımda durup nefesimin düzene girmesini bekledim, arada hıçkırık kaçıyordu boğazımdan.

Yeterli bulduğum kadar sakinleştikten sonra araladım önümdeki tahta kapıyı.

Gözlerim karanlığa alıştığı için karşımdaki bedeni rahatça görebiliyordum. Camdan vuran sokak lambasıyla yüzü de seçiliyordu.

Annem, bir daha asla uyanmayacağı bir uykudaydı. Yanlış anlamayın, o ölü değil. Sadece bazı şeyleri kaldıramamıştı narin ve hassas ruhu.

Derin bir uykuda olsa da istemiyordum beni perişan halde görmesini. Beni o halde görürse çok üzülürdü benim annem.

Kapıyı kapatmadan yanına yaklaştım.
"Ben geldim anne." elimle saçlarını okşadım, uzun süredir banyo edememesine rağmen hâlâ yumuşacıktı sarı saçları.

"Güzel rüyalar görüyorsun değil mi? Her gün tanrıya dua ediyorum kabus görmemen için. Biz kabustan uyanabiliriz ama sen uyanamazsın ki."
Dedim. Sona doğru bir hıçkırık kaçtı boğazımdan.

"Ağlamıyorum ben, merak etme sakın. Hıçkırık tuttu sadece." titreyen sesimle söylerken ben bile inanmamıştım sözlerime.

Yorganı kaldırıp içine girdim. Kollarımı anneme sardım, bir meleğe sarar gibi. İncitmekten korkarcasına hafifçe.

Ona sıkıca sarılmak istiyordum, bunu en son yıllar öncesinde yapabilmiştim. Sarılmak ve sesimin çıktığı kadar ağlamak istiyordum.

Sarılamazdım sıkıca, çünkü söyleyemezdi ki daraldığı ve canı acıdığı zaman.

"Küçükken hep müzikle uğraşmamı isterdin ya hani. Mutlusun değil mi söylediğini yaptığım için." Bu bir soru değildi, hiçbir zaman da olmamıştı. Yanıtsız kalırdı çünkü.

*

Boğazımı elleri arasına alan, eskiden hoşlanmış olduğum bedene baktım. Gözlerimden bir yaş akıp ellerine düşerken ellerine attım ellerimi.

Söker gibi atmaya çalıştım tüm gücümle ama nafile. Benim cılız bedenim onun yanında hiçbir şeydi.

Her hücrem yaşamak için çırpınırken gözlerim gördüğüm şeyle şok ile açılırken daha da çırpındım.

Deniz Ahmet'in arkasından yaklaşıyordu, elinde tuttuğu bıçak ile.

Bıçağı götünden mi çıkardı diyeceksiniz şimdi hemen açıklayayım ÇSĞÖFĞWÖS bu bıçak çakı gibi bir şey elde/cepte taşınabilir olanlardan.

Kendimi zorlayarak "D-dur, y-y-yapma." dedim kesikleşen nefesimin arasında.

"Geber, bir ibneyi daha öldürerek dünyayı temizliyorum." dedi sırıtarak.

Ona dediğimi sanmıştı ama ben arkasındaki Deniz'e söylemiştim sözlerimi.

Deniz, elindeki bıçağı sertçe Ahmet'in koluna saplayıp döndürünce Ahmet derince inleyip refleksle çekti kollarını üzerimden.

Kolunu çekmesi bıçağın kolunu boydan boya yarmasını sağlarken her yer kan olmuştu.

Ahmet acısından inleyip derin derin nefesler alıyordu. Deniz Ahmet'in karnına bir tekme atıp yere düşmesini sağladı.

Kenarda boğazımı tutmuş hızla ciğerlerime hava doldururken hiçbir şekilde engel olamazdım. Ne ben de o güç vardı ne de irade.

Deniz ayağını Deniz'in boğazına bastırdı. Tiksinir gibi bir bakış atıp "Orospu çocuğu." dedi.

Ahmet tüm acısını bir kenara bırakıp kollarıyla Deniz'in bacağını ittirmeye çalıştı. Korku acısını bastırmıştı bile.

"B-BIRAK." dedi.

Deniz bıçağı elinde iki tur çevirip Ahmet' in diğer koluna sapladı. Bununla Ahmet'in gözleri acıdan kocaman olmuştu.

"Geber, bir homofobiği daha öldürerek dünyayı temizliyorum." dedi hırsla.

Nefesimi biraz düzene sokunca engel olmak için hamle yapacaktım ki Deniz'in gözleri beni buldu.

Ahmet'in koluna sapladığı bıçağı daha derine sokup kolunda ilerletirken sertçe baktı bana. Bu 'engel olma' uyarısıydı.

Yutkunup olduğum yerde kaldım.

Ahmet'in bağırışları artınca Deniz koluna sapladığı bıçağı çıkarıp Ahmet'in boğazına çok da derin olmayan bir kesik attı.

"Öldürmem için yalvaracak sesin olmayacak." dedi Ahmet'e üstten bakarken.

Ahmet'in boğazından kanlar akarken ölümcül olmayan yerlerine bıçağı sapladı. Defalarca, defalarca deldi vücudunu.

Ahmet her darbeyle sarsılıp gözleri daha çok açılırken bir an gözleri fırlayacak sandım.

Bu görüntüye midem dayanamazken bütün yediklerimi çıkardım.

En sonunda öldürücü darbeyi kalbine saplayıp bıçağı çekti. Bıçağı çekmesiyle fışkırır gibi akan kanla bir kez daha midem ağzıma geldi.

Korku bütün vücudumu esir alırken hıçkırığımla ağladığımı fark ettim.

Deniz, bıçağı cebinden çıkardığı bir bez ile silerken hala bana bakıyordu. Bıçağı  cebine koyduktan sonra yanıma gelip elini uzattı.

Kafamı kaldırıp titreyen vücudumla yüzüne bakarken karşımdaki gülümsemeyle afalladım.

Az önce bir insanın bütün kanını akıtmıştı ama şimdi hiçbir şey olmamış gibi gülümseyebiliyor muydu?

Elini tutmayınca kafasıyla elini işaret edip "Gitmemiz gerekiyor, her an gelebilirler." dedi sakin sesiyle.

"İ-iste-istemiyorum."

Gülümsemesi sönüp bakışları sertleşirken bir hıçkırık daha bıraktım.

"İstesen de istemesen de geleceksin. Burada hiçbir kamera yok, eğer bizi burada yakalarlarsa seni de yakmaktan çekinmem."

"Kanıtlayamazsın. Ben mağdurum." dedim boğazımı tutarken.

"Öyle mi? Pekala."Gülümseyip cebindeki bıçağı çıkardı. Vücudunda kesikler açmaya başlarken şokla izledim.

Bölüm Sonu.

Bağımlı Aşk (bxb) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin