Tђє Łเє -10.Bσℓυм

251 20 12
                                    

Bu şarki ile okuyun: https://www.youtube.com/watch?v=ya0nm7unMQo

Tђє Łє 10.Bσℓυм

« Sadece söylemek istedim.. »
- O zaman teşekkürler, şimdi vicdanım rahat değil!

| | | | | | |

Bütün geceyi düşünmekle geçirdim. Olanı, olmayanı. Daha çok olmayanları düşünüyordum! Çünkü bugün Ji Yong ile olduğum durum bunu hatırlatıyordu. Hiçbir şey hissetmemiştim... Sadece birden oldu. Nasıl ve nedenini hatırlamıyorum. Ama oldu işte. Sanırım o gece içmiştik, çok içmiştik. Her neyse, bunu düşünmenin sırası değildi!

Seung Hyun ve ben bu sade günde, sahil boyu yolculuğa çıkmıştık. Sadece ikimiz. Bu fikir pek beni memnun etmesede, neler hazırladığını biliyordum. Sorunlarımla karşı karşıya getirip, daha iyi hissetmemi sağlamaktı amacı. Her ne kadar bu düşüncesinden nefret etsemde, elimden bir şey gelmiyordu, çünkü o bana yardım etmek istiyordu. Zaten bunu o yapmasaydı, kimse yapmazdı. Dae bile, birkaç gündür doğru dürüst konuşamadığım ikiz kardeşim.

'Ben yapardım' dedi tanıdık bir ses.

''Ne dedin?'' diye sordum, başımı Seung Hyun'a çevirerek.

''Hiç, biraz yorgunsun sanırım.''

Bu ses Ji Yong'a aitti.
Lanet olsun, kafayı yiyorum!

Erkek arkadaşım arabayı hızlı sürüyordu, fırsat bulduğu zaman, annemden bana kalan Porsche'nin motorunu bağırtmaktan büyük bir zevk alıyordu. Ona hediye etmiştim, çünkü ben hiç araba sürmeyi sevmemiştim.

Manzara inanılmaz bir hızla geçiyordu sanki. Nereye gittiğimize dair bir fikrim bile yoktu, ama hava güzeldi.

''Geldik.'' dedi erkek arkadaşım, bana gülümseyerek.

Arabayı kenara park etti. Uçurumdan aşağı baktığımda çok yüksekte olduğumuzu fark ettim, beni umursamadığını bilseydim, buraya günlerime son vermem için getirdiğini düşünebilirdim.

''Neredeyiz?''

''Hiç kimsenin bizi rahatsız edemeyeceği bir yerde..''

Güneş gök yüzünde yükseldi ve karanlık bulutlar kayboldu. Küçük bir yol vardı, uçurumdan aşağı inen. O yoldan aşağı indik, Seung elimi bırakmayı reddediyordu. Belki de boşluktan kendimi atacağımdan korkuyordu? Saçma, herkesten çok o beni iyi biliyordu. Öyle bir cesaretim olmadığını gayet iyi biliyordu. Yani yeterince olmadığını, hemde beni bulmuşken.

Yol çok dikti, bu yüzden ayakkabılarım bana işkence çektiriyordu. Elimi bırakmayan adam bunu fark etmişti, ve beni kucağında taşımaya karar verdi.

Beni yere bıraktığı an, ayakkabıma giren kum dişlerimi gıcırdatmama neden oldu. Seung Hyun buna tüm içtenliğiyle güldü.

Deniz pek güzel görünmüyordu, sahil de öyle. Ama sonunda benimle olması ve yalnız kalmamız bu yeri çekici bir hâle getiriyordu.
Seung yere bir örtü serdi bir kaç yemek kabıyla beraber. Kucağına oturmam için davet etti. Ne kadar iyiydik böyle. Bir süre böyle kalakaldık, bir saat, belki de iki. Kımıldamadan, fazla söz söylemeden. Ben ufuğa doğru bakarken, Seung Hyun'un gözleri bana sabitlenmişti.

''Ben..''

İkimiz birikte konuşmuştuk, sanki ya şimdi ya hiçi anlamışcasına. Seung tebessüm etti. Bugün çok güzel görünüyordu. Tabi sadece bugün değil, diğer günlerde. Ama bugün,onun güzelliği, onun yüzündeki mükemmel özellikleri her zamankinden daha yumuşak ve daha çekici idi. Çok özeldi, ona baktığın zaman hissettiğim bu duygu.

Tђє ŁเєHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin