Tђє Łเє - 12.Bσℓυм

162 12 2
                                    

Tђє Łเє 12.Bσℓυм

« Sadece aşkımız vardı »
- Ve onun güzel sözleri

Hayatımın bir seneden fazlasını kaçırdığım için, sindirmek hiçte kolay olmamıştı. Başka olaylarda başıma gelmiş, tabii benim haberim olmadan. Daireme hırsızlar girmiş, o zamandan beri Hyo Min erkeklerle yaşamaya başlamış.
Görünüşe göre, Seung Hyun birkaç aydır artık onlarla yaşamıyordu.

Hastahaneden çıktığımdan beri onu görmemiştim, ne de ondan önceki hafta. Erkeklerin söylediklerine göre, çok yoğunmuş. Beni düşünemeyecek kadar çok... Ona kızamazdım. Hayalini gerçekleştiriyordu, hep istediği gibi. Bende onun yerinde olsam, aynısı yapardım.
Seul'un merkezinde olan dairem, sahibi tarafından paraya ihtiyacı olduğu için satılmış. Ona da kızmıyordum, onunda başına gelmeyen kalmamış.

Eşyalarım kardeşimin dairesine taşınmış. Artık merdivenlerden çıktığımda sağ değilde, sol dairenin zilini çalmaya alışmalıydım. Seung Hyun'un terk ettiği odada kalacakmışım. Geniş, ışıltılı ve geldiğimden beri düzgün olan oda.

Hava bugün çok güzel görünüyordu. İçerideki hava boğucu olmaya başladığı için kendimi dışarı attım, güzel havayı içime çekmek için. Benim yokluğumda Seul'de değişen pek bir şey yoktu. Sokaklar yine dolu ve gürültülü. İğne atsan düşmez şeklindeydi hala.

Varlığını fark etmediğim Ji Yong buradaydı, benden birkaç metre arkada.

''Hee! Bekle Baek Hee!'' diye seslendi.

Aramızdaki birkaç metreyi koşarak kapattı ve önüme geçti, biraz nefes nefese kalmıştı. Ne kadar olgunlaşmış, gözleri tekrar ışıltısını bulmuştu. Yakışıklıydı, kendine tarzına rağmen yakışıklı.

Tereddüt etmeden, yürüyüşte bana eşlik etmesini kabul ettim. Havadan sudan konuşarak ilerliyorduk. Konserlerini anlatmaya başladı, ve dünya turnesinde gördüğü milyonlarca hayranlarını. Hemen Hyo Min ile ilişkilerine geçti. Yeteneği ve yaratıcılığına kapılmış Hyo Min'in. Hyo Min işinden başını alamıyordu, tıpkı kendisi gibi. Ve onun capcanlı kişiliği, küçücük bir şeyden dolayı sevinebilen hali ilgisini çekmişti.

''Ama gerçeği söylemek gerekirse, senin gizemli tarafını çözemediğim için pişmanım.''

''Ji Yong, ben...''
Ne? Ne diyebilirdim ki?

''Benim için geri döneceğini sanmıştım hep.''

Bana yine kötü şakalarından mı oynuyordu?
Tabiki oyun oynuyordu, hep yaptığı gibi.

''Sakin ol Hee, ben deli gibi Hyo Min'e aşığım.''

Çocuk gibi gülümsüyordu. Gerçekten onun adına sevinmiştim. Ama böyle devam ederse, kıskançlıktan ölebilirim.
Hayır, başka bir kadına aşık olduğu için değil. Benim tam aksime onun için her şey kolaydı.

Öğlen vakti yaklaşırken, acıkmaya başladığımı hissettim. Ji Yong bunu anlamış olacak ki, adımlarını bir seyyar satıcının tezgahı önünde durdurdu.

Beni oturtup tezgahtan aldığını ''Tadına bak.'' diyerek ağzıma tıkıştırdı.

Senelerdir böyle bir lezzet yememiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse, sokakta satılan yiyecekler, tonlarca para saydığımız o en lüks restoranlardan daha lezzetliydi. Ji Yong birkaç tane daha sundu, aklıma on beş sene öncesi gelmişti, Dae Sung ile geçirdiğim yıllar. Mutlu günlerimizi elimle sayabiliyordum o zamanlar.

''Seni hep görmeye geliyordu, biliyor musun.'' diye açıkladı birden Ji Yong.

Ağzımda olan balık ızgarayı zor yutabildim. Bir saniye, sadece bir saniye onu unutabilirdim.

''İki günlük iznimiz olunduğunda bile hemen geliyordu seni görmeye. Çoğu zamanlarda, doktorlarla telefondan görüşüyordu.''

''Neden bunları anlatıyorsun bana?'' diye sordum acıyla.

''Çünkü iyi olmaya çalıştığın tüm çabalarına rağmen, onsuz burda olmaktansa geri komaya girmek istediğini biliyorum!''

Onun bir yeteneği vardı, aksi mümkün değildi çünkü.

''Seung Hyun şu anda Seul'de bulunuyor.''

Ji Yong'un şeytani bir tarafı vardı. Beni hakim edebildiği zaman hiç olmadığından daha mutlu olabiliyordu.

''Hemen hemen öğle yemeklerini hep burda yiyor.''

''Bunu bana neden anlatıyorsun?'' diye tekrarladım. ''Beni böyle görmen hoşuna mı gidiyor?''

''Yemin ederim ki hayır.'' Ellerimi eline alıp ''Sadece seni üzgün görmek istemiyorum, ve artık böyle canını sıkmak yerine bir şeyler yapmanı istiyorum!''

''Ne yani, bu duruma düştüğümüz için, benim mi suçlu olduğumu ima ediyorsun?''

''Hayır. Ama birbirinizi bulursanız, her şeyin daha iyi olacağına eminim, aranızdaki problem belki de çözülür.''

Etraftaki insanlar sohbetlerini durdurmuştu, dikkatlerini çekmiştik. Gazetecilerin bile... Lanet olsun! Onlar nerden çıkmıştı? Yarın ki başlıkları şimdiden görebiliyordum, ama düşünmemeyi tercih ettim.
''Nerde o?''

''Kim?'' Lider alay ediyordu.

''Benimle dalga geçme!''

''Sağdan dön ve düz git, soldaki altıncı ev. Zili çalışmıyor.''

''Teşekkür ederim.''

Omuzuna arkadaşça hafiften vurup, yerimden hızlıca kalktım. Orada olan gazeteciler beni yakından takip ediyorlardı, ta ki ayağımdaki topuklu ayakkabılarımı çıkarıp hızlı koşmama kadar. Bana yetişebilirlerdi bu aptallar, ama onları istemediğimi anlamışlardı.

Ben sadece onu istiyordum, Choi Seung Hyun. Bunun için bir dakika bile kaybetmek istemiyordum.

*

Эи∂ Čσмιиg Ńєχт Tιмє...

Tђє ŁเєHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin