Tђє Łเє - 3.Bσℓυм

413 35 5
                                    

Tђє Łє 3.Bσℓυм :

Saatlerdir Hyo Min banyodaydı ve hâla çıkmamıştı. En az dört kere kıyafet değiştirmiş, makyajı ise onu hiç tatmin ettirmiyordu.

Küçük partinin başladığını anlıyorduk müzik sesinden, birde yan balkondan gelen insan gülüşmeleri.

Her an oraya gidip tekrar eve dönesim vardı. Ama bu öyle kolay gözükmüyordu, Hyo Min şimdi de kıyafetine uygun ayakkabı arıyordu. Hiç kılık kıyafetine özen göstermeyen ben, böyle bir parti içinde göstermem!

''Şimdi nasılım?''

Bu bustiyeli elbise onun göğüslerini güzel bir şekilde ortaya koyuyordu, ama topuklu ayakkabıları kalçasını çok büyük göstermişti. Ona sadece basit bir babet ayakkabısı verdim. Aynada gördüğü kişi onu tatmin etmeyi başarmıştı, yüzünde bir gülümseme ile bana döndü.

Bu akşamlık Hyo Min benim stilistimi oynamıyordu, kesin yeni gelen komşulardan birine aşk sempatisi duydu.

Yine rujunu değiştirmek için bir kaç dakika harcadıktan sonra, Hyo Min sonunda gitmek için vakit geldiğine karar verdi.

Kapıyı iki kere kilitledikten sonra yan daireye yürümeye başladık. Kapıları hafif aralıklıydı ve partinin başladığını görebiliyorduk.

İlk ben giriş yaptım; Hyo Min adım atmaya korkuyor gibiydi. Hızla başımla tanımadığım bir kaç kişiyi selamlayıp, elime bir cocktail aldım, oldukca başarılıydı.

Hyo Min'i gözden kaçırmıştım; sanırım apartmana geri dönüp kendisini odasına kapattı. Bense bir saat kalmayı planlamıştım, kendimi insanlara karşı iyi göstermek için.

'' [...] İşte tam burda o erkek dedi ki : « Eminim ki sizinle daha önce bir yerde karşılaştık! ». Yok daha neler! Böyle bir şey olabilir mi ya? Saçma sapan tavlama yöntemleri!''

Bu kız -ev sahiplerinin arkadaşı- benim peşimden ayrılmıyordu. Uzun süredir konuşuyordu benimle, onu manken ajanslarına götüreceğimi sanıyordu. Ondan hemen kurtulmak için, hiç meraklanmasına gerek olmadığını ve çok mükemmel bir kız olduğunu söyledim. Ondan sonra, bana bir kaç adamla yaşadığı kötü anılarını anlatıyordu. Son çıktığı kişi ise, zengin bir iş adamıymış; adam ona evlenme teklifi ettiği için kız onu terk etmiş.

''Ben hiç kimseye ait değilim!'' diye kendini koruyordu.

Shirlay, Amerika'dan gelen bir Koreli. Amerikanları sevmiyordum. Yazık, onun yine ailesinin sorumluluğun altında olduğunu bir bakışta anlayabilmiştim, ama kendine durmadan iş dünyasında bir yer arıyordu.

Artık dayanamıyordum, müzik iyice kafamı şişirmişti. Ne zamandır burdayım bilmiyorum, ama insanlar yavaş yavaş gitmeye başlamıştı bile.

Dikkatim birden bire, ayakkabılarıma içki döken erkeğe sabitlendi. Yanımdan koşarak ayrıldığı için onu çok iyi görememiştim, ama tanıdığım bir kişiye o kadar çok benziyordu ki. Uzun, kahverengi, baya bir kaslı, her şeyi aynıydı.

''Onu affet, senin burda olabilmene daha alışamadı.'' dedi arkamdan gelen bir ses.

Arkamı döndüğümde Dae Sung ile karşılaştım, ama beni gördüğüne pek memnun değil gibiydi. Bakışları çok sertti, yine de bana sarıldı.

Yaptığı bu hareket hiçte arkadaşça değildi.

Yanağımdan öpüp, ''İyi akşamlar Baek Hee, seni özlemişim'' dedi. Sonra kolumdan tutup, sanki bir köpek çekiştirirmiş gibi, beni terasa götürdü.

Eliyle terasta bulunan insanlara gitmelerini söyleyip, sakince orda olan dört koltuktan birine oturdu. Ve karşısındaki koltuğa oturmamı işaret etti.

En son onu göreli iki sene olmuştu. Çok değişmişti...

Choi Seung Hyun'un bakışları hâla derin kalmışken, sesi güçlü olan bu şarkıcımızın ki boştu. Kardeşimin gözlerini aydınlatan o küçük ışık kaybolmuştu artık, aynı o rahatlatıcı sesi gibi.

''Burda ne işimizin olduğunu merak ediyorsundur değil mi? Zamanımızın olmadığından sana buraya taşındığımızı haber edemedik.''

''Banane'' diye yalan attım. ''Beni ilgilendirmiyor.''

''Seni gerçekten özledik, hemde çok, H.''

Yalancı, bana bu iki sene önce olanlar için acı çektirmek istiyordu. Bu benim suçum değildi ki, ama hiç bir açıklamamda yoktu. Hele de ona asla!

O akşam yalnız değildim, onlarda benimleydi. Kazadan sonra onlarında benim kadar acı çektiğini biliyordum. Ama ben gitmem gerektiğine karar verdim. Hiç bir iz bırakmadan.

Onu o kadar çok özlemişim ki.

''O da seni çok özledi H.''

''Neden bana öyle sesleniyorsun?

''Sen gittikten sonra sana taktığımız isim bu. Gittiğini öğrenince, Seung Hyun'un ağzından sadece bu harf çıkıyordu. İsmini söylememek için yasak koyuldu, o zaman bizde başka bir şey bulduk. Ben bile, seni herkesten iyi tanırken, hiçbir şey söyleyemezdim.''

Elindeki içkiyi bir hamlede içip, bana hayatımda hiç görmediğim bir bakış attı.

''İsmine 'B' de koysak, senin benim kız kardeşim olduğunu unutturmaz.''

Onu tanıdığım bir ses tonuyla söylemişti; yumuşak ve koruyucu. Koruyucu, her zaman olduğu gibi.

Müziğin durduğunu fark ettim, ardından Dae Sung'un etrafına diğerleri toplandı, sadece Seung Hyun eksikti. Bu benim için daha iyi, zaten onu görmekte istemiyordum.

Dae'nin arkasında duran salona bir göz attım, kimseyi göremiyordum. Kahretsin, yalnızdık!

Tσ вє ¢σитιиυє∂...

Tђє ŁเєHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin