Tђє Łเє - 8.Bσℓυм

256 25 6
                                    

Tђє Łє 8.Bσℓυм

Nσт: Bu bölüm sadece Choi Seung Hyun'un bakış açısı... Ona bir bölüm ayırdık, belki biraz yardımcı olur nasıl biri olduğuna dair :)

[ Erkek başrol - Choi Seung Hyun]

Yoon Baek Hee'yi tanıdığımda, tam olarak nerede olduğumu bilemiyordum. Ben müzik hayatına başlayacaktım, bu da kız arkadaşımı kaybetmeme neden oldu.

Ve sonra onu tanıdım. İkimizde 18 yaşındaydık. Dae Sung'u tanıyalı çok olmamıştı, doğum gününe beni de davet etmişti. Bize hep iyi yönleriyle anlattığı ikiz kız kardeşini tanımam için bir fırsattı.

O akşam Baek Hee çok kötü durumdaydı, benim gözlerim ise sadece onu gördü. Ama beni rahatsız eden bir nokta vardı, bir erkek arkadaşı. Ne yazık ki onun için pek bir önemi yok gibiydi. Benim içinse böylesi daha iyi. Erkek arkadaşı yaklaştığımı görünce kızı bırakıp uzaklaştı. Korkak tiplerdendi...

Baek Hee'nin doğum gününü kutlayıp ona bir içecek ikram ettim.

« Benim doğum günüm değil, Dae'nin ki.» diye cevap vermişti.

Bunu bir an saçma bulmuştum, sonradan da çekici. Ardından bana samimi bir şekilde teşekkür etti. Yani sanırım... İşte ilişkimiz o gün başladı, bir anda.

Bizim için her şey karmaşıktı, duyduğuma göre Baek Hee bir çok ayrılığa sebep olmuştu. Dae Sung onun farklı olduğunu, olayları bizim gibi görmediğini söylemişti. Her şeyi zorlaştırmayı severdi. O ve ruh halleri...

Umursamaz, soğuk, iki yüzlü tavırları. En derinliklerine gömdüğü iyilik tarafı. O kadar derin ki, fark etmek için ona yaklaşmak lazımdı, çok yakınlaşmak gerekirdi.

Bunu ben yapmıştım, Baek Hee'nin kocaman bir kalbe sahip olduğunu ilişkimizi daha çok ilerletince görebilmiştim. Onda olan her şeyi seviyordum... Ona o kadar çok yakınlaşmıştım ki, onsuz yapamayacağımı hissediyordum. Bütün hareketlerini, her şeyini ezberlemiştim ve delicesine ona kapıldım. Daha çok ona hastaydım.

Baek Hee bir iz bile bırakmadan gittiğinde, ondan delice nefret etmem gerekirken aksine daha çok sevdim. Çok çaresizdim. Daha da kötüsü, bana ihanet etmişti. Ama amansız bir güvenim vardı ona karşı, bu yüzden bekledim... İki koca yıl onu bekledim! Ve Tanrı'ya şükür ki bana geri dönmüştü.

Bugün, alışkın olduğumuz bir restoranda randevulaştık. Rahat olabileceğimiz, çok tanınmayan bir yerdi burası.

Burda olmamız bir saati aşmıştı, ama Baek Hee bir tek kelime bile etmemişti. Yemeğin lezzetli olmasına rağmen yemiyordu. Onun için böyle şeyler umrunda değildi biliyorum, birde benimle burda olması ona ne sıcak ne de soğuk bir duygu hissetirmediğine emindim. Yine de iki bardak içkiyi dikmişti.

Bu sessizliği bozarak, ''Ne düşünüyorsun?'' diye sordum sonunda.

''Hiç bir şey.'' Küskün bir ifadeyle masaya dirseğini koyup, ''Ya sen?'' diye sordu bu sefer.

''Seni.''

Nedenini anlayamasamda bu cevabıma Baek Hee güldü. Dalga mı geçiyordu? Yok, yok, ciddi bir şey söylemiştim. Sinirli belki de? Elbette. Kendini -beni bırakıp gittiği için- suçlu hissettiğini biliyorum, beni ve arkadaşlarımızı...

Yine sessizlik çökmüştü. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Yüzlerce, hayır... binlerce şey söylemek isterdim, ama gözlerinde gördüğüm hüzün beni engelliyordu. Onu böyle görmekten nefret ediyorum, ama içimin yandığını ona göstermek istemiyordum.

Duygusal biriydim, hemde çok.

Beklemedik bir anda konuşmaya başladı.

''Seninle olamam.''

Normalde, benim konuşmamı beklerdi, kafasıyla onaylardı dinlediğini bana inandırmak için. Yine böyle yapmasını tercih ederdim, belki de daha az acırdı içim.

''Kendini buna inandırmaya devam edebilirsin istersen.'' diye düzelttim yerimden kalkarak.

Elinden tutup, beni zorla takip etmesi için restorandan dışarı peşimden sürükledim. Arka tarafa çıkmıştık. Burda bizi kimse duyamazdı...

Bana ne diyeceğini tahmin edebiliyordum, bu yüzden konuşmasını engelleyip kendime doğru çektim ve öptüm. Çünkü bu sefer, dinlememe sırası bendeydi!

''Yapamam...'' dedi bakışlarını kaçırarak, kısık bir sesle.

Ona bir tokat atmak istiyordum, acıtmak için değil, bunu yapamazdım. Sadece onu bu YALAN'dan çıkarıp gerçekleri görmesini istiyordum.

Derin bir nefes alıp, tüm havayı dışarı üfledim... Anlamasını istiyordum.

Gerçek şu ki, birine bağlanmaktan çok korkuyordu. Baek Hee böyleydi. Galiba bağlandığı kişilerden hep acı çekti, artık daha fazla yaralanmak istemiyordu.

Ama ben onu seviyorum, onunda beni sevdiğini biliyorum. Bunu bana binlerce kez ispatladı, farkında bile olmadan.

''Bıktım artık Baek Hee! Yapma, lütfen! Mutsuz olduğunu biliyorum, mutluluğa hakkın olmadığını düşünüyorsun ve tekrar birini sevmekten korkuyorsun! Ama yeter! Lanet olsun, buna bir son ver artık! Mutlu olmaya hakkın var, buna inan. Hemde herkesten daha çok buna ihtiyacın var! Ne düşünürsen düşün, bu böyle. Artık şikayet etmeyi kes!''

Üzgünüm ama bağırmıştım. Az da olsa, beni anlamıştı. Bu tepkime şaşırmış, ağzından tek bir söz bile çıkmıyordu. Normal halinde olsaydı belki bana bir çok şey söylerdi.

Gözleri doldu ve birden boynuma atladı. Bu sarılması aynı eskisi gibiydi...

''Teşekkür ederim.'' Bu iki sözcüğü en ince sesiyle kulağıma fısıldamıştı.

''Memnuniyetle.''

Ben Choi Seung Hyun, ve kalbimi parçalayana kadar onun herşeyini affedebilirim...

Tнє єи∂ ιѕ ¢σмιиg...

Tђє ŁเєHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin