Yasin suresinin on altıncı ayetinden itibaren bugün inşallah bahsetmeye çalışacağız. On altıda kalmıştık. Allahutaala bize bir kasabadan bahsetti. Bir köyden bahsetti. O kasabaya gönderilen üç tane peygamberden ve o üç peygamberi inkar eden insanlardan bahsetti.
Ardından onların konuşmalarını bizlere sundu. Onların ancak bir peygamber olduğunu söyledi. Onların bu peygamberleri kabullenmediğini, yalancı olduklarını söylediler. Allahutaala on altıncı ayeti kerimede şöyle buyurmaktadır.
قَالُوا رَبُّنَا يَعْلَمُ اِنَّٓا اِلَيْكُمْ لَمُرْسَلُونَ
(Elçiler ise) şöyle dediler: "Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor." (16)
O peygamberler dediler ki siz ister kabul edin, ister kabul etmeyin. Ister reddedin, ister karşı çıkın. Rabb'imiz biliyor ya, şüphesiz size gönderilen peygamberleriz. Biz size gönderilen elçileriz. Yani Rabb'imiz biliyor ya gerisi boş. Hani sizi inandırmak için elimizden geleni yaptık. Ama siz inanmamak için elinizden geleni yapıyorsunuz.
وَمَا عَلَيْنَٓا اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ
"Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir."
(17)Bizim üzerimize yoktur. Apaçık bir çağrı, apaçık bir tebliğ apaçık bir çağırma vardır. Yani bizim vazifemiz sadece sizlere hakkı haykırmaktır. Iman edip etmemek işte bunu tercih etmek. cennetin Yolunu seçmek veya cehennemin yolunu seçmek sizin elinizdedir. Evet Hazreti Adem'den kıyamete kadar gelecek olan tüm elçilerin, peygamberlerin görevi hakka davet edenlerin görevi sadece tebliğdir ve söylemektir. Kabul edip etmemek insana kalmıştır.
Bu nedenle bir kimse kendi cennetini bu dünyadan götürdüğü tuğlalarla inşa eder. Cehennemindeki alevini de bu dünyadan götürmüş olduğu odunlarla aslında alevlendirin. Yani bu temsili bir misaldir. Ama bir insan hayırlarla, iyiliklerle, güzelliklerle öbür dünyaya giderse cennetindeki köşküne tuğlalar koyar. Kötü amellerle Allah'ın ve resulün istemediği bir hayat tarzıyla ahlak ve davranışla gittiği Zaman. Bu cehennemine odun demektir.
İşte bu noktada anlıyoruz ki peygamberlerin görevi söylemek bizi zorlamak değildir. Bunun en canlı örneklerinden bir tanesi Nuh Aleyhisselam'dır. Tam dokuz yüz elli yıl boyunca kavmini Allah'a davet etmiş. Ama ona inanan insanlar o kadar az, bir avuç kadar insandı. Sadece bir gemiye sığabilmişlerdir. Bakın dokuz yüz elli yıl.
Demek ki bizler de bir insana hakikati söylediğimizde bizi kabul etmeyebilir, reddedebilir.
Karşı çıkabilir. Ama bizim görevimiz sadece hakkı haykırmaktır. Bunu da bu şekilde bu ayetten anlıyoruz.Orada inanmayanlar da
قَالُٓوا اِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْۚ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur." (18)
اِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْۚ
biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık.
لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا
Eğer yaptığınız Allah'a davetten la ilahe illallah demekten) vazgeçmezseniz
لَنَرْجُمَنَّكُمْ
sizi taşlayacağız, sizi recm edeceğiz.وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ
Size çok elem verici, çok canınızı acıtacak bir azap, bir ceza dokunacak. Bu yaptığınızı bırakın. Baktılar ki olmuyor, vazgeçecek gibi değiller, hemen neye başladılar, tehdit etmeye başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bu Asırdan Biraz Uzaklaş..
Science FictionŞimdilik hocasının tüm sözlerini hece hece aktarmaya çalışacak bir talebenin kaleminden... Ve Şimdi Bu asırdan uzaklaşıp Allah'ı tanımanın O'nu anlatmanın vakti.. Bu DAVA'ya sevdalanmanın vakti...