Tђє Łเє - 5.Bσℓυм

339 28 6
                                    

Tђє Łє 5.Bσℓυм : Genlerin bedeli -BİRİNCİ KISIM-

« Sevmenin bir çok çeşidi vardır !»

Bir kaç saat sonra uyandığımda, biri beni yatırıp üzerimi örtmüş, perdeler kapanmış, oda karanlığa bürünmüştü. Sadece kapının altından gelen o ışık biraz olsun parkeyi aydınlatıyordu.

Yağmur damlacıkları camın kenarına vuruyordu, gök gürlemesi yüzünden de tekrar uykuya dalamıyordum.

Üzerimde ki ağır örtüyü çekip, hemen yerden elime geçen bir kazağı üzerime geçirdim. Hava resmen buz kesiyordu, artık kışın geldiğini hissedebiliyorduk. Kazağın sıcaklığı içime işlemişti, aynı sahibinin kokusu gibi. Bu saçma kazağın ona ait olduğundan adım gibi emindim. Ama ondan kurtulasım yoktu! Çünkü çok üşüyordum.

Duvarda elimi gezdirerek lambayı açmak için düğme arıyordum, önümde olan mobilyayı fark etmeyip dizimi uç tarafına çarptım. Lanet girsin, çok kötü ağrıyordu!

Birden odanın ucundaki kapı aralandı. Seung Hyun ve üst kısmı çıplak. Ki o kaslı vücudunu göstermeyi nefret ederken, bu sabah aksine utanmadan alt kısmını örten sadece bir havluyla önümde dikiliyordu.

Sağında duran düğmeye bastı, sonra arkasındaki kapıyı kapatıp geldiği yere geri döndü, sanırım orası duş olmalıydı.

Eğer gerçekten üzgün, kontrolden çıkmış olsaydı, bende o zaman sirk kraliçesiydim.

''Aptal!'' dedim sessizce.

Odadan çıkıp salona gittim, o zaman farkettim ki, yeni komşularımın evinde yalnızdım.

« Komşu.»

Burda daha fazla kalırsam yine bir şeyler ters gidecekti.

Mutfağa bir göz attım, erkekler kahve hazırlamış. Fincanların nerede olduğunu bilmiyordum, ve aramaktan nefret ederdim.

''Merhaba.''

Seung Hyun mutfağa girmişti. Sanki bir hiçmişim gibi konuşmuştu. Hala üst kısmı çıplak, alt tarafına spor gri renginde bir pantolon giymişti, her zaman yaptığı gibi ayak bileklerine kadar kıvırmıştı.

Beni görünce karışık olan saçlarını daha da karıştırdı, bu hareketi kaslarını ortaya çıkarttı.

Yeni kurumuş olan vücudunu belime sürterek yavaşça başımın üzerinden bir dolap açtı. Rahatsız olduğumu görünce bu onun hoşuna gitmişti. Ona karşı inanılmaz büyük bir kin besliyordum, ama bu, elini belime koyduktan sonra tamamen yok oldu.

''Yine kahve var mı?''

''Ben... Ben'' diyerek aptal gibi kekeledim.

Tam olarak bana bakmıyordu, gözleri üzerime giyindiğim kazağındaydı.

''Orda.'' diye gösterdim baş parmağımla.

Bana teşekkür bile etmeden, o mutlu olduğu zamanlarda ki gibi yürüyüşünü takınıp mutfağı terk etti. Hatta koridordan geçerken ıslık çaldığını bile duyabiliyordum.

Pantolonumun cebinde olan telefonum titredi. Dünden beri kıyafet değiştirmediğimi o zaman fark ettim. Bunu düşünerek kardeşimden gelen çağrıya cevap verdim. Pek konuşasım yoktu.

İyi olmadığını hissettim, sesi titriyordu ve bir kaç dakikadır ağladığı belliydi. Nefes alışı kısıtlıydı, ve bu bana bir şey anlatmak isterken daha da artıyordu.

''Hee... Gelmen lazım... Annem hastanede.''

Kapa çeneni. Ne dememi bekliyorsun, geri zekalı? Hiçbir şey hissetmiyorum, bir kalp sıkışması bile. Hiçbir şey!

''Geliyorum'' diye istemsizce cevap verdim.

Mutfağı terk etmeye hazırlanırken, Seung odaya dalıp kolumdan yakaladı. Konuşmamızı duymuş, oraya da beni kendisi götürecekmiş, şu an araba sürecek durumda olmadığım için.

Sürebilirdim, aptal, ben gayet iyiyim!

Üzülmek mi? Onun için asla! O benim kısacık hayatımı mahvetmişti, ve ikimizden biri ölene kadar buna devam edecekti. Onun için kötü şanş, ilk gidecek olan o idi.

Apartmalarından çıkmadan önce, bana ayağıma göre bir çift spor ayakkabı ödünç verdi. Hastahanede olan erkeklere en kısa zamanda oraya ulaşacağımızı da haber verdi.

Seung Hyun neredeyse beni arabasına girmeye zorladı, hatta emniyet kemerimi bile takmayı üstlendi. Otoparkı kükreten lüks arabasını çalıştırarak orayı terk etti. Hastahane yolu boyunca yol çekinilmezdi.

Seung Hyun hızlı sürerek bir gerginlik katmıştı yolculuğa. Arabadan atlamayı düşündüm, atlayıp mümkün oldukça hızlı koşup tüm bunlardan uzaklaşmayı düşündüm. Ama o beni çok iyi tanıdığı için, çocuk güvenliğini aktive etkinleştirmişti. Pis canavar. Yalnız gitmeyeceğimi gayet iyi biliyordu.

Kolumdan tutup beni hastahanenin girişine kadar sürükledi. Bize, beni doğuran kadının odasını tarif ettiklerinde merdivenlerden hızlıca çıkmaya başladık. Dae Sung'un önüne geldiğimizde, Seung Hyun'u sürükleyen ben olduğumu fark ettim.

Kardeşim beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı, ağlamayı kesmişti ama sesi hala titrerken ''İçeri gir, seni görmek istiyor.'' dedi.

Öyleyse ne yapmalı?

Cevap vermemi zorlayarak ''Peki'' dedim.

Bana kapıyı açtı. Umutsuzca son bir bakış attım kardeşime ve Seung Hyun'a, sanki bir kereliğine durumu anlamış gibiydi. Dae Sung hiçbir zaman annemle birbirimizi ne kadar nefret ettiğimizi bilmiyordu, aramızda onun bilmemesi gerçeğine karar vermiştik.

Tσ вє ¢σитιиυє∂...

Tђє ŁเєHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin